YÛNUS’TA HAK <strong>ve</strong> HALK SEVGİSİYÛNUS’TA HAK <strong>ve</strong> HALK SEVGİSİyolu” demek olan “tasavvuf” rûhunu, kalıplardan çıkarıp davranış hâlinegetiren <strong>ve</strong> hayâtın içine karıştıran insandır. Her dem yeniden doğan,bu yüzden kendisinden usanılmayan, kelimelerden bir Süleymâniyekurmuş büyük dil mîmârıdır.Bu toplantıda zamânımız sınırlı olduğu için Yûnus’u uzunuzun anlatmak mümkün değil. O sebeple, biraz sonra korodandinleyeceğimiz Yûnus ilâhîlerinden birinin iki beyitini bir parçaaçıklamakla yetineceğim:İlim ilim bilmektir ilim kendin bilmektirSen kendini bilmezsin ya nice okumaktırOkumaktan mânâ kişi <strong>Hak</strong>k’ı bilmektirÇün okudun bilmezsin ha bir kuru emektir 134“İlim” Allâh’ın sıfatlarından biridir, O “Alîm”dir, yâni, her şeyibilir. Kendi bilgisinden bir nebze de insana <strong>ve</strong>rmiştir. İnsanın üstünlüksebeplerinden biri de budur. Kur’an’da buy-rulduğuna göre “AllahÂdem’e bütün isimleri öğretti.” Yani nü<strong>ve</strong> hâlinde her türlü bilgininistîdat <strong>ve</strong> imkânını, insan oğlunun atası olarak ona <strong>ve</strong>rdi. Bu bilgisi<strong>ve</strong> üstünlüğü dolayısıyladır ki, melekler Hz. Âdem’e secde etmekleemrolundu. (Bakara 2/31-34).İnsana düşen, potansiyel olarak kendisinde mevcut bilgi istîdat <strong>ve</strong>imkânını sonuna kadar işleterek kâinatın sırlarını çözmek, böylecede üstün yaratılmanın şükran borcunu ödemektir. Ama bu aradaşımarmamak <strong>ve</strong> meleklerin dediği gibi: “Ya Rabbi sen yücesin (senitenzih ederiz), senin bize öğrettiğinden başka bizim bir ilmimiz yoktur.”diyebilmektir.Bu tavır bilgiyi sınırlamak değildir. Belki de, kişinin kendini, kendi“enâniyet”ini sınırlamasıdır. Bunu başarıp da kendini aşabilen ilimadamı, bilimsel faaliyetlerinde daha bağımsız <strong>ve</strong> hasbî olacaktır. Budurum başka bir mutlu sonuca götürecektir. Bu sonuç “Kendini bilen134Fâruk Kadri Timurtaş, Yûnus Emre Dîvânı,51, Ankara 1986.Rabbini bilir.” ifâdesinin şümûlüne girme imkânıdır. Yûnus’un ilkmısrâda denek istediği kısaca işte budur.Kendini bilmek nasıl mümkün olur? İnsan en güzel biçimde (ahsen-itakvîm üzere) yaratılmıştır <strong>ve</strong> son derece değerlidir. Fakat o, aynızamanda zayıftır, aşağıların aşağısına (esfel-i sâfilîne) yuvarlanabilir.Ne var ki, herkes olabildiğince yücelme <strong>ve</strong> “olgun insan” hâline gelmeimkânına sâhiptir. Yeter ki mayasındaki cevherin kıymetini bilerek,onu geliştirmek gayreti içinde olabilsin.“Okumanın mânâsı kişi <strong>Hak</strong>k’ı bilmektir.” Peki bu nasıl mümkünolacak? “Kendini bilen Rabbini bilir.” denmişti. Kendini bilmenin biranlamı da, maddesi <strong>ve</strong> mânâsı ile kendini tanımak, nereden geldiğini,nereye gittiğini bilmektir. Bu seviyeye çıkan insan, gerçek değerlereulaşacağı için kendinden “geçme”yi başaracaktır. Kendisinden <strong>ve</strong>mâsivâdan geçebilen Allâh’a kavuşacaktır. “Mâsivâ” <strong>Hak</strong>’tan gayriherşey demektir. Buna ilim <strong>ve</strong> bilgi de dahildir. Bunlardan geçmekdemek, aslâ bunları tamâmen terk <strong>ve</strong> ihmal mânâsına gelmez. Aksine,zihnî <strong>ve</strong> ilmî melekeleriyle bu sâhalarda en ileri seviyede faâliyettebulunmak, fakat bunların hepsinin geçici bir vâsıtadan ibâret olduğununidrâki içinde, gönlünü <strong>Hak</strong> sevgisiyle doldurmak gerekir. 