23.11.2016 Views

Tefekkür

tefekkur

tefekkur

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

FEZA-1<br />

FEZA-1<br />

Yıldızlar da doğar, yaşar ve ölürler.<br />

“Galaksilerde bulunan gaz ve tozlar, galaksi<br />

etrafındaki şok dalgalarının etkisiyle büyük<br />

bulut ve küreler halinde yoğunlaşırlar. Bir araya<br />

gelen yoğunlaşmış maddeler, toz ve gaz bileşenlerin<br />

karşılıklı çekim kuvveti ile birbirlerinin<br />

içine iyice girerler. Birbirlerinin içine giren<br />

maddeler kalın bulutlar meydana getirir. Milyonlarca<br />

süren bu süreç sonunda yoğunlaşma<br />

neticesi olarak bulut ısınmaya başlar. Bileşenler<br />

bir araya gelmek için sıkıştıkça birbirleri ile<br />

çarpışırlar ve çarpışma giderek artar.<br />

Çarpışmalar sonucu bulut ışıldamaya başlar.<br />

Önce insan gözünün göremediği kızılötesi<br />

ve radyo dalgaları gibi ışınlar yayar. Yoğunluk<br />

arttıkça çıkan ışınlar da şiddetlenir. Yoğunlaşma<br />

cismin bir yıldız olup, çok uzaklardan görülebilecek<br />

bir ışık yayabilmesi için milyonlarca<br />

yıl geçmesi gerekir.”<br />

“Yeni meydana gelmiş yıldızın etrafındaki<br />

atmosfer genel olarak yoğunlaşmaya devam<br />

ederek, bir yıldız olamayacak kadar küçük olan<br />

cisimlerden gezegenleri meydana getirir.”<br />

Süpernova olarak patlamayan bir yıldız<br />

kütlesinin yüzde 95’ini uzaya fırlatır. Geride<br />

kalanlar ise, büzülür. Yüzeyleri parlak beyaz<br />

bir renk alır ve sıcak hallerini korurular. Böyle<br />

büzülmüş bir yıldız uzaktan sönük görülür ve<br />

bunlara “Beyaz Cüce” denir.<br />

Beyaz Cücede atomlar parçalanmıştır. Elektronlar<br />

artık çekirdek etrafında bir kabuk meydana<br />

getirmez ve bir çeşit elektron gazı meydana<br />

getirirler. Bu gaz sıkışır ve yıldız maddesi<br />

şişkin halde tutulur. Sonra beyaz cüce yavaş<br />

şekilde soğur, sonunda ışık vermeyecek hale<br />

gelir. Buna ”Siyah Cüce” denir.<br />

Bir yıldız beyaz cüce haline büzülürken, eğer<br />

kütlesi yeterli ise ufak bir patlama ile bölgesindeki<br />

maddeyi uzaya fırlatır. Bunlar “Nebula”<br />

olan gaz bulutlarıdır. Bir yıldız büzülme saf-hasında<br />

şiddetle patlayabilecek kadar büyük ise<br />

meydana gelen beyaz cücenin elektronları<br />

üzerindeki basınca dayanamaz, elektronlar<br />

protonlarla birleşerek nötronları meydana getirir.<br />

Bu nötronlar yıldızda halen mevcut olan<br />

nötronlara ilave olur. Ve yıldızda nötrondan<br />

başka şey kalmaz. Yıldız bu nötronlar birbirlerine<br />

dokununcaya kadar sıkışır.<br />

Ve bir asteroid boyutunda fakat çok büyük<br />

kütleli “Nötron Yıldızı” meydana gelir. 1 çay kaşığı<br />

dolusu nötron maddesinin ağırlığı yaklaşık<br />

3 milyar ton olacağı hesaplanmıştır. (Bilim ve<br />

Teknik 398 Ocak 2001)<br />

Gezegenler meydana gelirken atomların<br />

yüzde 90’nı hidrojen yüzde 9 helyum ve yüzde<br />

1’i neon, oksijen, karbon, azot, argon, kükürt,-silisyum,<br />

magnezyum, demir, alüminyum,<br />

silikat ve sülfürlerdir.<br />

Chandra –X – Işın teleskopu Abell 1795 adlı<br />

büyük bir gökada tespit edildi. Gökada kümesi<br />

içinde Samanyolu’nun gazının 2 misli uzunluğundaki<br />

soğuk bölgenin sıcaklığı 30 milyon<br />

derecedir. Gökada kümesinin ortalama sıcaklığı<br />

50 milyon derecedir.<br />

1989 Haziran’ında Şili Paranal VIT çokbüyük<br />

teleskopla 70 bin gökada görüntülendi.<br />

Yıldızlar uzaya durmadan enerji göndermenin<br />

sonucu olarak kütlelerinden kaybediyorlar.<br />

Bu enerji yıldızın içindeki nükleer tepkimelerle<br />

meydana geliyor.<br />

Uzayda tespit edilen molekül bulutu güneş<br />

kütlesinin yaklaşık 1 milyon misli yıldız çekirdeği<br />

2 milyon Kelvin sıcaklığındadır.<br />

Kâinattaki görülebilir maddenin yüzde 80’ni<br />

hidrojendir. Gökadaları enerjisi, yıldızlararası<br />

gazı ısıtır. Kozmik ışın üretenyıldız oluşumunu<br />

tetikler. Yıldızların içindeki elementleri evrene<br />

saçar.<br />

