Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
FEZA-5<br />
FEZA-5<br />
ve hidrojenden meydana geldiği ve günlük kullandığımız<br />
şekerin kuzeni olduğu kaydediliyor.<br />
Şeker moleküllerinin saptandığı bulutların,<br />
Dünya’dan 26 bin ışık yolu uzakta olduğu bildiriliyor.<br />
www.ilmimercek.org Şeker saptanan<br />
gaz ve toz bulutlarında, 120 ayrı molekülün<br />
daha bulunduğu açıklandı. Bu moleküllerin birçoğunun<br />
küçük atomlara sahip olduğuna değinildi.<br />
Bilim adamları, bu moleküllerin uzayda<br />
nasıl bir araya geldiklerini henüz tespit edemediklerini<br />
de söylediler.<br />
HAYATI KARANLIK MADDEYE BORÇLUYUZ<br />
Dünyada yaşamın doğmasında uzayın bazı<br />
temel özelliklerine borçluyuz, ama her şeyden<br />
önce evrenin genleşmesini hızlandıran karanlık<br />
maddeye. Sonuç, Uzay Teleskopu Bilimleri<br />
Enstitüsü’nden Mario Livio’ya ya ait. Karanlık<br />
enerjinin tam olarak ne olduğu bilinmese de<br />
uzaydaki toplam enerjinin % 73’ünü oluşturduğu<br />
artık kesin.<br />
Space.com haber ajansına konuşan Livio:<br />
“eğer evrende on misli karanlık enerji olsaydı,<br />
ne galaksiler ne de canlılar gelişebilirdi” dedi.<br />
Astrofizikçinin görüşüne göre %73’lük oran<br />
mutlaka bir doğa sabitesi değil. Livio, astro-fizikçilerin<br />
bugün içinde bulunduğu durumu,<br />
17.yy’da neden birbirine belli mesafelerde yer<br />
alan 6 gezegenin bulunduğunu açıklayabilmek<br />
için kitap yazmak zorunda kalan Johannes<br />
Kepler ile karşılaştırmakta.<br />
Hesaplar mükemmeldi fakat tamamen farklı<br />
şartlardan yola çıkmıştı diyor Livio. Kepler, yörüngelerin<br />
ve gezegen miktarının doğa sabitelerine<br />
dayandığını ve güneş sisteminde belli<br />
başlı şartların bulunması nedeniyle de tesadüfî<br />
olarak oluşmadıkları düşüncesine varmıştı.<br />
Karanlık enerjinin evrenin yazgısını ne şekilde<br />
etkileyeceğini araştırmacılar henüz söyleyemiyorlar.<br />
Yeni sonuçlara göre Karanlık<br />
Enerji, galaksiden atom çekirdeğine kadar tüm<br />
maddeleri bir “Big Rip” ile dağıtmadan önce<br />
evren daha birkaç milyar yıl süreyle orta hızda<br />
genleşmeye devam edecek.<br />
VENÜS’DE YAŞAM ATMOSFERİNDE<br />
Venüs’te yaşamın olduğuna kesin gözle bakan<br />
bir Alman jeologa göre mümkün: Hayat<br />
alanı atmosfer.<br />
Venüs’te organizmaların bulunabileceğine<br />
çok az araştırmacı inanır. Gezegenin atmosferi<br />
karbondioksit ve azottan oluşur. Üzerindeki<br />
hava basıncı dünyadakinden 90 misli yüksek<br />
dahası sıcaklık da 480 santigrat dereceyi bulur.<br />
Alman jeolog Dirk Schulzemakuch ve El<br />
Paso’daki Teksas Üniversitesi’ndeki meslektaşları<br />
buna rağmen Venüs’te hayatın varolabileceğini<br />
düşünüyorlar. Araştırmacılar 2002<br />
yılında Venüs’ün kükürtlü atmosferinde mikroorganizmaların<br />
yaşadığına dayanan bir teori<br />
sunmuştu.<br />
Atmosferdeki sıcaklık 50-70 santigrat derece<br />
arasındaydı ve Schulzemakuch ayrıca<br />
atmosferin, mikropların varlığı olmadan açıklanamayacağını<br />
da kanıtlamaya çalışmıştı.<br />
Bilim adamları şimdi bu teoriyle ilgili yeni bir<br />
yapıtaşı buldular. Bulutlardaki yaşamın varlığıyla<br />
ilgili karşıt görüşler güçlü UV ışınlarına<br />
dayanıyordu.<br />
Venüs, dünyadan farklı olarak koruyucu bir<br />
ozon tabakasına sahip değildir. Schulzemakuch<br />
belli başlı kükürt moleküllerinin buna benzer<br />
koruyucu bir tabaka oluşturduğuna inanıyor.<br />
Araştırmacı, Astrobiology dergisinde sekiz<br />
kükürt atomundan oluşan Cycloocta kükürdünün<br />
UV ışınını soğurarak zararsız ışın olarak<br />
görünebilir alanda yeniden saldığını söylüyor.<br />
Suyun bulunmayışı da bir sorun oluşturmuyor.<br />
Venüs mikropları hid-rojen kükürt bileşimlerini<br />
