23.02.2015 Views

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Simone de Beauvoir: Abjeksiyon ve Eros Etiği 1 7<br />

Bu mutlak başkalığın içeriği nedir? Bu mutlak başkalığın yüzünü Beauvoir<br />

anaerkilliğin Ana Tanrıça'sında görür. Ataerkilliğin ilkesinin tarihe tümüyle<br />

hükmetmesinden önce kadın "Toprak", "Ana", "Tanrıça" olarak görüldüğünde,<br />

dişilik "hayata gelişin yaratıcı ilkesi" olarak düşünülüp kutlu<br />

sayıldığında ve erkek ona dehşetle dolu bir saygı duyduğunda kadın çoktan<br />

"mutlak başka", "aynı olmayan başka" olarak kurulmuştur zaten. Başka bir<br />

deyişle, kadını tarihteki eşitsizliğine ve felaketine sürükleyen yapı bizzat<br />

anaerkil denen düzen içine tesis edilmiştir. Simone de Beauvoir'ın tarih çözümlemesine<br />

göre, anaerkil düzenlerde de toplum her zaman erildi, siyasi<br />

erk her zaman erkeklere aitti. Buna karşın erkeğin kadın üzerindeki otoritesi<br />

kadının doğurganlığından, başkalığından duyulan dehşet ve endişe duyguları<br />

yüzünden sınırlanmıştı. Kadın erkeğe bağımlıydı ama bu dehşet yüzünden<br />

erkek üzerinde bir gücü de vardı, erkek de ona bağımlıydı. İşte bu<br />

karşılıklı bağımlılık ilişkisi kadını köleleştirilmekten kurtarmıştı. Köle hiçbir<br />

tabu tarafından korunmazken, daha aşağı ama efendiden farklı olmayan bir<br />

adamken, insan yüzlü bir hayvanken, kadın doğurganlığına ilişkin tabularla<br />

korunmakta idi. Beauvoir, Claude Levi-Strauss'a dayanarak anaerkil düzende<br />

de iktidarın dayıya ait olduğunu, klan dışından evlenmenin her zaman<br />

kadının aynı değil başka olarak görülmesine dayandığını, kadının başkalaştırılması<br />

hamlesi olduğunu söyler.IS Erkek için kendisine benzer olan, yani<br />

aslında aynı olan, kendisiyle karşılıklı ilişkiler kurulan başka erkek, öteki erkek<br />

olmuştur her zaman. Claude Levi-Strauss cinsiyetler arasındaki ilişkinin<br />

karşılılıklılığa dönüşmeyen bir asimetriye dayandığını fark etmiştir. Şu veya<br />

bu biçimde bir kolektifin bağrında ortaya çıkan ikilik hep bir erkek grubu<br />

ile diğer bir erkek grubu arasında bulunan ikiliktir, kadınlar ise bu iki grup<br />

arasındaki mübadele edilen mallardan ibarettirler. Bunun Claude Levi-Strauss'a<br />

kadar açık bir biçimde ortaya koyulamayışının sebebi, birbirini dışlayan<br />

iki başkalık mefhumunun birbirine karıştırılmasıdır.<br />

Peki anaerkillikten ataerkilliğe geçişi sağlayan şey nedir? Claude Levi­<br />

Strauss'a göre anaerkillikten ataerkilliğe geçişin sebebi, erkeğin yeğenlerinden<br />

çok oğullarına bağlı olması, erkeğin kendisini kritik bir anda dayı olarak<br />

değil, baba olarak olumlamayı seçmesidir. Beauvoir anaerkillikten ataerkilliğe<br />

geçişi tarım kültürü içinde bir kopuşu, bir değişim momentini kurgulayarak<br />

anlatır: Alet'in, homo faber'in ortaya çıkışı, erkeğin yaratıcı dişi ilke, doğa<br />

ve kadın karşısında duyduğu dehşeti ve bulanık bilinci aşması, yabancılaşmadan<br />

kendisine geri dönmesi, dolayısıyla dünyayla ilişkisinin değişmesi,<br />

Cogito, sayı: 58, 2009

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!