06.11.2014 Views

milliyetçilik

milliyetçilik

milliyetçilik

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

şey yanlıştır. Milliyetçilik, elbette en yüce, en kutsal değerdir; bilimsel açıdan bile<br />

tartışılması söz konusu olamaz.<br />

Avrupalı milliyetçilerin ise bu çalışmayı – ellerine İngilizce çevirisi ulaştığında<br />

– okuyacakları düşünülebilir. Aslında çalışmanın kim tarafından hazırlandığı,<br />

hangi kurum tarafından yayımlandığı onlar için de önemlidir, çünkü çalışma ‘devlet<br />

yanlısı’ olarak bilinen bir kurum tarafından yayımlanmış olsa, muhtemelen onlar<br />

da bu çalışmayı ciddiye almayacaklardır. Öte yandan Avrupalı bir milliyetçi bu<br />

çalışmanın sadece bazı bölümlerini beğenecek, bazılarını beğenmeyecek, daha<br />

doğrusu sahiplenmeyecektir. Bu bağlamda Avrupalı bir milliyetçinin Türkiye’de<br />

<strong>milliyetçilik</strong>le ilgili söylenenleri benimseyeceği, hatta bu bölümlerde ortaya atılan<br />

tezleri, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne neden kabul edilmemesi gerektiğini gösteren<br />

‘içeriden dürüst bir itiraf’ olarak göreceği, milliyetçiliğin doğasına ya da Avrupa’da<br />

milliyetçiliğe dair söylenenlerin üzerinde ise çok durmayacağı tahmin edilebilir. Ne<br />

de olsa bu bölümlerde söylenenler, kendisini temsil etmiyordur; kendisi ‘milliyetçi’<br />

değil, ‘vatansever’dir. Hem her <strong>milliyetçilik</strong> nasıl etnik olabilir? Kendi milliyetçiliğiyle<br />

‘Türk milliyetçiliği’ ya da ‘Bask milliyetçiliği’ nasıl aynı kefeye konabilir? Radikal sağla<br />

ilgili iddialar da doğru olabilir, ama kendisi zaten onlara oy vermiyordur. Ayrıca bu<br />

partilerin söylediklerinde hiç mi doğruluk payı yoktur? Avrupa’da bu kadar göçmenin<br />

ne işi vardır? Uluslararası teröre karşı önlem alınmayacak mıdır? Türkiye’yi Avrupa<br />

Birliği’ne almak o kadar kolay mıdır?<br />

İşte milliyetçi kristalleşme süreciyle anlatılmak istenen budur. Milliyetçilik bireyi<br />

ve kitleleri gerçeklikten kopartır, tartışmaların mutlak değerler, algılar ve korkular<br />

üzerinden yapılmasına neden olur. Elbette gerçekliğin ne olduğu epistemolojik<br />

açıdan tartışmalıdır; tek bir gerçek yoktur, herkesin gerçeği farklıdır, vs. Öte<br />

yandan milliyetçiliğin engellediği tam da budur: Başka gerçekliklerin, ‘başkalarının’<br />

gerçekliklerinin duyulması, dinlenmesi, öğrenilmesi. Milliyetçilik, tek bir gerçekliği<br />

dayatarak diyalog sürecine engel olur; kendi doğrularının dışındaki doğruları ve<br />

bunları savunanları reddeder. Gücü yetiyorsa ‘ötekinin’ sesini bastırır, yetmiyorsa<br />

duymazdan gelir. Tartışabilmek, başkalarının algılarını, korkularını öğrenebilmek<br />

için milliyetçi bakış açısından sıyrılmak gerekir, nasıl kuru dal parçasını görebilmek<br />

için tuz kristallerini temizlemek gerekiyorsa.<br />

Çalışma boyunca Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini kaplayan milliyetçi kristallerden,<br />

yani algı ve korkulardan söz ettik. Bu algı ve korkuların nasıl oluştuğunu, hangi<br />

çıkarlara hizmet ettiğini, kimler tarafından beslendiğini, yeniden üretildiğini<br />

anlamaya çalıştık. Çalışmayı Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin geleceğine yönelik<br />

bazı çözüm önerileriyle bitirebiliriz. Bunun için de öncelikle karşı karşıya olduğumuz<br />

tabloyu anahatlarıyla çizmemiz gerekir:<br />

• Ulus-devletin ve ulus-devleti temel alan uluslararası sistemin yakın bir gelecekte<br />

ortadan kalkacağını düşünmek için bir neden yoktur. Küreselleşme, ulus-devleti<br />

111

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!