soluyabilirler. Bilim adamları şimdi Venüs<br />
bulutlarındaki mümkün yaşamın araştırılması<br />
için Avrupa uzay ajansına bir öneri götürdüler.<br />
Buna göre gezegenin etrafında dolaşan bir<br />
sonda örnek alıp dünyaya getirebilecek.<br />
UZAY ARACI DEEP SPACE-<br />
1 BOŞLUĞUN FOTOĞRAFINI ÇEKTİ<br />
ABD’nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi<br />
NASA tarafından, Asteroid (minik gezegen)<br />
Braille’den örnekler getirmek ve yakından<br />
fo-toğraflarını çekmek için uzaya fırlatılan<br />
“Deep Space-1” (Derin Uzay) aracının, fotoğraf<br />
fırsatını kaçırdığı bildiriliyor.<br />
Araçta bulunan kameranın, hedefte olmadığı<br />
için asteroidin yakın görüntüsünü alamadığı<br />
NASA bilim adamlarının merakla beklediği<br />
görüntü fırsatının değerlendirilemediği belirtildi.<br />
Deep Space 1 projesinin uzmanları, elde<br />
ettikleri görüntünün “sadece boş bir uzaydan<br />
ibaret” olduğunu söyledi.<br />
Gelecek uzay projelerinde kullanılacak olan<br />
teknolojiyi uygulamak için gönderilen derin<br />
uzay aracının, göktaşına yaklaşacağı zamandan<br />
20 dk önce yanlış bir hesaplama yüzünden<br />
görüntüyü kaçırdığı ve kameranın, sadece<br />
boşluğun fotoğrafını çektiği belirtildi. 2,4 metre<br />
boyunda varil şeklinde dizayn edilen aracın,<br />
bilgi göndermeyi sürdürdüğü, araçtaki diğer<br />
aksamın, göktaşıyla ilgili analizler yapmaya<br />
başladığı kaydedildi.<br />
Dünyadan 117 milyon mil (170 milyon km)<br />
uzaktaki göktaşına, uzay aracı, saatte 56 bin<br />
kilometre hızla yol alarak, önceki gece 16 kilometre<br />
kadar yaklaştı ve ilk kez bir uzay aracının<br />
üzerine inmeden bir nesneye bu kadar<br />
yaklaştığı bildirildi.<br />
Roton, helikopter roket, itkisini dönen bir roket<br />
motorundan alıyor ve yere helikopter gibi<br />
iniyor (HELİ – ROKET)<br />
GÖKTAŞI<br />
Güneş sisteminden kopan ve 100 yıldır dünya<br />
çevresinde dolaşan bir asteroid (göktaşı)<br />
Çarşamba günü yeryüzüne en yakın mesafesine<br />
ulaşacak. Bugüne kadar dünya ile adeta<br />
“kedi fare” oyunu oynayan göktaşının çarpma<br />
tehlikesi olmadığı bildirildi.<br />
Astronomide 1 kilometre ve daha büyük<br />
çaplı göktaşları asteroid olarak adlandırılıyor.<br />
Ancak “AA29” adı verilen göktaşı 60 metre çapına<br />
sahip olduğu için minik asteroid olarak<br />
ifade ediliyor.<br />
JÜPİTER’İN UYDUSU “TUZ” TÜKÜRÜYOR<br />
Jüpiter’in uydularından İo’nun atmosferinde<br />
tuz ve sodyumklorür bulunduğu anlaşıldı.<br />
Nature dergisindeki makaleye göre; Fransız<br />
veAmerikalı astronomlar, Ay’ınkine yakın çapa<br />
sahip (3 bin 640 km) İo’nun atmosferindeki tuz<br />
ve sodyumklorürün volkanik faaliyetlerle oluştuğuna<br />
inanıyor. Bu bileşiğin varlığı, astronomların<br />
30 yıldır gözlemlediği sodyum bulutlarının<br />
varlığını açıklıyor. Uzmanlara göre, Galileo’nun<br />
1610’da Jüpiter’in diğer uyduları Avrupa, Callisto<br />
ve Ganimed ile birlikte gözlemlediği İo’da,<br />
Güneş sisteminde benzersiz bir olay meydana<br />
geliyor: Volkanik faaliyetler çok yoğun ve uydunun<br />
atmosferinde esas iti-barıyla kükürtdioksitten<br />
oluşan atmosfer bulunuyor. Son<br />
gözlemlere göre, atmosferi İo’nun yüzeyine<br />
çok zayıf bir basınç uyguluyor: Yeryüzündeki<br />
atmosfer basıncının milyarda biri kadar... Ekvator<br />
kuşağında yoğunlaşmış gibi görünen<br />
atmosfer, tahminlere göre kısmen yanardağ<br />
faaliyetleri, kısmen de yüzeyi kaplayan kükürtdioksit<br />
buzlarının buharlaşmasıyla oluşuyor.<br />
Atmosferde, kükürtdioksitin yanı sıra kükürtmonoksit,<br />
kükürtdiatomik, sodyum ve klor bulunuyor.<br />
UZAYDA SU<br />
AYDA SU ARANDI<br />
Ay’ın güney kutbu yakınlarında yer alan bir<br />
kraterin altında buz, yani su bulunduğunu<br />
260 261