23.02.2015 Views

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

206 Hande Öğüt<br />

feyi kabul ederek gelebileceğini savunduğumuzu belirtir. Yine Silverman'a<br />

göre Mulvey ve diğerleri, Hollywood'un sadece "kadın" ve "gösteri" arasında<br />

bir eşitlik dayatmakla kalmadığını, aynı zamanda sadece kamera, erkek karakterler<br />

ve erkek seyirciler arasında geçen bir bayrak yarışı düzenlediğini<br />

iddia etmişlerdir. Ancak feminist film kuramı, kamera-göz eşitliğinin toplumsal<br />

cinsiyetle karmaşık şekillerde sınırlandığını gösterirken bile "ideal"<br />

ya da "örnek" sinema seyircisinin kamerayla ve dolayısıyla aşkın görüşle özdeşleşme<br />

vasıtasıyla inşa edildiğini varsayar.<br />

Kadının çoğunlukla bir tehdit olarak görüldüğünü öne süren Mulvey'in<br />

bakış açısı, erkek egemen toplumun sinema üzerindeki etkisini göstermesi<br />

açısından psikanalizle ilişkilidir. Kadının fallusu yoktur, iğdiş edilmiştir. Bu<br />

da kadının fallusu olmadığından eksik ve bu nedenle de değersiz olduğunu<br />

öne süren Freudyen kurama aittir. Kadının sinemada iki rolünün, öyküdeki<br />

karakterler için erotik nesne ve izleyici için erotik nesne olduğunu belirten<br />

Mulvey, feminist film teorisinin ileri sürüldüğü ilk yıllarda, kadınların patriyarkal<br />

sinemadan kurtulmalarını salık verir. Hollywood sinemasının baskıcı<br />

düzenine hizmet etmekten başka işe yaramayan hoşnutluk, haz ve imtiyaz<br />

alaşağı edilebilir ancak böylelikle. 1974 yılında çektiği Paenthesilea, kadınların<br />

egemen kültürden nasıl dışlandığını tartışır. Geleneksel anlatı yapısına<br />

tezat biçimde bölümlerden oluşan filmin ilk bölümü Amazonlar üzerinedir;<br />

diğer bölümler dil ile ilgili konuları inceler ve son bölüm kadınların oy verme<br />

hakkının aynı zamanda sınıfsal bir sorun olduğuna insanları ikna etmeye<br />

çalışan bir kadının bakış açısından izlenir. Riddles of Sphinx (1977) kadınların<br />

seslerinin duyulmaması sorununu, bir anne üzerinden anlatırken,<br />

Amy (1980), 1930'da tek başına uçuşla dünyayı dolaşan Amy Johnson'ın yaşamı<br />

üzerinedir. Kurmaca ile belgesel karışımı olan filmde, izleyici kadının<br />

geleneksel olarak erkeğin bakışının nesnesi olduğunun bilincinde olmaya<br />

zorlanır.<br />

Mulvey ile aynı doğrultuda düşünenlerden biri de, sinemayı semiyotik<br />

bir gösterge sistemi olarak inceleyen ilk feminist film eleştirmeni Claire<br />

Johnston'dı. Bir kadın sineması ortaya çıkacaksa bunun "gelenekler ve form<br />

açısından radikal bir kopuşa yol açması gerektiği"ni belirten Johnston, Roland<br />

Barthes'm "mit" kavramından yola çıkarak, klasik sinemadaki kadın<br />

mitini araştırdı. Mitin kadınların sinemada kullanılmasındaki başlıca araç<br />

olduğunu, mitin cinsiyetçilik ideolojisini aktardığını ve dönüştürdüğünü ve<br />

onu görülmez ve bu nedenle de doğal hale getirdiğini öne sürdü Johnston.<br />

Cogito, sayı: 58, 2009

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!