20.11.2017 Views

edebiyat-kitabi

edebiyat 9 sınıf, deneme

edebiyat 9 sınıf, deneme

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

5. Ünite<br />

KÜÇÜK AĞA<br />

Millî Mücadele’nin anlatıldığı bu eserde Akşehir’de geçen olaylar, Salih’in<br />

savaştan (I. Dünya Savaşı) dönmesiyle başlar. Salih, Arabistan çöllerinde sağ<br />

2. Metin kolunu kaybetmiş, yüzünün sağ tarafına ağır yaralar almış bir askerdir. Geri<br />

döndüğünde Akşehir’i eskisi gibi bulmaz. Çocukluk arkadaşı Niko’nun, köylülerin<br />

hatta annesinin bile ona bakışı değişmiştir. Artık o Çolak Salih’tir. Yurdun<br />

her köşesi gibi Akşehir de bir karışıklık içindedir. Bu sırada Akşehir’e İstanbullu<br />

Hoca lakabıyla tanınan Mehmet Reşit Efendi gelir. İstanbullu Hoca, Kuvayımilliye<br />

aleyhtarıdır. Onun gelmesiyle Akşehir, Kuvayımilliye taraftarları ve İstanbullu<br />

Hoca taraftarları olmak üzere ikiye ayrılır.<br />

İstanbullu Hoca, Kuvayımilliye aleyhinde vaazlar vermeye başlar ve bu vaazların etkisiyle Kuvayımilliye<br />

aleyhtarlığı gittikçe artar. Bunun üzerine hakkında vur emri çıkarılır. Hakkındaki hükmü öğrenen<br />

İstanbullu Hoca, Akşehir’den kaçarak Çakırsaraylı’nın çetesine katılır. İstanbullu Hoca’nın kaçışı<br />

kısa zamanda duyulur.<br />

Aşağıdaki metinde İstanbullu Hoca’nın yörede bulunan Çakırsaraylı’nın çetesine katılması ve “Küçük<br />

Ağa” adını alması anlatılmaktadır.<br />

(...)<br />

Recep ile beş adamı Hoca Efendi’yi yatsıdan iki saat sonra Müezzin’in evinden aldılar. Küçük kafile<br />

şafaktan önce Yakasaray köyünün üstündeki konakta idi.<br />

Recep onlardan beş dakika kadar önce Çakırsaraylı’nın yanına varmış ve olup bitenleri anlatmıştı.<br />

Çakırsaraylı Hoca’ya büyük bir itibar gösterdi. “Her şeyde emir senin, ağa sensin,” dedi.<br />

Köy tamamen Çakırsaraylı’ya bağlıydı. Fakat yine de tedbirli olmak gerekti. Hoca onun dediklerini<br />

ağzını açmadan dinledi ve sonunda da “Peki,” dedi. Ortalık ağardığı zaman artık o kar gibi sarıklı, latalı,<br />

sakallı İstanbullu Hoca yoktu. Yerine yün başlıklı, kadı biçimi şalvarına yumuşacık lâpçin mes çekmiş,<br />

salta giymiş, beli fişeklikli tığ gibi delikanlı gelmişti.<br />

Hoca sakallarına ustura vururken belli belirsiz bir üzüntü duydu. Hepsi de bu kadarla kaldı. Arkası<br />

çiçekli yeşil teneke ile kaplı aynaya baktı baktı ve “Allah!” diye içini boşalttı. Bundan sonra artık ağzından<br />

kelimeler miskalle çıkacaktı. En çok yadırgadığı da, şimdilik, belindeki toplu tabanca idi. Onun<br />

neye yarayacağını bilmiyordu ve bu tabanca yüzünden kendini çok gülünç buluyordu.<br />

162

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!