06.11.2014 Views

milliyetçilik

milliyetçilik

milliyetçilik

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ile bugünün yurtseverliği aynı değildir. Bugün görsel ve yazılı basında ‘Kızıl elma<br />

koalisyonu’ adıyla anılan oluşumun farklı siyasi geleneklerden üyeleri, örneğin bir İşçi<br />

Parti (İP)’li ve bir MHP’li, ‘ulusalcılığı’ farklı şekillerde tanımlayacaklardır. Hatta bir<br />

ortak paydada buluşmalarına rağmen, savundukları ideolojileri nitelemek için farklı<br />

terimler kullanacaklardır. Bu süreç içinde kimi terimler de tedavülden kalkacaktır.<br />

Bugün hemen hemen hiçbir siyasi hareket tarafından sahiplenilmeyen ‘ulusçuluk’<br />

terimi akla gelen ilk örnektir.<br />

Başa dönecek olursak, o halde ‘Türk milliyetçiliği’ hangisidir? Bir anlamda hepsidir.<br />

Aslında tek bir ‘Türk milliyetçiliği’ yoktur; ‘Türk <strong>milliyetçilik</strong>leri’ vardır (benzer<br />

bir bakış açısı için bkz. Kentel, Ahıska ve Genç 2007, 16-20). Daha da önemlisi, bu<br />

<strong>milliyetçilik</strong>lerin içerikleri, programları, tepkileri, özlemleri sabit değildir; değişen<br />

koşullara uyum sağlamak amacıyla evrilir. Bu anlamda ‘Türk milliyetçiliği’ de farklı<br />

milliyetçi projelerin hegemonya mücadelesidir. Bu mücadele, ‘Türk milliyetçiliğinin’<br />

ilk tohumlarının atıldığı ondokuzuncu yüzyıl sonlarında başlamış, farklı siyasi<br />

akımların katılımı ve katkısıyla bugüne kadar sürmüştür.<br />

Tahmin edilebileceği gibi, milliyetçi tarih yazımı bu ‘okumayı’ kabul etmez; Türk<br />

milliyetçiliğinin doğuşunu, ezelden beri var olan, çeşitli dış faktörlerin etkisiyle<br />

‘Türklüğünü’ unutmuş bir milletin ‘uyanışı’ olarak anlatır. Bu anlatıda kilit aktör,<br />

özü, temel nitelikleri sabit kalmış bir ‘Türklük’tür. Türkler, ‘binlerce yıllar içinde ve<br />

birçok siyasi ve dini hadiselerle, yavaş yavaş, kendi benliklerini ve ana yurtlarını<br />

[unutmuş]’ olsalar da (Birinci Türk Tarih Kongresi 1932, 40), bu gaflet uykusundan<br />

uyanacak, benliklerini yeniden keşfedeceklerdir. Oysa Türkiye’de milliyetçiliğin<br />

doğuşu ve tarihsel gelişimi üzerine yazılmış pek çok kaynağın da gösterdiği gibi,<br />

‘Türk milliyetçiliği’ Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde etkili olan düşünce<br />

akımları içerisinde yalnızca bir tanesidir; üstelik kronolojik olarak en son ortaya<br />

çıkandır. Bu iddiayı desteklemek için öyle uzun boylu akademik kaynaklara bakmaya<br />

da gerek yoktur; Türkiye’de milliyetçi düşüncenin öncülerinden Yusuf Akçura, çok<br />

sık atıfta bulunulan ama çok az kişi tarafından baştan sona okunan manifestosu Üç<br />

Tarz’ı Siyaset’in ilk paragrafında şunları söyler:<br />

Osmanlı ülkelerinde, garpten feyz alarak, kuvvet kazanmak ve terakki arzuları uyanalı,<br />

belli başlı üç siyasî yol tasavvur ve takip (ébaucher) edildi sanıyorum: Birincisi, Osmanlı<br />

Hükümetine tâbi muhtelif milletleri temsil ederek ve birleştirerek bir Osmanlı milleti<br />

vücude getirmek. İkincisi, hilâfet hakkının Osmanlı Devleti hükümdarlarında olmasından<br />

faydalanarak, bütün islâmları söz konusu hükümetin idaresinde siyaseten birleştirmek<br />

(Frenklerin ‘Panislâmisme’ dedikleri). Üçüncüsü, ırka dayanan siyasî bir Türk milleti teşkil<br />

etmek (orijinal imla ve vurgular korunmuştur) (1998 [1904], 19).<br />

İlk kez 1904’te yayımlanan bu makalesinde Akçura, ‘ırk üzerine müstenit bir Türk siyasi<br />

milliyeti husule getirmek fikri pek yenidir’; bu fikir ‘pek turfandadır, pek az yaygındır’<br />

diye eklemeyi de ihmal etmez (Akçura burada ‘ırk’ terimini, ‘etnik grup’ anlamında<br />

47

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!