23.02.2015 Views

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Türkiye' de Feminizmi ve Antropolojiyi Yeniden Düşünmek 313<br />

sosyal sınıf gerçeklikleri farklı bir bilinç açısından da incelenmemiştir. Yıldız<br />

Ecevit'iri öncelikle sınıfsal bir duruşu koruyarak, kadın emeği, sendikalar,<br />

kadın işgücü ve bunun marjinalliği konusunda ifade ettikleri, kendi dönemi<br />

içinde ele alındığında, öncü bir feminist söylemi barındırmaktadır ve<br />

feminizmle etnografik araştırmaların yollarını kesiştirmenin ne kadar<br />

önemli olduğunu işaret etmektedir (1996).<br />

Din ve kadın konularının kesişiminde, 1980 sonrası vakumun yarattığı<br />

"alan" içinde sürekli olarak "İslamcı" kadın kimliği araştırmaların konusu<br />

haline gelmiştir. Ancak İslam ile belirtilen ağırlıklı olarak "örtünme" ve "örtülü<br />

kimlik" konuları ile sınırlanmış, neredeyse İslam ve kadın bu konulara<br />

hapsedilmiştir. Türkiye verilere göre ağırlıklı olarak Müslüman bir ülke olsa<br />

da 1990'larda antropoloji ve sosyal bilimlerde görünür hale gelmeye başlamadan<br />

önce Alevilik konusu -aynı Kürtler, ve bizim bağlamımızda Kürt kadınları<br />

konusunda olduğu gibi- görünmezden gelinirdi. Bu bağlamda da İslam<br />

ve kadın başlığı altında-edebiyat alanınında sürekli okuduklarımızdan<br />

olan Markoff ve arkadaşlarının Alevilik tanımlamaları dışına çıkabilen devletçi<br />

Alevilik dışında tarih bulunmuyordu. Bunların içinde de Alevi kadınları,<br />

aynı Alevilik konusunun mitleştirilmesi ve Orta Asya vurgusu dışında ele<br />

alınmamıştı. Ele alınan Aleviler ve tabii ki Alevi kadınları da sürekli olarak<br />

bir "romantizasyon" süreci içindeydi. Bunun ötesinde 1980'lere kadar, kırsal<br />

bir din olarak tanınan Aleviliğin şehirlere taşınmasına kadar, sosyal bilimlerde<br />

Alevilik de "görünmez" idi. Ancak çeşitli araştırmacıların yayınları incelendiğinde,<br />

hem Aleviler'in hem de Alevi kadınlarınin "temsil"leri söz konusu<br />

olduğunda, Türk kadını homojenitesine oturtulmak istendiği görülmektedir<br />

(Gökalp 1980, 1989, 1990; Melikoff 1992, 1993).<br />

Karin Vorhoff Türkiye' de Alevilik hakkındaki çalışmaları değerlendirirken,<br />

Köprülü' den bu yana bazı akademisyenlerin Bektaşiliği ve Aleviliği senkretizmin<br />

türleri olarak anlamak yerine, bu topluluklarda sadece Türk unsurları<br />

görmek istediklerine dikkat çekmiştir (Vorhoff 1998, 1999). Bir yandan<br />

Sünni'likten daha progresif olduğu söylenerek kadınlık rolleri abartılırken,<br />

diğer yandan da Alevi kadınının liberal imgesi onu "basit" kadın konumuna<br />

sokmuştur. Özellikle olduğu farz edilen mum söndü geleneğinin kolay<br />

elde edilebilen, toplu seks yapan Alevi kadın imgesine gönderme yapması gibi<br />

(Birkalan-Gedik 2008). Alevi kadınlarının "romantik" bağlamı dışında algılanışı<br />

ise tamamen negatif imgeler aracılığıyla olmuştur. Burada Aleviler<br />

hakkında, daha ilk dönem araştırmacıların aldığı bilgilerin kaynak kişilerin<br />

Cogito, sayı: 58, 2009

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!