23.02.2015 Views

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Feminist Teorinin Önemli Bir Alanı: Cinsellik 59<br />

nüşteki denetimli haline karşıt olarak kadın bedeni, gizemli ve denetlenmesi<br />

gereken bir olgu kabul edilir. Histeri ile rahim arasında kurulan yüzlerce yıllık<br />

ilişki (histeri, Yunanca rahim anlamındaki hysteria'dan gelir), dişiliğin<br />

kendisinin kaçınılmaz bir irrasyonellik ile bağlantılandırılmasının birçok örneğinden<br />

sadece birisidir. Kadınlar, erkeklerin olmadığı bir biçimde, bedenleriyle<br />

belirlenirler ve dolayısıyla biyolojik olarak aşağı konumda olmaya<br />

mahkum kabul edilirler. Öte yandan, kadınların tümüyle özdeşleştirilip aşağı<br />

görülmelerine yol açan bedenselliğin sınırları hiçbir zaman tam olarak<br />

güvende değildir. Üreme süreçlerinin aşikar ettiği gibi, kadın bedeninin daima<br />

"ben" ile "öteki" arasındaki ayrımları bulandıracak, kirletecek ve hatta<br />

sıkıp boğacak bir potansiyeli vardır. Dolayısıyla erkek imgeleminde kadınlar<br />

yalnızca daha aşağı varlıklar olmakla kalmazlar, aynı zamanda korku ve iğrenmenin<br />

de nesnesidirler.<br />

Bu tür ataerkil imgeler ve nosyonlar öylesine baskın ve güçlüdür ki, feministlerin<br />

de uzun süre bedeni teorileştirmekten uzak durmalarına yol açmıştır;<br />

bu açıdan, biyolojik determinizmi reddedenlerin bile bedeni olumsuz bir<br />

bakışla ele almaları başlı başına ilginçtir. İkinci Dalga Feminizmin başlarında<br />

Simone de Beauvoir bedeni "etobur bir bataklığa" benzetiyor, Shulamith<br />

Firestone ise, iyimser bir biçimde, ileri üreme teknolojilerinin günün birinde<br />

kadınları üremenin "baskıcı doğal koşulları"ndan kurtaracağını ümit ediyordu.3<br />

Belli ölçülerde, erkeklerin kadın bedenine yönelik korku ve iğrenmelerini<br />

yansılayan bu yaklaşıma, başka feministler tam karşı uçta bir tepkiyle karşılık<br />

verdiler ve kadın bedenini, özellikle de bu bedenin üreme yetisini yücelttiler.4<br />

Üstelik bazı feministler kadınların annelik yetisinin, akıl ile bedeni karşıtlaştırarak<br />

kişiyi başkalarından koparan bir ilişkisizliği teşvik eden erkekcil<br />

yaklaşım yerine, başkalarıyla ilişkiyi ve onlara bakım ve özeni önplana çıkaran<br />

benzersiz bir ahlaki tutuma (annelik etiği) yol açtığını savundular. Bu<br />

yaklaşımın belli bir açıklayıcı niteliği varsa da, cinsel farklılığın bedensel niteliğine<br />

yapılan böyle bir vurgunun birbiriyle ilişkili iki tehlikesi olduğu gözardı<br />

edilemez: Bir yandan, kadın ve erkek bedenlerinin hiç eleştirilmeksizin<br />

evrenselleştirilip mutlaklaştırılmasına götürebilir, öte yandan tarihsel olarak<br />

kadınların ezilmesini meşrulaştırmaya yaramış olan biyolojik özcülüğü* pe-<br />

* Biyolojik özcülük, özcülüğün özgül bir biçimidir ve kişinin özünün, yani kişiliğinin ve karakteristiklerinin<br />

bedene içsel olan bir şeylerden (hormonlar, genler vb.) kaynaklandığını öne sürer.<br />

Alternatif bir terim, biyolojik determinizmdir. Biyolojinin kişinin özünü belirlemesi varsayımının<br />

bir örneği, kadınların hormonları nedeniyle doğal olarak daha anaç oldukları fikridir.<br />

Cogito, sayı: 58, 2009

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!