11.07.2015 Views

Yûnus'ta Hak ve Halk Sevgisi 'nin yayın hakları ... - Eskişehir Valiliği

Yûnus'ta Hak ve Halk Sevgisi 'nin yayın hakları ... - Eskişehir Valiliği

Yûnus'ta Hak ve Halk Sevgisi 'nin yayın hakları ... - Eskişehir Valiliği

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

YÛNUS’TA HAK <strong>ve</strong> HALK SEVGİSİYÛNUS’TA HAK <strong>ve</strong> HALK SEVGİSİiçinde de tasavvuf <strong>ve</strong>ya tekke mûsikîsi başta gelir. Büyük bestekâr <strong>ve</strong>mûsikîşinaslarımızın çoğu tekkelerde yetişmişlerdir.Bir ihtişamlı dünyâya ses <strong>ve</strong> tel kudretiyle hâkim olan tasavvufmûsikîsi, sadeliği <strong>ve</strong> samîmiyeti ile, kültür seviyesi çok değişik <strong>ve</strong>farklı olan insanlara aynı anda <strong>ve</strong> aynı heyecanla hitap etmiş, onları tesirsâhasına alabilmiştir. İyi icrâ edilen bir yanık ilâhi, korodan dinlenenbir Tekbir <strong>ve</strong>ya Salât-ı Ümmiyye, bir Mevlevî âyini en katı kalbleridahi yumuşatır, târifsiz yüceliklere çıkartır. Duyguları bizim mûsikîmizkadar derinlikle anlatabilen başka bir mûsikî düşünemiyoruz. Ustaelinde bir ney’in <strong>ve</strong>rdiğini, çok defa 200 kişilik bir orkestra <strong>ve</strong>remez. 131Şüphesiz mûsikî bir gaye değil vâsıtadır. Dînî-tasavvufî düşüncesistemi içinde gaye Allah’tır, O’na yol bulabilmektir. San’atkârın <strong>ve</strong>dinleyenin işi, sâdece estetik zevki tatmin etmek değildir. Birliğin<strong>ve</strong> nûrun perdesini aralayarak hakîkatin bilinmesine yol bulmaktır.Allâh’ın “Cemâl” isminin eseri olarak var olan her güzellik, san’atkârınfaâliyeti sonucu hissedilir hâle gelmektedir. Mûsikî bunu seslerdünyâsında icrâ eder.Tasavvuf mûsikîsi, tekkedeki rûhu yükseltmeye yarayan bir önçalışma idi. Üst kattaki hakîkatleri insanlara sunmak için kullanılan birmerdi<strong>ve</strong>n durumundaydı. Bir başka ifadeyle mûsikî, manevî kirlerdenarınma <strong>ve</strong> kötü huyları yok etme vâsıtasıydı. Bu cenge de zikir <strong>ve</strong>yamukabele denirdi.Meselâ Mevlevî semâında “mukabele esnasında ölen ölür, kalankalır. Amma ortada ne kan vardır ne kılınç. Kılıcın, kalkanın, topun,tüfeğin yapacağı iş, güzel sese güzel söze bırakılmıştır... Mûsikîninkumanda ettiği Sultan Veled Devri sona erip herkes olduğu yereoturunca, mutrip hey’eti sûr üflenip hayâtın son bulduğu bir dünyâdaimişçesine derin derin susar <strong>ve</strong> işte o zaman da san’at ile <strong>ve</strong>cdinmüşterek sesi yükselmeye başlar. Buna san’at denir. Denir ammane olduğunu Allah’tan başka bilen yoktur. Belki de o, na’t ismiyleAllâh’a, Allah katına açılan kapıdır. Dinlersiniz ölürsünüz, dinlersinizdirilirsiniz, Dinlersiniz yok-var olursunuz.” 132Acaba böyle bir âlemin, bu tür bir anlayışın herkese hitab etmemeside söz konusu mudur? Olabilir, ama ne gam:Derviş Yûnus söyler sözü yaş olmuştur iki gözüBilmeyen ne bilsin bizi bilenlere selâm olsun*“İlâhileriyle Yûnus Emre”.. E<strong>ve</strong>t nedir ilâhî? İlâhî, daha çoktasavvuf edebiyâtına âit bir terimdir. İlâhî, Allah’a ulaşmak yolundainançla heyecan duyanların, derin bir Allah sevgisi ile, umûmiyetle birağızdan söyledikleri bestelenmiş şiirlerdir. İlâhileri önce bir şâir söyler,sonra bir çok inanmış kimseler terennüm eder.İlâhîler, din <strong>ve</strong> tasavvuf mûsikîsinin en yaygın mahsulleridir. Gereksözleri, gerek bestesi, gerekse topluca söylenişleri bakımından, sankiyüce Allâh’a seslerini duyurmak isteyenlerin, uzun hazırlıklarla ortayakoydukları koro halindeki bir mûsikîdir. 133İşte bu ilâhî güfteleri arasında Yûnus Emre’nin şiirleri baştagelir. Yûnus ilâhîlerini besteleyenlerin bir kısmı belli ise de, bâzılarıbelirsizdir. Onları sanki bütün Türk milleti bestelemiştir. Bir kaç hânelibir köyümüzden en büyük şehirlerimize kadar, bir Yânus ilâhîsinimırıldanmayan evimiz yok gibidir. Yûnus’umuzun o sâde, o içten <strong>ve</strong>samîmî sözleri dillerimizden düşmez: “Dağlar ile taşlar ile” Mevlâ’yıçağırırız. “Seni ben se<strong>ve</strong>rim candan içerû” diye O’na sesleniriz.“Arayı arayı bulsam izini” sözleriyle Hz. Peygamber’e olan sevgimizidile getiririz. “Şol cennetin ırmakları akar Allah deyu deyu” mısrâlarıyle,sanki bütün tabiatın Allah’ı zikrettiğini tahayyül ederiz. Bir gülgördüğümüz zaman “Cennet bağının gülleri” gözümüzün önündecanlanır da, Yûnus’la birlikte âdetâ güllerde Allâh’ın tecellîsini koklarhâle geliriz.Tılsımlı sözleriyle gönüllere güç <strong>ve</strong>ren bu Yûnus kimdir? Bundan700 sene ev<strong>ve</strong>l yaşamış <strong>Hak</strong> âşığı bir derviş kişi.. O, bir “olgunlaşma131Mustafa Kara, Tekkeler <strong>ve</strong> Zâviyeler, 250, İstanbul 1980.132Sâmiha Ay<strong>ve</strong>rdi, Boğaziçinde Târih, 177-178, İstanbul 1966.133Nihad Sâmi Banarlı, Târih <strong>ve</strong> Tasavvuf Sohbetleri, 179, İstanbul 1966.162163

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!