Abbasi İmparatorluğu’ndaki Mevali tabakasına mensup esnaf sınıfının mistik hareketidir. AdıMelamet <strong>ve</strong>ya Melametilik olmasa bile, bu tasavvuf akımını ilk yansıtan Cüneyd-i Bağdadi<strong>ve</strong> Hallac-ı Mansur gibi ortodoks sufiliğe karşı ilk muhalefeti başlatan kimliklerin eski İrankültür alanlarından Irak’da yaşamış bulunmalarına rağmen, asıl Melametiliğin Horasan <strong>ve</strong>Ma<strong>ve</strong>raünnehr’de ortaya çıkıp gelişmesi, tamamiyle buraların eski Hind-İran mistik kültürününtaşıyıcı bölgeleri olmasıyla ilgilidir. Tabii ki Fakr <strong>ve</strong> Tecerrüdü esas alıp toplumu <strong>ve</strong> dünyayıolabildiğince dışlayan bu tasavvuf mektebinin, aynı temel felsefeyi benimsemiş eski Hind-İranmistik geleneğinin üzerinde gelişmesi de doğaldır 191 .Birinci kuşak temsilcilerinden Ebu Hafs Ömer b. Mesleme el-Haddad’ın kendiifadesiyle “Hak Teala ile beraber olmak için sırrını gizlemek, yakınlık <strong>ve</strong> kulluk adınakendini kınamak, halka yalnız kusur <strong>ve</strong> kabahatlerini gösterip iyiliklerini gizlemek suretiylekınamasını celbetmek” demek olan Melametilik 192 , başta Nibaşur olmak üzere Herat, Belh <strong>ve</strong>Kabil gibi merkezlerde temsil edildi. Temsil edenlerin kimliklerine bakarak bu kişilerin esnafsınıfından oldukları gözlenir 193 . Avarifu’l-Maarif yazarı Hihabu’d- Din-i Sühre<strong>ve</strong>rdi aslındaMelametiler’in ihlas sahibi kimseler olduklarını, tıpkı günahkarların günahlarının meydanaçıkmasından korktukları şekilde, onların da iyi işlerinin <strong>ve</strong> güzel huylarının açıklanmasındanşiddetle kaçındıklarını söylemektedir 194 . Aynı şekilde Abdurrahman-ı Cami de bunların “çokmübarek bir tayife” olduklarını belirtir 195 . Ancak bu sufi yazarlar, Melametiler’in gerçekte abid191. A.Y.Ocak, Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sufilik: Kalenderîler, Ankara, 1992, s.11,12.192. Ö.R.Doğrul, İslam Tarihinde ilk Melamet, İstanbul, 1950, s. 101.193. Bu kimliklere örnek olarak Ahmed b. Hadra<strong>ve</strong>yh, Ebu Türab-ı Nahşebi, Ebu Hafs el-Haddad, Hamdun b. Ahmed el-Kassar, Şah Şuca-ı Kirmani gösterilebilir (Ocak, a.g.e., s. 13).194. Şihabü’d-Din Sühre<strong>ve</strong>rdi, Avarifu’l-Maarif, C.I, Bulak 1289, s. 184-198.195. Mevlana Cami’nin de kimliği <strong>ve</strong> bu dönemdeki (H.IX? yüzyıl) olaylara bakış açısı, Heterodoks düşünceleri <strong>ve</strong> yaşam biçimlerininüst düzey sünni tasavvuf çevrelerinde algılanışı ortaya koyması bakımından sonderece önemlidir. Bu açıdan Ali AsgarHikmet’in araştırması (Ali Asgar Hikmet, Cami, Hayatı <strong>ve</strong> eserleri, Çev.: M. Nuri Gencosman, İstanbul, 1994) dikkatle incelenmelidir.Buradaki betimlemelerden bazıları şöyledir; “Rafiziler, Silsiletü’z-zeheb kitabındaki bazı beytlere itiraz ile gürültü kopardılar.Sevathan’lı Fethi adında biri Cam vilayetinde yerleşmiş, senelerce Mevlana Cami ile komşuluk etmişti. Birgün üstadın hizmetçilerindenbiriyle aralarında çıkan