23.11.2016 Views

Tefekkür

tefekkur

tefekkur

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

BİTKİLER<br />

BİTKİLER<br />

biyolojisi üzerinde çalışan bitkibilimciler bu<br />

işin peşini bırakmadılar. Birkaç yıl önce, New<br />

York Eyalet Üniversitesi’nden Mitchell Cruzan,<br />

en az bir petunya türünde dişilerin farklı bitkilerden<br />

gelen çiçektozlarını ayırt ettiğini buldu.<br />

Cruzan olgunlaşmamış ve olgunlaşmasını tamamlamış<br />

çiçeklerde çiçektozunun borucuk<br />

oluşturarak gelişme yüzdesinin olgunlaşmamış<br />

çiçeklerdekine göre daha düşük olduğunu<br />

buldu.<br />

Cruzan olgunlaşmamış tomurcukların çiçektozu<br />

borucuklarının oluşumunu engellemede<br />

daha başarısız olduğu sonucuna vardı.<br />

Benzer bir bulguyu Marshall, turplarla yaptığı<br />

araştırmada da bulmuştu. Döllenme, olgunlaşmış<br />

çiçeklerde daha ender gerçekleşiyordu.<br />

Birçok türde dişi organda çiçektozu borucuğunun<br />

gelişimi sırasında yol gösterici rol oynayan<br />

bir kimyasal madde salgılanır. Bu belki<br />

de dişilerin döllenmeyi denetim altında tutma<br />

mekanizmalarından biriydi. Marshall, dişilerin<br />

farklı bitkilerden gelen çiçektozlarını ayırt<br />

edebilmelerinin nedeninin yakın akrabalarla<br />

döllenmenin önlenmesi olup olmadığını da<br />

araştırdı. Onun bulgularına göre, dişiler daha<br />

çok akraba olmayan bitkilere ait çiçektozlarını<br />

seçiyordu.<br />

Bitkilerin hayvanlarla benzerlik gösterdiği<br />

tek özellik cinsiyet rekabeti değil. Ebeveynyavru<br />

çatışmasının da benzerliklerden biri olduğu<br />

düşünülüyor. Bu kavramı 25 yıl önce evrim<br />

biyoloğu Robert Trivers ileri sürmüştü. Eşeyli<br />

üreyen türlerde yavruların yarı yarıya annelerine<br />

bağlı olduğunu, bu durumun da ebeveyn ve<br />

yavru arasında hayatı sürdürme taktiklerinin<br />

evrimi bakımından uygunsuzluklara yol açtığını<br />

düşünüyordu. Yani yavru, ebeveynlerinden<br />

onların karşılayabileceğinden daha çok şey istiyordu.<br />

Trivers, elbette tüm bunları hayvanlar<br />

için düşünüyordu. Oysa, Ox-ford Üniversitesi’nden<br />

Wiliam Hamilton, aynı durumun bitkiler<br />

için de sözkonusu olabileceğini ileri sürdü.<br />

Ebeveynyavru çatışmasını Harvard Üniversitesi<br />

karşılaştırmalı zooloji Müzesi’nden David<br />

Haig inceliyor. Haig, insan embriyonlarının,<br />

anne karnındayken besin alımını arttırmak<br />

üzere plasentadaki kan damarlarının yapısını,<br />

annenin kan basıncını ve kandaki şeker düzeyini<br />

etkileyen hormonlar ürettiğini bulmuş.<br />

Anneler de bu istismarı önlemek için kendi<br />

hormonlarını kullanarak karşı taktikler geliştiriyormuş.<br />

(Nature, 20 Nisan 2000)<br />

Ormanlar ve Küresel Isınma<br />

Bitkiler fotosentez yoluyla yılda 100 milyar<br />

ton karbon emer ve buna yakın bir miktarı<br />

da solunumla bırakırlar. Bu karbon akışlarının<br />

miktarı öyle büyüktür ki, fosil yakıtlarla açığa<br />

çıkan 6,5 milyar ton karbon bunun yanında<br />

çok küçük kalır. Karada gerçekleşen fotosentezin<br />

ve solunumun çoğu, odunsu bitkilerin<br />

bulunduğu ormanlar ve savanlar gibi ekosistemlerde<br />

olur. Solunumla ortaya çıkan akışın<br />

bir bölümü bitkilerin kendisinden kaynaklanır,<br />

