Gerçekten de kabine içindeki çıplak adam, herkese benzemeyen, hiçbir şeyebağlanmayan, her türlü örf <strong>ve</strong> mevzuata karşı çıkabilen, cari öğretilerin dışında kalabilen, hertürlü güçlerden faydalanabilen kişidir. O, büyük şaman, büyük azizdir. Yukarıda sözü edilen kişi,kendi üzerinde çıplak adama dair tüm gelenekleri tebellür ettirmiş olandır. Çıplaklıkla şamanikehaneti birbirleriyle ilişkili gören Cü<strong>ve</strong>yni “çöl <strong>ve</strong> dağlarda çıplak dolaşıp geri geldiğinde “Tanrıbenimle konuştu <strong>ve</strong> Cengiz Han’a tüm arzın yüzünü <strong>ve</strong>rdiğini söyledi” dediğini kaydediyor.Diğer yandan Bar Hebraeus kışın en şiddetli döneminde, çevreyi kavuran soğuk <strong>ve</strong> donda,çıplak olarak dağ bayır dolandıklarını, Ebu’l Gazi Bahadır Han da “bu adamın yalın ayak <strong>ve</strong>tümden çıplak olarak Moğalistan’ın şiddetli kış günlerinde yürüdüğünü” 174 naklediyorlar. Budoğa üstü olağanüstü olay, anlaşıldığına göre, Anadolu’nun sadece mistik (Rufai) çevresinesınırlı kalmadan ladini halk alanında da hatırasını devam ettirmiş görünmektedir.Tasavvuf (mysticism) özellikle, müesses şekiller içinde akide <strong>ve</strong> ibadetin tekellüfü,kişisel dini yaşamı güçleştirip onu gayri müsmir hale koyduğu zaman meydana çıkıyor.Mezhebin bir alt tabaka olayı (sosyal sistemde hiçbir dayanağı olmayanların dini şekli) olmasıgibi tasavvuf da güzideler sınıfının mesleği olarak görülmektedir. Müesses dini örgütlenmeninhayatı zenginleştirdiği gibi ona karşı çıkmanın da bir ifadesi olabilir. Aşağı tabakaları etkilediği<strong>ve</strong> fakirin dini hareketlerine dahil olduğu zaman işe büyük duygusal ifrat <strong>ve</strong> heterodox yenilikzevki karışır. Herkesin erişemeyeceği gizli bilgi <strong>ve</strong> mahareti gerektiren gnostic yaşam; Tanrı ile,müesses ibadet <strong>ve</strong> hatta lisan şekilleri dışında bir kişisel ilişki gerçekleştirmek üzere tasavvufimysticçabalar, çok açık bir şekilde birbirine bağlıdırlar. Bunun sonucunda da bir nevi yarı diniörgütler (tarikatlar vs.) ortaya çıkmıştır.Sufi ile resmi din müessesesi arasındaki ihtilaf iki örnekle açıklanabilir; biri mücerretlik(bekarlık), diğeri aziz-<strong>ve</strong>lilerin kültü sorunlarıdır.“İçinizde evli olmayanları, köle cariyelerinizden nikaha layık olanları evlendirin. Onlarfakir iseler Hakk Teâ’lâ onları kereminden zengin kılar. Hakk Te’âlâ’nın nimeti boldur...” (Nursuresi 24/32) emri Medine’de nâ’il olmuştur. Buna karşılık, Hristiyanlığın etkisiyle olacak,kadınlar için bir hayli sert hadisler de mevcuttur. Bunlara dayanarak sivrilmiş sufiler, kalplerilekesiz, zihinleri günah <strong>ve</strong> ihtirastan arınmış olarak mücerretlik yolunda yürümüşler.Diğer bir örnek ise sufinin üstadlarına, yani şeyhlerine, hayatı boyunca resm-i ta’zîm<strong>ve</strong> hürmet edâ etmeleri, bunların ölümlerinden sonra da onları azizlik, <strong>ve</strong>lilik