şahsi bir anlaşmazlık yüzünden bazı dedikodular oldu. Bu münakaşa büyük bir kavga derecesinevardı. Fehmi, mayasındaki bozukluk <strong>ve</strong> tabiatındaki kabalık dolayısılya Cami’den ayrıldı. Rafizilerle aralarındaki mezhep <strong>ve</strong>cinsiyet ilgisini tazeliyerek onlarla düşüp kalkmaya başladı. Nihayet onların tarafına geçti. Silsiletü’z-zeheb’in birinci cildindeüstadın Kadı Adud’dan naklettiği bir temsilde bircok kimsenin kendi <strong>ve</strong>him <strong>ve</strong> hayallerinde yarattıkları Tanrı’ya kulluk ettikleribelirtilmektedir. Fethi, bu temsilin baş <strong>ve</strong> son taraflarındaki beyitleri atarak ancak Kızılbaşların işine gelen kısımlarını ayırmaksuretiyle onlara gösterdi. Rafizilerden biri fitneyi körüklemek için o beytlere birkaç beyt daha ekledi. Cami’yi Bağdad’ın büyükmedreselerinden birinde kurulan ilmi bir meclise da<strong>ve</strong>t ettiler. Silsiletü’z-zeheb kitabının hüsasası halka anlatıldı. Cami, dedi ki;“Silsiletü’z-zeheb kitabında Hz. Ali’de onun şerefli evladını övdüm. Horasan Sünnilerinin beni Rafizilerin cefasına uğrayacağımıhiç düşünmemiştim.” Bir müddet sonra Cami, yine kadılar <strong>ve</strong> şehir eşrafının bulunduğu bir mecliste Rafiziler cemaatinin reisi olanNimet Hayderi adında birisiyle konuşurken bu adama sordu; “Sen bizimle şeriat yönünden mi yoksa tarikat yönünden mi konuşmakistiyorsun?” Hayderi cevap <strong>ve</strong>rdi; “Her iki yönden de” Cami, o hâlde dedi ki; “Önce şerihat hükmüne göre hareket et. Kalk çehrendebütün ömrünce el sülmemiş olan şu bıyıklarını düzelt.” Cami, bu sözü söyler söylemez mecliste bulunan Şirvanlılardan bir cemaatyerinden fırladı, Nimet Hayderi’yi kucaklayarak bıyığını kestiler. Daha sonra Silsiletü’z-zeheb’in arasına uydurma beytler eklemeksuretiyle taassub <strong>ve</strong> ifratta ileri gitmiş olan bazı Rafizileri çağırarak burada tekdir ettiler. Aynı mecliste Nimet Hayderi’nin başınatahtadan bir külah giydirdiler. Sonra ters eşeğe bindirdiler. Öteki yardakçıları ile birlikte ite kaka şehir <strong>ve</strong> pazarlarda dolaştırarakkepaze ettiler.” (Hikmet, a.g.e., s. 137-140).Herat şehri H.IX. yüzyıl sonlarında Horasan <strong>ve</strong> Irak Şiileriyle Afganistan <strong>ve</strong> Türkistan Sünnilerinin kaynaştığı bir merkez halinegeldiği zamanlarda Cami, yaşamının büyük bir kısmını burada geçirmiş, o sıralardaki mezhep kavgalarını yakından takip etmiştir.Zaman <strong>ve</strong> mekan bakımından öyle anları olmuştur ki, ne zamamiyle gelen cereyanlardan kendini kurtarabilmiş, ne de İmamiyyeMezhebi esaslarını kökten inkar edebilmiştir. Cami, Şiilerle uyuşamamış, düşünceleri daima Irak <strong>ve</strong> Azerbaycan’daki muteaassipŞiileri itirazına uğramıştır. Cami’nin dinsel inancını şu rubaisi göstermektedir; “---Ey zamanenin taze sakisi, bana bir kadeh şarap<strong>ve</strong>r, çünkü Sünni <strong>ve</strong> Şii kavgalarından mideme bulantı geldi. ---Bana soruyorlar. Cami, hangi mezheptesin? Çok şükür ki, Sünniköpeği <strong>ve</strong> Şii eşeği değilim.” (Hikmet, a.g.e., s. 228,229).63