Gökyüzündeki yıldızlar arasında korkunç<br />

mesafe vardır. En yakın 2 yıldız arasındaki mesafe<br />

(30 – 40) trilyon kilometredir. Bu ise güneş<br />

sisteminin çapının 3 bin mislidir.<br />

Bir Gezegen Fotoğraflandı<br />

Güneş Sistemi’nin dışındaki bir gezegen ilk<br />

kez fotoğraflandı. Almanya’nın Jena kentindeki<br />

Astrofizik Üniversitesi uzmanları, üç teleskopu<br />

kullanarak 1999’da GQ Lupi’yi görüntüledi.<br />

Jüpiter’in iki katı büyüklüğündeki GQ Lupi,<br />

Dünya’dan 400 ışıkyılı uzakta, Güneş’e benzer<br />

bir yıldızın yörüngesinde dönüyor. GQ Lupi’nin<br />

bulunduğu sistem, oluşum dönemindeki Güneş<br />

Sistemi’yle benzerlik taşıdığı için bilim<br />

dünyasını heyecanlandırıyor.<br />

Amerikalı bilim adamları evrendeki en uzak<br />

cismi tespit etmeyi başardı. Kaliforniya Teknoloji<br />

Enstitüsü, 13 milyar yılda Dünya’ya ışığı<br />

gelen bir gökada keşfedildiğini açıkladı. Galaksinin<br />

ışığının, gökcismi 750 milyon yaşınday-ken<br />

Dünya’ya yansıdığı belirtildi. Caltech<br />

astronomu Richard Ellis, “Bu galaksinin bugüne<br />

dek Dünya’dan en uzak gökada olduğundan<br />

eminiz.” dedi. tespit, 600 km yükseltide ilk<br />

yörünge telekopu olarak 14 yıldır görev yapan<br />

Hubble ile Hawaii eyaleti Hawaii Adası’nda<br />

Mauna Kea yanardağının 4 bin 205 metrelik<br />

zirvesinde kurulu Keck ikiz Teleskopları’nca<br />

yapıldı. Abell 2218 katalog adlı küme gökadaların<br />

çekim gücü, 13 milyar yıl önce 750 milyon<br />

yaşındaki galaksinin görünümünü saptırıyor<br />

ve Dünya’dan, “daha büyük” görünmesini sağlıyor.<br />

Evrenin derinliklerinden kaynaklanan görünüm<br />

büyümesi, 20. yüzyılın büyük fizik alimi<br />

Albert Einstein’ca (1879 - 1977) ilk kez ileri<br />

sürülmüştü. şimdiye dek bilinen en uzaktaki<br />

bu gökada da, kütle çekimi sebebiyle “mercek<br />

büyümesi” etkisiyle “çift” görünebiliyor.<br />

Massachusetts – Cambridge’deki Harvard<br />

–Smithson Astrofizik Merkezi’nden Robert<br />

Kirshner, bu gökadanın saptanmasının evrenin<br />

“Karanlık Çağları”ndan sonra ışımaya başlayan<br />

ilk yıldızlar ve gökadalara “bir an bakış”<br />

sağladığını söyledi. Kirshner, evrenin en eski<br />

dönemlerinin hayalde canlandırıldığını, şimdi<br />

teleskoplarla “gerçek bakış” sağlandığını anlattı.<br />

Astrophysical Journal’da işlenen gökada<br />

konusu için internet adresleri: http:www.<br />

cal-tech.edu, http:www2.keck.hawaii.edu/,<br />

http:-hubblesite.org/ Pasadena’da Kâinatın<br />

yüzde 73’ü (yetmiş üçü) “kara madde”dir.<br />

Kara Maddenin ağırlığı uzaydaki bütün yıldızlarda<br />

bulunan atomların toplamından fazladır.<br />

Kara Maddenin ne olduğu sırdır. Yani bilinmiyor.<br />

(Madde), radyasyon, enerji ya da başka<br />

bir şey, olmayan bilinmez, bu görünmez enerjiye<br />

Kara enerji ya da Kara madde deniyor.<br />

Kara maddenin ne olduğu ve neden meydana<br />

geldiği henüz bilinmiyor.<br />

Bilim adamları ve astronomlar kara maddenin<br />

yer çekimine rağmen, evrenin artan bir<br />

hızla parçalanarak yayılmasına sebep olduğu<br />

ortaya koydu. Uzmanlara göre kara madde<br />

kâinatta değişmez bir şekilde yayılıyor. Ve varlık<br />

belirtisi göstermiyor. Neden meydana geldiği<br />

de bilinmiyor. İngiliz The Guardian gazetesi.<br />

Uzmanlara göre evrenin yüzde 75’i karanlık<br />

enerji, yüzde 25’i karanlık madde. Yıldızlar ancak<br />

yüzde 4’ü teşkil ediyor.<br />

NASA Uzmanı Paul Hertz ise: “Evrenin hızla<br />

genişlediğini biliyoruz. Bilmediğimiz ise bunun<br />

sebebi. Karanlık enerjinin mahiyetini bilmiyoruz.<br />

Bunu öğreninceye kadar evrenin geleceğini<br />

tahmin edemeyiz.”<br />

Yıllardır astrofizikçiler evrendeki maddenin<br />

yüzde 90’nını meydana getiren ve gözle görülmediği<br />

için “eksik madde”, karanlık madde,<br />

kara madde gibi isimler alan maddeyi arıyorlar.<br />

170 171

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!