YÛNUS’TA HAK <strong>ve</strong> HALK SEVGİSİYÛNUS’TA HAK <strong>ve</strong> HALK SEVGİSİAşksız âdem dünyâda belli bilin ki yokturHer biri bir nesneye sevgisi var âşıktırÇalab’ın dünyâsında yüz bin türlü sevgi varKabul et kendüzine gör hangisi lâyıktırBiri Rahmân-ı Rahîm biri şeytân-ı racîmOnun yazuğı müzdi sevgisine taallukturDünyâda Peygamber’in başına geldi bu aşkTercümânı Cebrâil ma’şûkası Hâlık’tır(T, 60)Böyle ulvî bir aşka yolu düşmeyenin, ondan anlamayan <strong>ve</strong> onuinkâr edenin, Yûnus’un gözünde hayvandan farkı yoktur; öylesine öğütde kâr etmez:Aşksızlara <strong>ve</strong>rme öğüt, öğüdünden alır değilAşksız kişi hayvan olur hayvan öğüt bilir değil(T, 98)<strong>Hak</strong> âşıkı olmayanlar çeşitli hîle <strong>ve</strong> tuzaklardan yakasını kurtaramaz:Her kim âşık olmadıysa kurtulmadı mekr elindenKamusundan aşk ayırır dünyâ ahret belâsını(T, 144)Aşka sıkıca sarılan, mayası aşkla yoğrulan, temeli ilâhî aşklakazılan kişi sağlam binâ misâli, dünyâ yıkılsa bile yerinden sarsılmaz:Yer gök oynar ırılmaz yeller eser deprenmezÂkıbet şol canın kim aşkın ola bünyâdı(T, 162)<strong>Hak</strong> âşıkları sapa sağlamdırlar, <strong>ve</strong>rimlilik, ümit <strong>ve</strong> yapıcılıkbakımından, şahsiyet <strong>ve</strong> karakter yönünden güçlüdürler. Bir takımnâhoş hâdiseler <strong>ve</strong> hayâtın zigzagları onları sarsmaz. Korkunç fırtınalaronlardan bir toz zerresi bile koparamaz. Mânen öylesine güçlüdürler.Çünkü dayandıkları yer sağlamdır:Tozunu yel almaya bir zerre ırılmayaÂşık canı ölmeye mâşûku sen olasınYûnus sen âşık isen aşka muvâfık isenKorkma ulâşık isen ne olursan olasın(BT, 177)Gündelik hayatta böyle kimseleri arayıp bulmak, onlarla münâsebettebulunmak, onlarla sohbet etmek gerekir:Bir kişiye söyle sözü kim ma’nîden haberi varOl kişiye <strong>ve</strong>r gönlünü canında aşk eseri var(T, 53)İlâhî aşk duygusuna nâil olmak da bir liyâkat işidir. Ona tahammülgösterip, se<strong>ve</strong> se<strong>ve</strong> katlanmak gerekir. Aşk ateşinin bir kıvılcımı bileyakıp yıkar. Yûnus bundan son derece memnundur:Senin aşkın odu meğer sıçramaya kimesneyeBir zerre değdi Yûnus’a cihan içinde fâş oldu(T, 147)2. Aşk Sarhoşluğu <strong>ve</strong> CoşkunluğuAşk, sevginin aşırı şeklidir. Sevgi insanı tamâmen kuşatır, sevilendenbaşka her şeye karşı kör eder <strong>ve</strong> bu durum âdetâ damarlardakikana kadar, maddî mânevî bütün varlığa yayılırsa adına “aşk”denir. İlâhî aşkta se<strong>ve</strong>n kul, sevilen Allah’tır. Bu yüksek ölçüdekiduygu, sevilenden başka her şeye karşı kişiyi ilgisiz kılacağından, birkendinden geçmişlik, kayıtsızlık <strong>ve</strong> coşkunluk görüntüsü <strong>ve</strong>recektir.Buna aşk sarhoşluğu <strong>ve</strong> coşkunluğu denir.Tasavvuf terminolojisi bu türlü sarhoşluğu sekr, zevk, şirb gibitâbirlerle ifâde eder. Fenâ, cem’, gaybet, sekr gibi kavramlar birbirini5253
YÛNUS’TA HAK <strong>ve</strong> HALK SEVGİSİYÛNUS’TA HAK <strong>ve</strong> HALK SEVGİSİtamamlayan, hattâ birbirinin aynı kabul edilebilecek halleri ifâde edenşeylerdir. 63 Sekr (sarhoşluk), <strong>Hak</strong> Taâlâ’nın sevgisinin galebesiniifâde için kullanılan bir tâbirdir. 64 Bir başka ifâdeyle <strong>Hak</strong>k’ı bulmanınmeydana getirdiği galebe hâli, kulun kendisine haz <strong>ve</strong>ren şeyle elem<strong>ve</strong>ren şey arasını ayırd etmekten uzak kalmasıdır. 