yaklaşık yüzde 50’si ise bitkilerin ürettiği organik<br />

malzemelerin mikroplar aracılığıyla bozulmasıyla<br />

çıkar. Toprakta depolanan bu organik<br />

maddelerin çoğu, yavaş bozulan liginin (odunsu<br />

bitkilerin hücre duvarlarının ana malzemesi)<br />

artıklarıdır.<br />

Karbondioksit (CO2) birikiminin küresel desenlerinden,<br />

karalarda fotosentezin ve solunumun<br />

dengede olmadığı; fotosentezin yılda 2<br />

milyar ton karbonla solunumu geçtiği anlaşılmakta.<br />

Bu akışları belli orman alanlarında ölçmek<br />

de mümkün. Ölçümler açıkça eski zarar<br />

görmemiş ormanlarda, orta yaşlı ormanların<br />

zannedilenden daha fazla CO2 soğurduğunu<br />

gösteriyor. Bunun nedenleri artan CO2 gübrelemesi<br />

(CO2 fotosentezi ikaz eder) ve insan<br />

azot atıklarının artması (o da gübre yerine<br />

geçer) olabilir. Yani ormanlar bir tahliye deliği<br />

işlevi görüyor. Atmosferdeki CO2’yi toplayarak<br />

bu gaza bağlı ısınmayı azaltan küresel bir<br />

çevre hizmeti yapıyor. Ancak bu durum kalıcı<br />

olmayabilir.<br />

Şimdiye kadar araştırma yapılan tüm ormanlarda,<br />

salınan karşı toplanan karbon lehindeki<br />

farkın çok küçük olduğu görülmüş. Geleceğin<br />

“sera” dünyasında fotosentez, artan CO2<br />

düzeyleri ve azot atıklarıyla birlikte çoğalacak<br />

ve delikten akıp giden karbon miktarı çoğalacak.<br />

Fakat her doktorun bulduğu gibi, sıcaklık<br />

arttıkça solunum hızı da artar. Yani, genel olarak,<br />

solunum (hem bitkilerin kendisinin, hem<br />

organik maddelerin bozulmasının) küresel<br />

ısınmayla artması beklenir. Böyle olunca da<br />

küresel değişim modellerinin ortak görüşü, ormanların<br />

oluşturduğu tahliye deliğinin daralacağı;<br />

uzun dönemde, ormanların da atmosfer<br />

için birer karbon kaynağı olacağı.<br />

Nature Dergisi’nin 20 Nisan tarihli sayısında<br />

yer alan iki araştırmanın sonuçlarıysa, bizi<br />

görüşlerimizi değiştirmeye zorluyor. Giardina<br />

ve Ryan’ın araştırmalarına göre, on yılları<br />

kapsayan uzun zaman dilimlerinde, organik<br />

maddelerin bozulma süreci aslında ısıya çok<br />

hassas değil. Öyle görülüyor ki, kısa süreli<br />

ısınma deneyleri solunumun artacağını gösterse<br />

de, bu deneyler solunumun artan ısıya<br />

tepkisinin uzun vadeli özelliklerini belirlemede<br />

yetersiz kalıyor. Avrupa ormanlarındaki CO2<br />

ölçüm istasyonlarından toplanan verilerin sunulduğu<br />

ikinci makaledeki sonuçlar daha da<br />

şaşırtıcı. Valentini ve arkadaşlarının çalışması,<br />

daha soğuk iklime rağmen kuzey enlemlerinde<br />

solunum karbon dengesinde ağırlıklı bileşen<br />

olduğunu gösteriyor. Buna göre, İzlanda’dan<br />

İtalya’ya kadarki enlemlerde değişkenlik gösteren<br />

şey sanıldığı gibi fotosentez değil, solunum.<br />

Bu bulgular genellenebilir mi? Bütün Avrupa<br />

için geçerli özellikte orman cinsleri belirlemenin<br />

güçlüğüne rağmen, bilim adamları bulguların<br />

bu enlemler için gerçek bir eğilimi ortaya<br />

çıkardığı görüşündeler. Şimdi ABD’deki benzer<br />

bir istasyon ağından gelecek sonuçların bu<br />

eğilimi doğrulaması bekleniyor. Tropik ormanlardaki<br />

karbon akışlarının öteki ormanlardan<br />

62 63

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!