Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
DÜNYA<br />
DÜNYA<br />
üssü Gölcük olan 7,8 şiddetinde, 20. asrın bu<br />
güne kadar gördüğü en şiddetli depremi oldu.<br />
Depreme maruz kalan bu bölge; 5 bin yıllık bilinen<br />
tarihi içinde çok sayıda istilalar, savaşlar,<br />
tabii afetler (sel, deprem), salgın hastalıklar<br />
gördü ama 17 Ağustos 1999 günü 45 saniyelik<br />
depremin verdiği tahribat 5 bin yılın en<br />
korkunç felaketi oldu. Savaşa girseydik dahi<br />
bu kadar tahribat ve zayiat olmazdı. Bu olayda,<br />
yalnız yer sarsılmadı. Gökten yere inen, denizden<br />
göğe yükselen ateş toplarının görüldüğü,<br />
(şimşeklerin) ve korkunç gürültülerin duyulduğu<br />
bir “gadab-ı ilahi” idi.<br />
Türkiye’nin her kesiminden yardım malzemesi<br />
bu bölgeye akışı gibi, kurtarma faaliyetlerine<br />
katılmak için binlerce insan da buraya<br />
gönülden koşmuştur. Türk halkı asalet ve<br />
yardımseverliğini fiilen göstermiştir. Britanya<br />
Jeoloji Araştırma (BGS) Kuruluşunun raporuna<br />
göre “Asrın en büyük doğal felaketi” olan 17<br />
Ağustos 1999’daki merkez üssü Gölcük olan<br />
depremin yer altı şiddeti 6,8 yerüstü şiddeti<br />
ise 7,5’tir. ABD Jeoloji Kuruluşlarına göre ise<br />
depremin şiddeti 7,8’dir. Kandilli Rasathanesinin<br />
son değerlendirmesine göre ise depremin<br />
şiddeti 7,4’tür. İlim adamlarına göre yeryüzü<br />
kıt’a coğrafyasının, bügünkü şeklini alması<br />
540 milyon yıl sürdü. Bu müddet içinde en az<br />
9 defa değişti. Afrika kıt’ası Arabistan Yarımadasına<br />
doğru yaklaşmaktadır. Arabistan Yarımadası<br />
da Anadolu yarımadasını sıkıştırıyor<br />
ve Anadolu ise Ege’de Avrupa’ya doğru yaklaşıyor,<br />
böylece bu yaklaşma ile yerkabuğunda<br />
çatlaklar, faylar meydana geliyor. Büyük can<br />
kaybına ve maddi hasara sebep olan bu depremin<br />
Mudurnu Çayı üzerine kurulan istasyonlarla<br />
önceden (4-5 saat önce) tesbiti mümkün<br />
idi. Yabancı ve Türk ilim adamları bu ihmal için<br />
“büyük sorumsuzluktur” demişlerdir. Muhtemelen<br />
250 bin aile evsiz kalmıştır. Bu ise en az<br />
1 milyon kişi açıkta kaldı demektir. İnşaat ruhsatının<br />
verilmesi, 7 ilden Ankara’ya alınması<br />
Türkiye’deki bürokrat diktasının tezahürüdür.<br />
Mümkün olsa Ankara, mahallî idarelere hiçbir<br />
yetki bırakmayacaktır.<br />
Zaten mahalli idarelerin yetkileri yok denecek<br />
kadar azdır. Merkeziyetçilik zihniyeti<br />
felaketlerin başıdır. Yabancı ülkelere nazaran<br />
Türkiye’nin kurtarma hizmetlerinde çok zayıf<br />
olduğu görülmüştür. Bütün yetkileri elinde<br />
toplayan Ankara, ilk saatlerde ve ilk günkü müdahalede<br />
çok gecikmiştir. Halk yarasını kendi<br />
sarmıştır.<br />
Asrın felaketini yaşayan depremzedelere<br />
yardım etmek için vatandaşlar tek yumruk<br />
olmuştur. Dünya Basını “Bütün ülke tek vücut<br />
oldu, yaralarını sarıyor” diye yazarak bunu<br />