135Bir başka gönül adamı Hacı Bayram Velî mes’eleyi “bilmek,bulmak, olmak” formülüyle ortaya koyar <strong>ve</strong> bu amaca ulaşmanınyolunu gösterir:Bilmek istersen seni can içinde ara canıGeç canından bul anı sen seni bil seniBayram özünü bildi bileni anda bulduBulan ol kendi oldu sen seni bil seni 136135Bk. Mehmet Demirci, “Bilgi Yılı <strong>ve</strong> Kendini Bilmek”, Kubbealtı AkademiMecmûası, Ekim 1990.136Bk. Fuad Bayramoğlu, Hacı Bayram Velî I, 68, Ankara 1983.*164165
YÛNUS’TA HAK <strong>ve</strong> HALK SEVGİSİYÛNUS’TA HAK <strong>ve</strong> HALK SEVGİSİYûnus Emre ilim, Allah <strong>ve</strong> ahlâk anlayışıyla, bütün yaşayışı <strong>ve</strong>prensipleriyle, kendi devrinde <strong>ve</strong> târihimiz boyunca rûhî <strong>ve</strong> mânevîhayâtımızı mayalayıp gelmiştir. Milletçe onun menkıbelerini ibretledinlemiş, ilâhilerinin söz <strong>ve</strong> nağmeleriyle ruhlarımızı yıkamışızdır.Yûnus gibi düşünmek, duymak <strong>ve</strong> yaşamak Türk milletinin varlığı <strong>ve</strong>devâmı için gerekli şarttır. Onun dili <strong>ve</strong> san’atı ise Türkçenin hayatdamarlarından biridir. O bize her zaman <strong>ve</strong>rmeye hazırdır. Yeter ki bizel uzatıp istemesini bilelim.EK: 4YÛNUS EMRE’DE HZ. PEYGAMBER SEVGİSİ 137(*)Peygamberler, insanlara doğru yolu gösteren rehber kişilerdir.Kur’an’da İslâm peygamberi Hz. Muhammed hakkında şöyle buyrulur:“Şüphesiz sizin için Allah resûlü en güzel örnektir.”(Ahzab 33/21).İlâhî kuralların nasıl anlaşılıp uygulanacağını insanlığa peygamberleröğretmiştir. Peygamberimizin tatbîkatı olmasaydı, Kur’an-ı Kerîm’inhükümlerinin hayâta geçirilmesi imkânsız olurdu. Resûlüllah, 23senelik peygamberlik görevi süresince, Allah’ın istediği bir hayattarzını bizzat yaşayıp göstererk insanlara öğretmiştir.Hz. Muhammed bir peygamber olması hasebiyle ilâhî desteğe mâlikbulunduğu gibi, bir insan olarak da mükemmel bir kişilik <strong>ve</strong> karakteresahiptir. İslâm dînine girmenin ilk adımını teşkil eden “tevhid” <strong>ve</strong>“şehâdet” kelimeleri, Allâh’a îmandan hemen sonra Hz. Muhammed’inpeygamberliğine inanmayı ifâde eder.Bize Allâh’ı tanıtan, insanca <strong>ve</strong> müslümanca yaşamayı öğretenHz. Muhammed’dir. Ona göstereceğimiz sevgi <strong>ve</strong> bağlılık, dindarlığın<strong>ve</strong> Allah sevgisinin ölçüsüdür. Kur’an’da: “Ey Muhammed şöyle de:Allâh’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.” (Âl-i Imran3/31) buyrulur.137 (*)TRT Ankara radyosunda yapılan konuşma metni.166167