mertebesineyükseltmeleri keyfiyetidir. Halbuki İslamın doğuşunda insanlar arasında eşitliğin korunması <strong>ve</strong>müminleri sadece Tanrı’ya yöneltme aracı güdülüyordu. Oysa ki çırak daha baştan beri ustasınakayıtsız şartsız bağlanıyordu. Böylece da aziz-<strong>ve</strong>liler kültüne, mezar-türbe tazimi <strong>ve</strong> ziyaretineyol açılmıştır. Bu kült daha sonra bütün bir apotropaic (Saptırmak, çevirmek), yani şeametli174. J.P. Roux, La mort chez le peuples altaiques anciens et medievaux, Paris, 1963, s.58.59
etkileri çevirme gücüne haiz azizler (Abdallar vb), başlarında kutb, yani her asırda dünyayısürükleyip afyonengiz şekilde idare eden aziz olmak üzere, silsile kavramının ortaya çıkmasınada sebep olmuştur 175 .Yukarıda zikrettiğimiz felsefi alt yapı temelinde <strong>ve</strong> Şucâ’eddîn Velîkült kimlik <strong>ve</strong>alanlarındaki temel dinsel yapıyı oluşturan Kalenderîliğe baktığımızda, birçok kaynağınçizdiği görüntü ışığında genel bir anlatımla; varolan inanç <strong>ve</strong> gelenek yapılarına, otoritelerinbelirlediği <strong>ve</strong>ya takipçisi <strong>ve</strong> savunucusu olduğu toplum <strong>ve</strong> inanç kurallarına karşı çıkarak,dünyayı <strong>ve</strong> içinde bulunmak zorunda olduğu toplumu <strong>ve</strong> bu toplumun otoritelerce belirlenenkurallarını ciddiye almayan, bu düşüncesini de günlük yaşantısında uygulayan tasavvuf akımınaKalenderîlik denmektedir. Ancak Kalenderîlik tek bir olgu <strong>ve</strong> inanç sistemi biçiminde oluşmuş<strong>ve</strong> kurumsallaşmış bir tasavvuf akımı değildir.Kalenderîliği önce, tepkilerini <strong>ve</strong> düşüncelerini herhangi bir tasavvufi alt yapı aramadandaha kesin, keskin bir biçimde gösteren halk Kalenderîliği, daha sonra da düşünsel bir alt yapıyıoluşturma mücadelesi <strong>ve</strong> kaygısı güden, daha entelektüel öneri <strong>ve</strong> savunularla kuv<strong>ve</strong>tlendirilmişbir tasavvuf Kalenderîliği olmak üzere iki ayrı oluşum içinde değerlendirmek gerekmektedir.Ancak bunu yapmak sonderece güçtür. Çünkü, her iki oluşumdan da birbirine girişler, geçişlerolmaktadır.Kalenderî şeyhleri <strong>ve</strong>ya diğer Kalenderî toplulukları arasında da genel tanımlara <strong>ve</strong>tanımlamalara uymayan, farklı gelişmeler <strong>ve</strong> eğilimler gösteren Kalenderîler de hep olagelmiştir.Baba Tahir-i Üryan ile Fahrüddin-i Iraki, Şems-i Tebrizi ile Otman Baba birbirlerine uymayanbir çok özellik sergilemektedirler. Ancak kaynaklara bakılırsa hepsinde; dünyevi olan her şeyiikinci plana atmak, yaşanılan dünyayı umursamamak, toplum kurallarını protesto etmek, yalnızilahi aşkı önemseyerek çoğunlukla ritüellere dayalı dinsel kuralları da bu açıdan değerlendirildiğigörülür. Şems-i Tebrizi’de çok ince <strong>ve</strong> estetik bir görünüm alan Kalenderî felsefe, OtmanBaba’da daha keskin <strong>ve</strong> savaşçı bir hal alabilmektedir 176 .Kalenderîliğin geniş