20.11.2017 Views

edebiyat-kitabi

edebiyat 9 sınıf, deneme

edebiyat 9 sınıf, deneme

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

2. Ünite<br />

— Bana bir ağaçkakan yumurtası alıverecekti.<br />

— Sabah sabah bu iş mi geldi başınıza? Ne yapmalı şimdi? Çaresiz, gitmem lâzım. Yoksa sizin haşarı<br />

çocukları kurt kapar sonra. Haydi düş önüme, küçük öksüzüm.<br />

Terenti, sebze bahçesinden çıkıyor, leylek bacaklarını uzun uzun açarak yürümeye başlıyor. Sanki<br />

arkasından biri kovalıyor, yahut itiyormış gibi çabuk çabuk yürüyor, dört bir yanını görmüyor. Fiokla<br />

ona zor yetişiyor.<br />

Köyden çıkıp tozlu yoldan yürümeğe başlıyor. Uzaktan uzağa mavi görünen ağaçlariyle kontun<br />

ormanına doğru yürüyorlar. İki kilometreden daha az tutar bu orman.<br />

Bulut güneşi kapıyor, çok geçmeden gökyüzünde tek mavilik görünmüyor, kapkara bulutlar kaplamış.<br />

Fiokla da Terenti de boyuna:<br />

— Allah korusun! Allah korusun! diye mırıldanıyorlar.<br />

Damların üstünde, tozlu yolda ilk iri ve ağır yağmur damlaları siyah noktalar halinde beliriyor. İri<br />

bir damla Fiokla’nın tam yanağının üstüne düşüyor, bir gözyaşı halinde çenesine doğru kayıyor. Kunduracı,<br />

çıplak ve iri ayaklariyle yoldan toz kaldırarak:<br />

— Yağmur başladı, diye mırıldanıyor. Tanrıya bin şükür Fiokla kardeş. Bizim nasıl ekmekle karnımız<br />

doyuyorsa, otlarla ağaçların karınları da yağmurla doyar. Gök gürültüsüne gelince, hiç korkma benim<br />

küçük öksüzüm, neye senin gibi bir küçüğü öldürsün.<br />

Yağmur başlayınca rüzgâr sakinleşiyor. Kupkuru uzun yolda henüz yeşeren çavdar tarlalarına düşen<br />

yağmurun sesi duyuluyor.<br />

Kunduracı:<br />

— İyice ıslanacağız Fiokla, diyor, sırsıklam olacağız. Huh, huh, kız... Of, tam boynuma bir damla<br />

düştü... Korkma küçük budala... Ot da kurur, toprak da kurur, sen de, ben de kururuz. Güneş herkes<br />

için birdir.<br />

Biraz ötede başlarının üstünde bir şimşek çakıyor, müthiş bir gök gürültüsü duyuluyor. Fiokla’ya<br />

öyle geliyor ki, sanki kocaman, ağır, yuvarlak bir şey yuvarlanıyor, tam başının üstüne düşüp, göğsüyle<br />

başını deliyor. Terenti içini çekerek:<br />

— Allah korusun! Allah korusun! diyor. Korkma Fiokla, küçük öksüz, kininden değil gürleyişi.<br />

Kunduracı ile Fiokla’nın çıplak ayakları ağır, killi çamurdan görünmez oluyor. Yürümek zorlaşıyor,<br />

çünkü ayak kayıyor. Ama Terenti gittikçe yürüyüşünü hızlandırıyor, küçük, zayıf dilenci kız, ona yetişeyim<br />

diye nefes nefese geliyor, nerdeyse yuvarlanacak.<br />

Nihayet, kontun ormanına giriyorlar. Rüzgâr esince ıslak ağaçlardan Terenti ile Fiokla’nın üstüne<br />

yağmur damlaları serpiliyor. Ayakları, kesik ağaç diplerine çarpan Terenti, yürüyüşünü yavaşlatıyor:<br />

— Nerde Danişka? diye soruyor. Oraya götür beni.<br />

Fiokla onu orman açıklığından geçiriyor, biraz daha yürüdükten sonra kardeşi Danilka’yı gösteriyor.<br />

Danilka, sekiz yaşlarında kadar görünen bir çocuktur. Saçları toprak boyası gibi sarıdır, yüzü solgun,<br />

hastalıklıdır. Ağaca yaslanmış, başını bir tarafa eğmiş gökyüzünü seyrediyor. Bir elinde eskimiş<br />

bir kasket tutuyor, öteki eli ihtiyar bir ıhlamur ağacına sıkışmış. Çocuk herhalde gürliyen gökyüzüne<br />

bakakalmış, felâketinin farkında değil. Önce ayak seslerini duyup sonra da Terenti’yi görünce hasta<br />

hasta gülümsüyor:<br />

— Gök amma da gürlüyor Terenti, diyor, ömrümde böylesini duymadım.<br />

— Peki, nerede öbür elin?<br />

— Ağacın içinde. Ne olur kurtarıver.<br />

Çocuğun eli ağacın yarığına sıkışmış. Kovuğa doğru uzatabiliyor, ama çekmek kabil değil. Terenti,<br />

68

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!