You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Giriş<br />
b. Yazma Sürecini Uygulama<br />
Aşağıda verilen açıklamayı ve parçaları dikkate alarak yazma aşamaları doğrultusunda, “Niçin<br />
yazıyoruz?”, “Nasıl yazmalıyız?” soruları çerçevesinde serbest metinler yazınız.<br />
Yazarların yazma gerekçeleri ve biçimleri birbirinden farklıdır. Bunun nedeni yazarların kişilik özelliklerinin,<br />
dünya görüşlerinin, sanat anlayışlarının farklı olmasıdır. Aşağıda farklı yazarların yazma gerekçelerini<br />
anlattıkları parçalar verilmiştir.<br />
“Yazarken kitapları bir yana bırakır, aklımdan çıkarırım; kendi gidişimi aksatırlar diye. Gerçekten<br />
de iyi yazarlar üstüme fena abanır, yüreksiz ederler beni. Hani bir ressam varmış, kötü horoz resimleri<br />
yapar ve uşaklarına, dükkâna hiç canlı horoz sokmamalarını sıkı sıkı tembih edermiş, ben de öyle.”<br />
Montaigne, Denemeler<br />
“Beni yazmaya iten nedir? Yazma bir çeşit eylemdir. Acıyı yok edebilir miyim? Karanlığı, tutsaklığı<br />
yok edebilir miyim? Burada şiir, düzyazı bir eylem gücü kazanır. En sonu bir bireyim ben, bir tek<br />
insanım. Benim eylemimdir yazı, bireysel eylemimdir. Bir de deyimleme içgüdüsü var. Bir içgüdüdür<br />
yazı yazmak, şiir, müzik, resim. Deyimleme içgüdüsü. Kendini, doğayı, toplumu, insanları, evreni ve o<br />
sonsuz çıkmazı, ölümü, deyimleme. Ama insan en çok neyi deyimleyebilir? Kendisini.” (Ceyhun Atuf<br />
Kansu)<br />
Adnan Binyazar-Emin Özdemir, Yazma Öğretimi / Yazma Sanatı<br />
“Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi?<br />
Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet, neme gerekti? Yapamadım.<br />
Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa<br />
küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan<br />
sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”<br />
Sait Faik Abasıyanık, Haritada Bir Nokta<br />
“Nasıl yazdığımı ben de açıkça bilmiyorum, dersem şaşmayınız.<br />
Şiirde bu hiç belli olmaz. Yemek yerken ya da yolda giderken bir mısra<br />
geliverir, galiba Valéry’nin yukarıdan inen dizesi gibi bir şey. Bakarsınız,<br />
o zamana kadar karanlık gördüğünüz bir dünya birdenbire<br />
aydınlanmış. Artık o dize kılavuzunuz olur, yazacağınız şiiri, konusunu,<br />
biçimini, boyunu bosunu, hepsini o belirler. Ve o şiir bitinceye<br />
kadar siz işgal altında bir memleket gibisinizdir. Dairede çalışmanızı,<br />
yemenizi, gezmenizi, uykunuzu ona ayırmak zorundasınız. Şiir<br />
bitmeden bu hantise’den (saplantıdan) kurtulamazsınız. Bu arada<br />
kalbinizin, sinirlerinizin, kafanızın, hatta kollarınızın ve ayaklarınızın<br />
akıl sır ermez bir işbirliği ile çalıştığını görürsünüz. Gerçekten güzel<br />
şiirlerdeki canlılık belki de buradan geliyor. Şiirle hayat arasındaki<br />
bu sıkı ilişkiye inandığım içindir ki, şiiri hiçbir zaman bir düşüncenin<br />
kanıtlanması, bir dâvanın savunulması, bir felsefe sisteminin sunulması<br />
olarak düşünmedim. Şiirin yapısının gerektirdiği bu bağımsızlık,<br />
şairlerin özgürlük aşkıyla da açıklanabilir.”<br />
Cahit Sıtkı Tarancı, Otuz Beş Yaş<br />
35