milliyetçilik
milliyetçilik
milliyetçilik
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ilkbaharında yapılan son Eurobarometre’de %62’de kalmıştır (Eurobarometre 64,<br />
Sonbahar 2005, 59; Eurobarometre 65, İlkbahar 65, 81; Eurobarometre 66, Sonbahar<br />
2006, 122; Eurobarometre 67, İlkbahar 2007, 20).<br />
Avrupa ve Türkiye kamuoyunun eğilimlerini gösteren bu bulgulardan iki sonuç<br />
çıkartabiliriz. Birincisi, Türkiye’nin üyeliğine yönelik itirazlar, ülkemizde çoğunlukla<br />
varsayıldığının aksine, her zaman doğrudan Türkiye’yle ilgili değildir. Avrupa<br />
Birliği’ne üye ülkelerin kendi iç sorunları da vardır ve bu sorunlar, birlik açısından<br />
Türkiye’nin üyeliği dışındaki konularda da sıkıntı yaratmaktadır. Avrupa Birliği<br />
bütçesi konusunda yaşanan tartışmalar, Avrupa Birliği anayasa taslağının<br />
Fransa ve Hollanda’da yapılan referandumlarda reddedilmesi bu sıkıntılardan<br />
sadece bazılarıdır. Bu sıkıntıların doğrudan Türkiye’yle ilgili olmadığı, sözü edilen<br />
referandumların sonuçlarını değerlendiren Eurobarometre araştırmalarında da<br />
ortaya konulmaktadır. Örneğin Fransa’da anayasaya ‘hayır’ oyu verenlerin %31’i<br />
taslağın kabul edilmesinin işsizliği arttıracağını düşündükleri için, %26’sı Fransa’da<br />
işsizlik zaten büyük bir sorun olduğu için, %19’u taslağı ekonomik açıdan fazla liberal<br />
buldukları için, %18’i Fransa’yı yöneten siyasilere tepki duydukları için, %16’sı taslağın<br />
sosyal yönlerini zayıf buldukları için, %12’si ise taslağı çok karmaşık buldukları<br />
için bu oyu verdiklerini belirtmişlerdir. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasını<br />
istemedikleri için ‘hayır’ oyu verdiklerini söyleyenlerin oranı sadece %6’dır (Flaş<br />
Eurobarometre 171, Mayıs 2005, 17). Türkiye’nin üyeliğine duyulan tepki, anayasa<br />
taslağının reddedilme nedenleri arasında yedinci sırada yer almaktadır; Hollanda’da<br />
ise reddedilme nedenleri arasında hiç sayılmamaktadır (Flaş Eurobarometre 172,<br />
Haziran 2005, 15). Burada altı çizilmesi gereken nokta, ‘genişlemenin’ Avrupa<br />
kamuoyu için son derece hassas bir konu olduğudur. Türkiye’nin üyeliği, ister istemez<br />
bu açıdan da değerlendirilmektedir. Son dönemlerde sıkça duymaya başladığımız<br />
‘hazmetme kapasitesi’ kavramı bu yüzden ortaya atılmıştır. Avrupa Birliği’nin kendi<br />
iç sorunlarının bir bölümü Türkiye’yle doğrudan ilgili değildir, ama Türkiye’nin<br />
üyeliğinin var olan sorunları daha da arttıracağına dair yaygın bir ‘algı’ vardır.<br />
Yukarıdaki bulgulara dayanarak çıkartabileceğimiz ikinci sonuç da bu algıların<br />
doğurduğu korkularla ilgilidir. Avrupa kamuoyunda Türkiye’nin üyeliğinin yarattığı<br />
korkuları üç ana başlık altında toplayabiliriz: Göç, Kimlik ve Güvenlik. Türkiye<br />
kamuoyunda ön plana çıkan korku ise Egemenlik başlığı altında değerlendirilebilir.<br />
Bu korkular, daha önce de ifade ettiğimiz gibi, kendilerini en yalın halleriyle Avrupa<br />
ve Türkiye basınında yayımlanan haber ve köşe yazılarında gösterir. Bu anlamda<br />
yukarıda yaptığımız türden bir basın taraması var olan durumun bir fotoğrafını<br />
çekmemize imkan tanıyacaktır. Ancak bu, korkuları ve korkulara yol açan algıları<br />
anlamak için yeterli olmayacaktır. Yapılması gereken bu fotoğrafı büyüteç altına<br />
almak, korkuların gerçekle ilgisini aramak yerine (yine yukarıda örneklediğimiz<br />
gibi, birçok rapor ve akademik yayında bu zaten yapılmıştır), bu algılara nelerin yol<br />
açtığını, algıların nasıl korkuya dönüştüğünü, bu dönüşümde hangi aktörlerin rol<br />
68