takdir etmiştir. Tanzimattan bu yana halkımızı<br />
bölmek isteyenler, halkın birlik ve yardımlaşması<br />
karşısında hüsrana uğradılar. Bu bölge<br />
sanayinin can damarıdır diyebiliriz, çünkü sanayimizin<br />
üçte biri buradadır. Sanayi de çökmüştür<br />
ama milletimiz bunu da yenmiştir.<br />
Deprem fonundaki paralar kredi olarak malûm<br />
çevrelere verilmiştir. Bu fondaki para sembolik<br />
olarak sadece 1 milyon TL’dir. Halkın tepkisi<br />
devlete değil bazı basiretsiz bürokratlara olmuştur.<br />
Millet devletine sadıktır. Milletimiz tepeler<br />
halinde yiyecek gönderdi, bürokrasi bunu<br />
dağıtmadı. Ekmek gönderdi, ekmek çöp yığını<br />
haline geldi.<br />
40 ülkeden gelen 2 bine yakın kurtarma<br />
ekibi gerçekten fedakâr çalışmalarıyla faydalı<br />
oldular. Bazı iddialara göre Türk ve ABD’li bilim<br />
adamlarının Türkiye’de (İzmit civarında)<br />
büyük bir deprem olacağını 2 yıl önce tahmin<br />
ederek rapor vermişler ama bu rapor tozlu<br />
raflarda saklanmıştır. Prof.Dr. İhsan Kestin’in<br />
TÜPRAŞ’ın bu bölgede kurulmasının mahzurlu<br />
olduğuna dair raporu hasıraltı edilmiştir. Böyle<br />
bir felaket anında birbirine kenetlenen milletimiz<br />
bu büyük gailenin altından Allahü teâlânın<br />
(c.c.) yardımıyla kalkmıştır. Milletimize büyük<br />
geçmiş olsun.<br />
DEPREMLE BiRLiKTE YAŞAMAK<br />
Türkiye’nin %91’i deprem bölgesi üzerindedir.<br />
Geçmişte bilim adamlarının ilmî tavsiye ve<br />
ikazlarına itibar edilmiş olunsaydı, herhalde bu<br />
derece tahribat olmayabilirdi. 17 Ağustos’un<br />
ilk saatlerinde vuku bulan deprem, Anadolu’nun<br />
Marmara bölgesinde 5 bin yıl içinde<br />
vaki olan en büyük felakettir. 5 bin yıl içinde<br />
savaş, istila, göçler, salgın hastalıklar, seller ve<br />
depremler olmuştur. Ama 17 Ağustos bu bölgenin<br />
5 bin yıllık tarihindeki en büyük felaketidir.<br />
Bu deprem, şiddetli bir depremin ötesinde,<br />
bambaşka bir çeşitte felaket idi. 17 Ağustos<br />
depremi ile bu bölgenin adeta coğrafî haritası<br />
değişecektir. Henüz 7,4 (aslında 7,8) depremin<br />
korku ve paniği devam ederken 13 Eylül 1999<br />
günü saat 14.58’de yaklaşık 20 saniyelik 5,8<br />
(aslında 6.2) şiddetindeki deprem Ankara ile<br />
Edirne arasında hissedildi. Merkez üssü Kocaeli<br />
idi. Okulların ilk açıldığı gün yaşanan bu<br />
deprem öğrenciler üzerinde de şok tesiri yapmıştır.<br />
1950’den depreme kadar bu bölgeye olan<br />
göç şimdi Batı’dan Doğu’ya doğru olmaktadır.<br />
1939 Erzincan depremi (7,9) ile başlayan fay<br />
kırılmaları 1942 (7,0), 1943 (7,2), 1944 (7,2),<br />
1949 (7,0), 1957 (7,1), Sakarya 1967 (7,2) ve<br />
32 yıl sonra (7,4) ile Kocaeli depremi ile devam<br />
etmiştir.<br />
Marmara Denizi içinde çok fazla fay hattı<br />
vardır. Önemli yanı bu fay hatları karmaşık<br />
şekilde olup, kırılma hattı birbirini takip ederek<br />
gitmeyebilir. Hangisinin kırılacağı net bir şekilde<br />