65İbn Arabî›ye göre ilâhî sevginin başlangıcı işitmeyledir. Buradasöz konusu olan Allâh’ın “Kün!” (Ol!) sözünü işitmektir. O hitâbanâil olmak bir mazhariyettir, varlık sebebidir. Yok iken vücûd buluşbu emirle başlamıştır. “Kün” emri Yâsîn sûresi 82. âyette geçer: “Birşeyi dilediği zaman O’nun buyruğu sâdece, o şeye”Ol” demektir,hemen olur.” Yine İbn Arabî der ki: Sevgi tecellî ölçüsündedir,tecellî ise mârifet ölçüsündedir. 66 Tecellî ile ulvî sarhoşluk arasındakibağla ilgili olarak bir Kur’an âyeti örnek gösterilir: “Rabbi dağatecellî edince onu param parça etti <strong>ve</strong> Mûsâ da kendinden geçipyere düştü.” (A’raf 7/143). Bu yüksek voltajlı hâdise karşısında, dağile insan arasında, ikincinin lehine olan fark üzerinde durulur. Dağparçalanarak yerle bir olurken, Hz.Mûsâ sâdece kendinden geçip yeredüşüyor. 67Tasavvuf erbâbı iki nevî sarhoşluktan söz eder: Biri, sevgilininihsan <strong>ve</strong> nîmetine nâil olmaktan, öteki ise sevgilinin güzelliğini temâşâetmekten ileri gelir. Temâşâ sırasında kulun içinde bulunduğu zevk<strong>ve</strong> kendinden geçmişlik hâline misal olarak Hz.Yûsuf’u seyredenMısırlı kadınlar misâli sıkça <strong>ve</strong>rilir. Mey<strong>ve</strong> yemekte iken yanlarınagelen Hz. Yusuf’u görünce, onun güzelliği karşısında âdetâ sarhoşhâle geldiklerinden, farkına varmayarak bıçaklarıyla mey<strong>ve</strong> yerineparmaklarını kestikleri: “Bu insan değil, çok güzel bir melektir”(Yûsuf sûresi 12/31) dedikleri hikâye edilir. Bu olayı yeri geldikçezikreden Gazâlî (ö. 505/1111) ilâ<strong>ve</strong> ederek sorar: Hayır, Yûsuf melek63Bk.Kelâbâzî, et-Taarruf li Mezheb-i Ehli’t-Tasavvuf, 151; Terc.S.Uludağ(Doğuş Devrinde Tasavvuf), 187, İstanbul, 197964Hucvîrî, Keşfü’l-Mahcûb, çev.S.Uludağ (<strong>Hak</strong>îkat Bilgisi), 295, İstanbul 1982.65Kelâbâzî, age, 138; terc. 17466İbn Arabî, İlâhî Aşk, Çev. Mahmut Kanık, 61, 144, İstanbul 1988.67Kuşeyrî, Risâle, 65; terc., 164.değildi, bir insandı. Bir insanın güzelliği karşısında böyle bir durumadüşmek mümkün olduğuna göre, her türlü güzelliğin kaynağı olanAllah’ın müşâhedesi <strong>ve</strong> sevgisi ile kendinden geçmek neden imkândahilinde olmasın? 68Tasavvuf târihinde Bâyezid Bistâmî (261/874) nin yolu sekr(mânevî sarhoşluk) yolu olarak değerlendirilir. Buradaki “sekr” sevgisarhoşluğudur, irâdî bir durum olmayıp çalışarak kazanılmaz. Bu yol dahaçok fenâ, cem’, mahv, cezbe, gaybet <strong>ve</strong> sekr gibi tasavvuf terimleriyleifâde edilen tavrı esas almıştır. Burada duygu <strong>ve</strong> düşünceleri, fazlakayıt altına girmeksizin, tam bir fikir serbestliği içinde ortaya koyan birtasavvufî cereyan söz konusudur. Belirgin özelliği coşan, taşan, <strong>ve</strong>cdegelen, kendinden geçen bir hareket oluşudur. Attar, Mevlânâ, YûnusEmre bu mânâdaki tasavvuf anlayışının temsilcileridir. 69*Bu ön bilgilerden sonra şimdi de Yûnus Emre’nin bu vâdîdekişiirlerini görelim:Yûnus Allah aşkının kıymetini bilenlerdendir, buna kendisi tâliptir.Bu hâlin sonucu kendini bilmeyecek kadar benliğinden geçmektir,kendinden kaybolmaktır:İlâhî, bir aşk <strong>ve</strong>r bana kandalığım bilmeyeyimYavu kılayım ben beni isteyüben bulmayayımAsıl amacı geçici bir âleme karşılık “ebedî dirilik” tir <strong>ve</strong> <strong>Hak</strong>berâberliğidir:Al gider benden benliği doldur içime senliğiBu dünyada öldür beni varıp anda ölmeyeyimŞöyle hayran eyle beni bilmeyeyim dünden günüDâim isteyeyim seni ayrık nakşa kalmayayım68Gazâlî, Kimyâ-yı Saâdet, çev. A.Faruk Meyan, 764, İstanbul 1969.69S.Uludağ, Keşfü’l-Mahcûb Tercümesi, 291, 5 nolu dipnot.5455