23.02.2015 Views

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

YLJCp0RQyPOOdiynuMlIWUZr0hQPxzdPHqBw=&limit=0&content_type=application/pdf&fsize=5859719&hid=15d36313c63ea7b3265f180e9f18adc3&media_type=document&tknv=v2&rtoken=876553fcd08c3e4d9acc94b407c85688&force_default=no

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Simone de Beauvoir: Abjeksiyon ve Eros Etiği 33<br />

hayranlığın geride bırakılmasını görür. Kendine hayranlık aşkınlığı engeller,<br />

kadınları statükocu, sınıf çıkarlarını koruyan varlıklara dönüştürebilir. Halbuki<br />

aşkınlık yalnızca beni aşmak değil, "dünyayı eldeki dünyanın ötesine<br />

taşımaktır" (LDS, C. il, s.472). Cinsiyet ayrımcılığının ortadan kalktığı, insanın<br />

değerini özgür üretimden aldığı gün "işte o gün kadın kendi öyküsü, sorunları,<br />

kuşkulan ve umutlarıyla insanlığınkini bir sayabilecektir. Ancak o<br />

zaman yapıtlarında yalnızca kendisini değil, bütün gerçekliği ortaya çıkarmayı<br />

başarabilecektir" (LDS, C. II, s.481).<br />

Beauvoir'ın özgürlük tartışması, herkes için bir politikaya değil, bir eros<br />

etiği sorunsalına evrilir gibi görünmektedir. Karşılıklı birbirini tanıma, sınırlı<br />

kadınlık durumunun aşılmasından sonra gelecek olan aşk ilişkisinin bir<br />

gereğidir. Hatta Beauvoir'ın aşk ahlakının temelidir. Ne var ki, karşılıklı olarak<br />

birbirini tanıma bir kez başarıldığı zaman güvence altına alınan ve bir<br />

daha değişmeyebilecek bir hal değildir. Bir çift içinde öteki tarafından tanınma<br />

ve ötekini tanıma başarısı hiçbir zaman tam olarak güvence altına<br />

alınamaz. Bu başarı her zaman hassas bir başarı olarak kalmalıdır ve dengeyi<br />

korumak için sürekli bir özen gerekir.<br />

Sartre'ın başkasıyla ilişkiyi Hegel'in köle efendi diyalektiğinin ona verdiği<br />

ilhamla nasıl düşündüğüne kısaca değinerek Beauvoir'ın eros bağlamında<br />

Sartre'tan ayrıldığı noktayı tespit etmeye çalışalım. Sartre, Hegel'in köle<br />

efendi diyalektiğinin temel meselesi olarak gördüğü şeyi bir bakış fenomenolojisi<br />

içinde yeniden düşünmüştü: Başkasının bakışı altında nesneleşir,<br />

onun beni gördüğü gibi olurum. Başkası beni bana dair imgesi içine hapseder<br />

ve aşkınlığımı, özgürlüğümü elimden alır. Ancak bakışın yönünü tersine<br />

çevirmek mümkündür: kölenin özgürlüğünü kazanmasıdır bu. Ancak benim<br />

bakışın öznesi haline gelmem ötekini bakışımın nesnesi haline getirmeme<br />

yol açacaktır. Sonuç olarak "özne" ve "nesne" terimleriyle ve olumsuzlukla<br />

yol aldığımız sürece bakışımlılık, karşılıklı olarak birbirini tanıma hep başarısızlığa<br />

uğrayacaktır. Sartre erotik ilişkiyi bu terimlerin dışında düşünmeye<br />

girişmez. Sartre'a göre kadın ile erkek arasındaki ilişki bakışa hakim olmak<br />

için sonu gelmez bir mücadeleyse nasıl olacak da Beauvoir anlamında eşitlik<br />

ve dostluk mümkün olabilecektir? Burada Simone de Beauvoir'ın Sartre'ı<br />

bir etiğin imkanına ikna etmek ister gibidir. Beauvoir'a göre eşitlerin aşkı<br />

bir bağımlılık ilişkisi değildir, özgürce bağlanma temelinde gerçekleşir. Kadının<br />

özgürlüğüne kavuşması için onun domestik alanın sınırları dışına çıkması,<br />

erkeğe bağımlı olmaktan kurtulması, kendisini aşması, yaratıcı bir<br />

Cogito, sayı: 58, 2009

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!