23.02.2015 Views

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

18 Zeynep Direk<br />

akılsallığın ve matematiğin doğuşu ve kendisine benzeyen öteki erkeği köleleştirmesi<br />

eşzamanlıdır. Ataerkillik tarihe hakim olduğunda kadın ve doğurduğu<br />

çocuklar köleleştirilmeyecek ancak tahakküm altına alınacaklardır. Kölelerin<br />

çalışmasının getirisi kadının çalışmasından çok daha fazla olduğu<br />

için, köleliğin ortaya çıkmasıyla kadın kabile içindeki ekonomik gücünü yitirmiştir.<br />

Simone de Beauvoir kadının tarihte başına gelenin köleleştirilme<br />

olduğunu kabul etmez, o erkeğin hizmetkarı olur (asservissement). Bu hizmetin<br />

psikolojik boyutunu Beauvoir "ebedi dişi miti"ni anlatırken ele alır.<br />

Erkek kendi benzeri olan ötekini köleleştirmiştir. Köle ile ilişkisinde egemenliğinin<br />

radikal bir onaylanmasını bulmuştur. Kölenin üzerinde kurulan<br />

iktidar ilişkisi yüzyıllarca sürebilecek olan bir diyalektiğin sonucunda kölenin<br />

esaretten kurtulması ve köle ile efendi arasında karşılıklı birbirbirini tanıma<br />

ilişkisinin kurulmasıyla ortadan kalkar. Fakat kadının durumu kölenin<br />

durumundan çok farklıdır. Kadın erkek tarafından "mutlak başka" olarak<br />

kurulurken, erkek onu yaşamın, doğanın güçleriyle karıştırmış, ona doğurganlığı<br />

zemininde büyülü güçler atfetmiş, ondan korkmuş ve onu "özsel" veya<br />

"esas" olan olarak koymuştu. Öte yandan, özsel veya esas olarak koyulduğunda<br />

da kadın, tıpkı Doğa gibi, sahip olunan ve sömürülen bir varlıktı.<br />

Önünde diz çöktüğünde bile, ona sahip olduğu ayrıcalığı, esas olma rolünü<br />

veren erkekti. Ana Tanrıça, ne kadar güçlü olursa olsun, erkek bilinci tarafından<br />

kurulmuş, koyulmuş ve yaratılmıştı. Bu yüzden aslında Tanrıça ve<br />

kadın, erkek bilinci bunun henüz farkında olmasa dahi, biz biliyoruz ki, özsel<br />

ve esas olmayanın tarafındaydı (LDS, C.I, s. 92). Özsel değildi, zira erkek<br />

tarafından yaratılmış bir idoldü; ne kadar korkutucu olursa olsun, erkeğe<br />

dayanıyordu; erkek doğa karşısında kendisine güven kazandığında uzun bir<br />

zaman korktuğu bu idolü alaşağı edecekti (LDS, C.I, s. 95). Elbette erkek hala<br />

doğanın keyfiliğine, güneşe ve yağmura, kuraklığa ve sele maruz kalmaktaydı,<br />

fakat tasarılar kurmak ve bunları gerçekleştirmek suretiyle kendisini<br />

gerçekleştirmeyi de öğrenmişti. Kendi kendisinin daha açık bir bilincine<br />

ulaşmış, aşkınlığıyla temas etmiş, onda tin ve istem kendilerini yaşamın karmaşasına<br />

ve olumsallığına karşı olumlamaya başlamıştı. Erkeğin varoluşu<br />

genişlemekte, içkinlikteki varlığı kendisini dünyadaki bir varoluşa doğru,<br />

geçmişten farklı bir geleceğe doğru aşmaktaydı. (LDS, C.I, s. 95) Peki tarihte<br />

muzaffer olan ataerkillik neden evlilik kurumuna ihtiyaç duyar? Evlilik erkeğin<br />

yetişkin statüsünü kazanmasına, dünyada kendisine ait bir yeri parsellemesine<br />

ve yaşamı sona erdikten sonra da mirasını bıraktığı zürrlyetinde<br />

Cogito, sayı: 58, 2009

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!