ölçüde eski Hind <strong>ve</strong> İran mistisizminden etkilendiğinigörmekteyiz 177 . Bununla birlikte Anadolu dahil İslam dünyasının pek çok yerinde görülen çeşitliKalenderî topluluklarının kılık kıyafette beliren ufak ayrımlar dışında, ortaklaşa sergiledikleribirtakım özellikler, onları diğer klasik sufi topluluklardan ayırmıştır 178 .Kalenderî toplulukları için kullanılan Kalender <strong>ve</strong>ya Kalenderî, Kalenderan <strong>ve</strong>yaKalenderîyye kelimeleri her zaman <strong>ve</strong> mekânda bu zümreleri ifade eden ortak isimlerolmuştur.175. G.C. Anawati et L. Gardet, Mystique musulmane, Aspects et tendances, Experiences et techniques,Paris, 1961, s.44; Burhan Oğuz, Türkiye Halkının Kültür Kökenleri, C. II, İstanbul, 1980, s.130, 131.176. A.Y.Ocak, Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sufilik: Kalenderîler, Ankara, 1992, s.5.177. F. Babinger, “Kalenderî” Mad. İ.A., C. 6, İstanbul, 1993, s.128, 129; T. Yazıcı, “Kalenderlere Dair Yeni Bir Eser”, NLA,Ankara, 1968, s.786, 787; S. Kocatürk, “Kalenderîye Tarikatı <strong>ve</strong> Hatibi Farisinin Kalendernamesi”, İran Şehinşahlığının 2500.Kuruluş Yıldönümüne Armağan, İstanbul, 1971, s.221- 224; Ocak, a.g.e., s. 6178. A.Y.Ocak, Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sufilik: Kalenderîler, Ankara, 1992, s.660
- Page 3 and 4:
YAĞMUR SAYKalenderî, Alevi ve Bek
- Page 8 and 9:
GİRİŞŞUCÂ’EDDÎN VELÎDÜŞ
- Page 10 and 11: sık sık zorluklar da çıkarırla
- Page 12: etkisi, Kayı Beyi Ertuğrul Gazi
- Page 16 and 17: ı. BÖLÜMİNSÂNÎ TEMEL15
- Page 18 and 19: olup, 619 yılında Amasya valisi o
- Page 20 and 21: Sultan Şücâ’ sadece Şeyh ya d
- Page 22 and 23: Mehmet Demirtaş Dede’nin görü
- Page 24 and 25: için birlikte çalışma yapmışl
- Page 26 and 27: Velâyet kavramı, birçok İslam d
- Page 28 and 29: Velî, olağanüstü ruhani güçle
- Page 30 and 31: Bu üstün ve mistik güçlerle don
- Page 32 and 33: eddeden gündelik yaşamdaki insan,
- Page 34 and 35: Velâyetnâme ise Hacı Bektaş’
- Page 36 and 37: Baba İlyas ile ilişkileri ve Sulu
- Page 38 and 39: Velâyetnâme’de Sultan Şucâ’
- Page 40 and 41: Üryan Şücâ’iler olarak tanın
- Page 42 and 43: Velâyetnâme’deki bazı kelime v
- Page 44 and 45: olunan bütün büyük velilerin be
- Page 46 and 47: arış zamanlarında ise barış ve
- Page 48 and 49: geleneği ise Hacı Bektaş’a ba
- Page 50: elirtmektedir 150 . Tabii ki bütü
- Page 53 and 54: A- Sultan Şucâ’eddîn külliye
- Page 55 and 56: aşka Şücâ’a ait bir türbe Ko
- Page 58 and 59: ııı. BÖLÜMKÜLTE KONU OLAN Dİ
- Page 62 and 63: Henüz kaynağı üzerinde kesin bi
- Page 64 and 65: Abbasi İmparatorluğu’ndaki Meva
- Page 66 and 67: Melameti şeyhleri arasında aramak
- Page 68 and 69: Celladın kılıcını bütün güc
- Page 70 and 71: etti. Babâî isyanından sonra da
- Page 72 and 73: Elvan Çelebi eserinde; Baba İlyas
- Page 75 and 76: Otman Baba ve abdallarının Balkan
- Page 78 and 79: gelmesine sebep olmuşlardı 263 .
