milliyetçilik
milliyetçilik
milliyetçilik
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
katılanların %33’ü kendilerini ‘oldukça ırkçı’ ve ‘çok ırkçı’ olarak tanımlamışlardır.<br />
‘Çok ırkçı’ tanımlamasını yeğleyenlerin oranı %9’dur. Bu oran Belçikalılar arasında<br />
%22’ye, Fransızlar arasında %16’ya, Avusturyalılar arasında ise %14’e çıkmaktadır.<br />
Bu üç ülkede kendilerini ‘oldukça ırkçı’ olarak tanımlayanların oranı ise sırasıyla<br />
%55, %48 ve %42’dir. Araştırmaya göre, kendilerini ırkçı olarak tanımlayanlar, aynı<br />
zamanda hayat şartlarından memnun olmayan, gelecekten endişe duyan ve kendi<br />
ekonomik koşullarının kötüye gittiğini düşünen kesimlerdir. Araştırmanın sonuçları<br />
yukarıda ortaya atılan bir başka iddiayı da destekler niteliktedir: Irkçı tutumları<br />
benimseyenler, hayatlarının bir döneminde işsiz kalmış olanlar değil, işsiz kalmaktan<br />
korkanlardır. Araştırmaya katılanların %79’u azınlıkların sosyal güvenlik sisteminden<br />
aldıkları payın yaptıkları katkıdan fazla olduğuna, %59’u sosyal yardımları kötüye<br />
kullandıklarına, %63’ü de işsizliği arttırdıklarına inanmaktadır. Azınlıkların topluma<br />
entegrasyonu konusunda da benzer tutumlar sergilenmektedir. %36’lık bir kesim<br />
azınlıkların topluma entegre olabilmeleri için dinlerinin ya da kültürlerinin yasalara<br />
aykırı yönlerinden vazgeçmelerini, %25’lik bir kesim ise kültürlerinden tümüyle<br />
vazgeçmelerini savunmaktadır. Deneklerin %71,5’u bir toplumun kabul edebileceği<br />
farklı dinden, ırktan ya da kültürden insan sayısının bir limiti olduğunu, %65’i ise<br />
bu limitin çoktan aşıldığını düşünmektedir. ‘Avrupa Birliği dışından göçmenlerin<br />
ülkenize bir katkısı var mı?’ sorusuna %40’lık bir kesim ‘evet’ yanıtını verirken,<br />
%48’lik bir kesim ‘ülkelerinin göçmenler olmadan daha iyi olacağını’ iddia etmiştir<br />
(Özel Eurobarometre 47.1, 1997).<br />
Benzer bulgulara Avrupa Irkçılığı ve Yabancı Düşmanlığını Gözleme Merkezi (EUMC)<br />
için hazırlanan ve 2003 yılında yayımlanan ‘Çoğunluğun Göçmenler ve Azınlıklar<br />
Karşısındaki Tutumları’ başlıklı raporda da rastlanmaktadır. Batı ve Doğu Avrupa<br />
ülkelerini kapsayan bu rapora göre, bu ülkelerin vatandaşlarının ‘yarısı’ göçmenlere<br />
karşıdır. Çokkültürlülüğün sınırlarına ulaşıldığını düşünenlerin sayısı her geçen<br />
gün artmaktadır. Her beş katılımcıdan biri, gündelik hayatlarında göçmenlerle<br />
ilişki kurmaktan kaçındıklarını belirtmektedir. Araştırmada kendilerini güvende<br />
hissetmeyen, siyasi liderlere ya da toplumun geri kalanına güvenmeyen bireylerin<br />
daha göçmen karşıtı bir tutum benimsedikleri ve radikal sağ partilere oy atma<br />
eğiliminde oldukları da saptanmıştır. Bu da yukarıda ifade edilen, göçmen karşıtlığının<br />
‘bireysel düzeyde’ radikal sağa verilen desteği açıkladığı yönündeki tezi destekler<br />
niteliktedir. Coenders, Gijsberts ve Scheepers (2004)’in yaptığı bir araştırmaya göre<br />
de, göçmenlerin kendileri için bir tehdit oluşturduğunu düşünen kesimler, daha<br />
‘şovenist’ (kendi milletlerinin üstünlüğüne inanan) duygular beslemektedir. Bunlar<br />
aynı zamanda sınıfsal konum olarak etnik azınlıklara ya da göçmenlere yakın olan,<br />
dolayısıyla onlarla doğrudan rekabet içinde olan kesimlerdir.<br />
Özetle, radikal sağı konumuz açısından önemli kılan seçim performansları değil,<br />
toplumda var olan korkularla kurdukları ilişki ve yaratılmasına katkıda bulundukları<br />
yeni toplumsal-siyasi atmosferdir. Bugünün Avrupası 1980 öncesine göre farklılıklara<br />
79