Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Şekil 6.61’de, Türkiye-Akdeniz kıyılarına taşınan yabancı tür<br />
sayısında 10 yıllık periyotlarla olan artış görülmektedir. Bu<br />
artışın son 20 yılda 2 katından daha fazla olmuştur. Orman ve<br />
Su İşleri Bakanlığı tarafından 2015 yılında Türkiye’deki yabancı<br />
türler üzerine hazırlanmış olan raporda Doğu Akdeniz’de<br />
yabancı tür sayısı 450 olarak değerlendirilmiştir (Uysal & Boz,<br />
2015).<br />
Biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkiler<br />
Posidonia oceanica (Linnaeus) Delile, Akdeniz’in endemik<br />
bir türü olup, temiz ve aydınlık sularda 40 m derinliklere kadar<br />
yataklar oluşturabilir. Posidonia, Barselona Sözleşmesi<br />
ile koruma altına alınmış bir tür olup oluşturduğu yataklar<br />
92/43/EEC Habitat Direktifinde öncelikli habitatlar arasında<br />
değerlendirilmiştir. Deniz çiçekli bitkilerinden olan Akdeniz<br />
endemiği bu tür olan Posidonia 30 metre derinliğe kadar olan<br />
kıyılarda yaşayabilir (hatta resif benzeri bariyerler oluşturabilir)<br />
ve sahip olduğu toprak altı gövdesi (rizom) yardımıyla kıyı<br />
erozyonunu büyük ölçekte önleyici etkisi vardır. Posidonia<br />
çayırları birçok deniz canlısının yumurtladığı ve yavru bakımı<br />
yaptığı habitatlar olarak biyolojik çeşitliliğin önemli bir bileşenidir.<br />
Bu deniz bitkisi aynı zamanda karbonun fiksasyonu<br />
ve depolanmasında da (mavi karbon) temel bir rol oynar ve<br />
oldukça yüksek primer üretime sahiptir. Su kalitesinin değerlendirilmesinde<br />
kullanılan önemli bir türdür.<br />
Çevresel koşulların uygun olmadığı dönemlerde bir tür sistemde<br />
başka bir türle yer değiştirebilir. Akdeniz deniz çayırları<br />
üzerindeki temel baskılar kıyısal gelişmeler, canlı kaynakların<br />
aşırı tüketimi, katı ve sıvı atıklar ve gezi tekneleri ve<br />
turizmden kaynaklanmaktadır. Ancak <strong>iklim</strong> değişikliği ile direk<br />
ve dolaylı olarak ilişkili olan yeni baskılardan özellikle egzotik<br />
yabancı türlerin işgali, yüzey suyu sıcaklığındaki artış ve<br />
deniz suyu seviyesinin yükselmesi deniz çayırları habitatları<br />
üzerinde önemli çöküşlere neden olmaktadır (Jordà ,Marbà<br />
ve Duarte, 2012).<br />
Egzotik işgalci özellikteki makrofitlerin Akdenize girmesi<br />
ve yerleşmesi ve bu türlerin yerli deniz yatakları türleri ile<br />
rekabeti oldukça önemli bir etkiye neden olmaktadır. Özellikle<br />
Suveyş Kanalından Akdeniz’e giren Kızıl Deniz kökenli<br />
yabancı türler Akdeniz suyunun tropikalleşmesi nedeni ile<br />
kendilerine yaşamlarını sürdürecek oldukça uyun koşullar<br />
bulmaktadır. Akdeniz’de işgalci olan Caulaerpa taxifolia, C.<br />
racemosa var. cylindraca türleri, çeşitli etkilerle bozulmaya<br />
başlamış yerli türler olan C. nodosa, P. oceanica ve Zostera<br />
noltei çayırları üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır.<br />
C. racemosa son yıllarda Türkiye kıyılarında özellikle zarar<br />
gören posidonia çayırlarının yerini almaya başlamıştır (PergenT<br />
ve diğ., 2014).<br />
Su sıcaklığı deniz çayırlarının dağılımında oldukça belirleyici<br />
bir faktördür. Akdeniz’in artan sıcaklığı nedeni ile bu çayırların<br />
dağılımında farklılıklar bulunmakta olup bu değişiklikler sürmektedir.<br />
P.oceanica’nın Akdeniz’in güney doğu baseninde<br />
bulunmaması yaz döneminde yükselen yüzey suyu sıcaklığı ile<br />
yakından ilişkilidir. Türkiye doğu kıyılarında P.oceanica çayırlarında<br />
ani bir düşüş bulunmaktadır (Çelebi, Gucu, Ok, Sakinan<br />
ve Akoglu, 2006). 1999, 2003 ve 2006 yıllarının yaz dönemlerinde<br />
sıcaklık değerlerinde kaydedilen anomaliler deniz çayırlarının<br />
canlılığında önemli düşüşlere neden olmuştur.<br />
Fitoplanktonik organizmalar hem deniz hem de tatlı sularda<br />
organik materyallerin temel yapıcıları oldukları için sucul ekosistemin<br />
birincil üreticileridir. Bu nedenle hem sucul hayvanların<br />
besinini oluşturur hem de birincil tüketicilerden olan zooplanktona<br />
protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral tuzları<br />
sağlamaktadır. Sucul ortamın verimliliği ile planktonik organizmalar<br />
arasında sıkı ilişkiler vardır. Fitoplankton’dan başlayıp<br />
balıklara kadar uzanan besin zincirinde, her beslenme basamağı<br />
arasında mevcut ilişkilerin olduğu ve bu ilişkilerin ortam<br />
özellikleri tarafından doğrudan ya da dolaylı olarak etkilendiği<br />
bilinmektedir. Doğal olarak besin zincirindeki organizmaların<br />
miktar ya da çeşit yönünden değişikliğe uğraması besin zincirinin<br />
üst basamağındaki canlı gruplarını etkiler. Sucul ekosistemin<br />
yapısında meydana gelen en güçlü ve en hızlı değişmeler<br />
fitoplanktonda görülür.<br />
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın desteklediği Denizlerde Bütünleşik<br />
Kirlilik İzleme Projesi – Marmara Denizi Kirlilik İzleme<br />
Çalışması’nda; Marmara Denizi 2007-2010 yılları arasında aylık<br />
olarak elde edilen fitoplankton verisinin yıllar arasında farklılıklar<br />
gösterdiği saptanmıştır. Tür çeşitliliği ve bolluğu bakımından<br />
artışlar gözlenmiştir. Diatom grubu fitoplanktonlar 2008 yılında<br />
Şubat ayında gözlemlenirken, 2009 yılının Eylül, 2010 yılının<br />
Nisan ve Eylül aylarında en yüksek olarak gözlemlenmiştir. Dinoflagellat<br />
grubu fitoplanktonlar ise 2008 yılında ilkbahar, yaz ve<br />
sonbahar aylarında baskın durumdayken, 2009 da baskınlığın<br />
kış aylarına doğru kaymış olduğu belirlenmiştir. Tüm bu farklı<br />
zamanlarda gözlemlenmelerin çevresel koşullardaki <strong>iklim</strong>sel<br />
değişikliklerle ilgisi olduğu aşikardır (Ediger ve diğ., 2010)<br />
İstanbul Boğazında epipelik alg topluluklarının (bentik alg toplulukları)<br />
bolluk ve çeşitliliğinin mevsimsel değişimi ile ilgili olarak<br />
Aktan ve diğ. (2014) tarafından yapılmış bir çalışma sonucunda<br />
siyanobakter türlerindeki artış gösterilmiştir. Siyanobakter büyümesi/artışı<br />
hem ötrofikasyon hem de global değişikliklerle