tahmini zordur. Bilim adamları depremin<br />
zamanını henüz tespit etmekten acizdir. Türkiye’deki<br />
fay kırılmaları 4 ay ile 32 yıl arasında<br />
değişmektedir. Bu zaman dilimi içinde fay<br />
hattında kırıklar ve depremler beklendiği uzmanların<br />
görüşüdür. Ama çıkarılan şayialara<br />
da inanmak doğru değildir. Kaldı ki İstanbul<br />
fay hattından önce İzmit- Altınova ve Yarımca<br />
Çınarcık arasında kalan fay hatları var. Yine<br />
de kesin bir şey söylemek mümkün değildir.<br />
Kuzey Anadolu fayı yaklaşık 1500 km. uzunluğunda<br />
olup, dünyanın en yıkıcı depremlerine<br />
sahne olan aktif faylardan biridir. Sadece 20.<br />
asırda 6,5 ve yukarısında 25 deprem oldu. Bunun<br />
6’sı Marmara Bölgesindedir. Depremler<br />
670 km derinliklere kadar uzanan elastiki üst<br />
kabuk içinde meydana gelir. Bu derinlikten<br />
daha derinlerde ısı 400 derecede olduğu için<br />
yer değiştirme hareketi depremsiz, krip denilen<br />
yavaş plastik şekil değiştirme enerjisi<br />
şeklinde olur. Deprem; Yer içinde fay denilen<br />
kırıklar üzerinde biriken biçim değiştirme enerjisinin,<br />
aniden boşalması sonucunda meydana<br />
gelen yer değiştirme hareketinin meydana<br />
getirdiği karmaşık elastik dalga hareketleridir.<br />
Faylar aktif yada pasiftirler. 10 Temmuz 1894<br />
yılından bu yana İstanbul’da zarar verici deprem<br />
yaşanmadı ve 105 yıl içinde en çok zarar<br />
vereni 17 Ağustos 1999 tarihli depremdir.<br />
Miladi 212 ile 1894 yılları arasında (1682 yıl)<br />
İstanbul’da 145 deprem oldu. Bu depremlerin<br />
2 tanesi 10, 10 tanesi 9, 39 tanesi 8, 35 tanesi<br />
7, 41 tanesi 6 şiddetinde idi. 2500 yıl içinde 7<br />
ve daha büyük şiddette 50 deprem oldu. 1894<br />
depremi 10 şiddetinde idi.<br />
Not: Bazı medya grupları, Irak’ın önemli petrol<br />
yardımını ve Körfez İşbirliği Konseyi’nin 400<br />
milyon dolarlık, yaklaşık 200 trilyon TL yardımını<br />
kamuoyundan gizlediler. Müslüman Arap<br />
kardeşlerimize teşekkürlerimizi arz ederiz.<br />
DEPREM’İN İLMÎ CEPHESi<br />
Dünyada her yıl binlerce kişi depremler sebebiyle<br />
ölürken; diğer yandan 6 milyar insan,<br />
dünya üzerindeki hayvanlar ve bitkiler depremler<br />
sayesinde hayatını idame ettiriyor.<br />
Depremler, dünyanın sıcak mantosu (tabakası)<br />
üzerinde yüzen kabuk parçalarının hareketinin<br />
bir neticesidir.<br />
Birbirine sürtünüp ilerleyen, birbiri altına dalıp<br />
yok olan, okyanus diplerindeki yarıklardan<br />
gelen erimiş yeni kabukla yenilenen bu levhalar<br />
olmasaydı; Dünyamız, ya ikiz kardeşi Venüs<br />
gibi yaşanamaz sıcaklıkta çöl, yada Mars gibi<br />
bir buzlar gezegeni olurdu. Dünyamızdaysa<br />
levha denen bu kabuk parçalarının hareketi,<br />
ihtiyaç duyduğumuz gazları uygun ölçülerde<br />
tutuyor. Biriken gazlar, başka levhaların altına<br />
dalan kabuk parçalarıyla yeniden dünyanı<br />
138 139