23.02.2015 Views

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Simone de Beauvoir: Abjeksiyon ve Eros Etiği 19<br />

devam etmesine izin veren bir kurumdur. Evliliğin ensest yasağı zemininde<br />

kurulmuş olmasının sebebi, ilkel evliliğin aynılıkla sembolik bir kesinti olmasıdır.<br />

Ensest yasağının anlamı evliliğin erkeği kendisi olmayanla birleştirmesinde<br />

bulunur. Erkek evlilik kurumu aracılığıyla kendisi olmayana sahip<br />

olur, ona kendisinden bambaşka imiş gibi görünen bir varlıkla bir araya<br />

gelir. Bu mantık neden evlilik kurumunun kadının şiddet gördüğü bir kurum<br />

olduğunu da açıklar; zira şiddet Beauvoir'a göre radikal başkalığın<br />

apaçık olumlamasıdır. (LDS, C.I, s. 96) Beauvoir'ın evlilik kurumuyla sorunu,<br />

bu kurumu aynıyı radikal başkayla birleştiren, radikal başka suretindeki<br />

kadını aynının, erkeğin mülkiyeti haline getiren bir kurum olarak görmesinde<br />

bulunur. Bu sayede erkek aşkınlığın dünyadaki yegane vücuda gelişi olacak,<br />

kadın içkinlikteki varlığına raptedilecek, oradan dünyaya çıkamayacaktır.<br />

İçkinliğe mahkum bir varlık Beauvoir'a göre insanlığına henüz ulaşamamış,<br />

insanlıktan dışlanmıştır. Radikal başkalığın aşkınlıktan yoksunluğu,<br />

onu kendisi için olmayan bir kendinde varlık haline getirir, onu varlığa hapseder.<br />

Demek ki, bu tarzda kurulmuş bir evlilikte, ev, domestik yaşam, varlığa<br />

hapsolmuşluğun mekanıdır. Bu kurumun aşkınlığından dinlenmek için<br />

eve dönen erkeğe nasıl hizmet ettiğini, neden kölenin sağlayabildiğinden<br />

farklı bir konfor sağladığını Beauvoir açıklamaya girişecektir.<br />

Tarihte eril ilkenin, ataerkilliğin zaferi Beauvoir'ın gözünde Tin'in yaşama,<br />

aşkınlığın içkinliğe, tekniğin büyüye, aklın batıl inanca üstün gelmesidir. Bu<br />

süreç içinde kadının değerden düşürülmesi zorunlu bir etaptır; zira ataerkillik<br />

öncesinde kadın gücünü kendi pozitif değerinden değil, erkeğin korkularından,<br />

zayıflığından alıyordu. Erkek kendisini doğanın gizeminin yarattığı korkudan<br />

kurtarıp tasarılarını doğaya dayatınca mistik değerler pratik çıkarlar ve<br />

ilgiler karşısında ikincilleşince, tarım yapma tarzı değişince, olumsallığın, gizemli<br />

bekleyişin, indirgenemez vaktin yerini zorunluluk, akıl ve tasan alınca<br />

dişi ilkenin yaratıcılığı erkekte artık saygı uyandırmaz olur. Yaratıcılık da eril<br />

ilkenin tarafına geçer; ışık, akıl, düzen gibi değerler zamana hakim olur. Simone<br />

de Beauvoir diyor ki, ataerkilliğin zaferi ne bir raslantı ne de şiddetli bir<br />

devrimin sonucudur; insanlığın başından beri, erkeklerin kendilerini egemen<br />

özne olarak olumlamalarını sağlayan biyolojik ayrıcalıkları vardı. Bu öznellik<br />

kendisini bir dönem doğada ve kadında yabancılaştırdıysa da, çok geçmeden<br />

kendisini bu yabancılaşmadan kurtardı. Kadın güçlü olduğunda dahi geçici,<br />

güvenilmez ve kırılgan bir güce sahipti. İdol olduğunda dahi kendi kaderini<br />

kendisi seçmemişti, hiç kendi yasasına göre yaşamamıştı (LDS, C.I, s. 101).<br />

Cogito, sayı: 58, 2009

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!