- Page 80 and 81: Hindistan, Irak, Suriye, Orta-Asya
- Page 82 and 83: Kurban Bayramı’ndaki büyük ây
- Page 84 and 85: savurmaktadır. Bu sebeple hiç bir
- Page 86 and 87: Bektaşi hareketi Osmanlı İmparat
- Page 88: I. Murad devrinin (1421-1451) ünl
- Page 91 and 92: A- İnsânî Öge ve HiyerarşiTekk
- Page 93 and 94: Fatih devrine ait vakıf defterinde
- Page 95 and 96: Bununla beraber, İran savaşların
- Page 97 and 98: Pazar ödentileri kurumun asıl gel
- Page 100 and 101: V. BÖLÜMŞUCÂ’EDDÎN VELÎVEL
- Page 102 and 103: -“Şol derviş senin evine varub
- Page 104 and 105: -“Yedirsin”, didi.Çam ağacın
- Page 107 and 108: Ol aradan çekilüb asılmaya mağa
- Page 109: Ol yer bir virâne susuz kır idi.
- Page 114 and 115:
Pes Sultan geçtikden sonra ol pın
- Page 116 and 117:
Pes Sultan sağ yanına nazar itdi.
- Page 118 and 119:
Eyitdiler:-“Kırkkavak’da ardı
- Page 120 and 121:
Abdal Mehmed dahi Bursa şehrine gi
- Page 122 and 123:
Böyle diyicek Laçinoğlu’nun g
- Page 124 and 125:
Sayfa 22ve Seyyid Nesimi Baba, Kayg
- Page 126 and 127:
Sayfa 24Odun katı tutdı. Döküld
- Page 128 and 129:
Sayfa 26vezirleri hükm verdiler ki
- Page 130 and 131:
-“Alın köçegüm, ol kardaşın
- Page 132 and 133:
didiler.-“Bize gelmez oldun, kull
- Page 134 and 135:
Dinleyenler evliyâ sırrın duyaG
- Page 136 and 137:
Olaki hükmin yüride gir vâr iseE
- Page 138 and 139:
Evliyânın hükmine kimler ereOl s
- Page 140 and 141:
Sayfa 36Didi Yâ Sultan Şüca’ s
- Page 142 and 143:
Ânâ istikbâl idevüz o yavuzOl d
- Page 144 and 145:
Yakun iş bu ni’meti birkaç yere
- Page 146 and 147:
Her ne yük girse eline samutununÇ
- Page 148 and 149:
Didi varın digün imdi köçegümT
- Page 150 and 151:
Yine gördiler kim bir kişi gelür
- Page 152 and 153:
Merd-i bîrân-ı tarikat Şâh-ı
- Page 154 and 155:
Vı. BÖLÜMŞUCÂ’EDDÎN VELÎVE
- Page 156 and 157:
155
- Page 158 and 159:
157
- Page 160 and 161:
159
- Page 162 and 163:
161
- Page 164 and 165:
163
- Page 166 and 167:
165
- Page 168 and 169:
167
- Page 170 and 171:
169
- Page 172 and 173:
171
- Page 174 and 175:
173
- Page 176 and 177:
175
- Page 178 and 179:
SONUÇKaynaklarda Şucâ’eddîn h
- Page 180 and 181:
iri olarak medresesinde ders okuttu
- Page 182 and 183:
kapışur iken pirlerün şunda bir
- Page 184 and 185:
KAYNAKÇA1. Ahmed Eflaki, Menâkıb
- Page 186 and 187:
59. Gökbilgin M.T., Edirne ve Paş
- Page 188 and 189:
122. Ocak A. Y., “Zaviyeler”, V
- Page 190 and 191:
BELGELER, DEFTERLER ve TASNİFLER1.
- Page 192 and 193:
Ek 1 : FOTOĞRAFLAR191
- Page 194 and 195:
Şucâ’eddîn Velî külliyesi (G
- Page 196 and 197:
Cemevi (Semâhane) GirişFırınAş
- Page 198 and 199:
Çerağkülliye İçi Tavan Süslem
- Page 200 and 201:
Tavan SüslemeleriDuvar Süslemeler
- Page 202 and 203:
Tavan SüslemeleriCemevi (Semâhane
- Page 204 and 205:
Ek 2 : HARİTALAR203
- Page 206 and 207:
205
- Page 208 and 209:
207
- Page 210 and 211:
209
- Page 212 and 213:
211
- Page 214 and 215:
Ek 3 : MİNYATÜRLER213
- Page 216 and 217:
Eskişehir ( Matrakçı Nasuh )215
- Page 218 and 219:
kalenderi Dervişler217