(ibadet-kulluk eden, tapınan) <strong>ve</strong> zahid (aşırı sofu, kaba sofu, Alevilerce Kızılbaş olmayan)insanlar oldukları halde halk tarafından fâsık (Allah’ın emirlerini tanımayan, sapkın, günahkar)bilinmek için çaba sarfetmeleri yüzünden, bu tavrın sahte Memaletiler türemesine sebepolduğunu da kaydederler. Ayrıca Melamet perdesi altında pek çok kimsenin “fisk u fücur”(Hakk yolundan çıkma, Allah’a isyan etme, hainlik, dinsizlik, ahlaksızlık) işlediğine dikkatçekerek bunun ise zendeka (kafirlik, dinsizlik) <strong>ve</strong> ilhad (inançtan dönme, dinsizlik)’ın ta kendisiolduğunu vurgularlar 196 .Her iki yazar da Kalenderler’i gerçek sufilerden sayıp zındık (dinsiz) <strong>ve</strong> mülhidlerin(Allah’ı inkar eden, dinsiz) dışında tutuyorlar. Onlara göre Melametilerle Kalenderler arasındakifark, esas olarak topluma karşı tavırlarla <strong>ve</strong> nafile ibadetleri yapıp yapmamakta belirmektedir.Melameti anlayışı daha ileri görülen Kalenderler, topluma muhalefet konusunda daha aktif<strong>ve</strong> isteklidirler. Onlar için kalp temizliği esas olduğundan, Melametiler gibi gizli gizli ibadetetmek yerine, hiç nafile ibadet etmezler; zira bunun gereğine inanamazlar; ancak farzları yerinegetirirler 197 . Cami’ye göre, kendilerini kalender olarak nitelemekle beraber, her bakımdanİslamiyet’in dışına çıkmış sufilerin bu gerçek Kalenderler ile alakaları yoktur 198 .Kalenderlik, Melametiliğin biraz farklılaşmış biçimidir. Asıl önemli olan, bu yazarlarıneserlerini yazdıkları dönemlerde Kalenderliği henüz yüksek bir tasavvufi felsefe <strong>ve</strong> yaşayışbiçimi olarak yaşayanlar bulunduğu gibi, kendilerini bu maske altında gizleyerek hiçbir dinsel,toplumsal <strong>ve</strong> ahlaki kural tanımayan Kalenderî toplulukları da bulunmaktadır. Sühre<strong>ve</strong>rdi’ninyaşadığı çağ Kalenderîliğin doğuşundan yaklaşık iki buçuk asır sonrası olup büyük KalenderîŞeyhi Cemalü’din-i Savi’yi yetişmiştir. Bu devir, aynı zamanda Kalenderler’in Orta Doğu’dayayıldıkları bir dönemdir. Cami’nin dönemi ise Kalenderî zümrelerinin her yeri kapladığı birdönemdir 199 .Kalenderîlik mistik temellerini oluştururken hem doğrudan doğruya hem deMelametilik yoluyla Hind-İran mistisizmine dayanmıştır. Ancak, Kalenderîliğin bir sufi sınıfolarak ortaya çıkışı, Melametilik akımının doğal gelişim süreci içindeki doktrin <strong>ve</strong> eylemselalanlardaki farklılaşmanın sonucudur 200 .Kalenderî geleneği Cemalü’d-Din Yusuf es-Savi’yi kurucu olarak kabul eder. AncakKalenderîliğin doktrin olarak Hind-İran mistik kültür alanı ile Melametiliğin yayılmaalanı içinde ortaya çıktığına kesin gözüyle bakılırsa, Cemalü’d-Din Yusuf es- Savi’yi ilkKalender olarak kabul etmek pek olası değildir. Kalender sıfatını kullanıp ondan çok dahaönce yaşamış kimliklerin varlığı bunu daha da olanaksızlaştırmaktadır. İlk Kalenderîleri,196. Hikmet, a.g.e., s. 211,212.197. Hikmet, a.g.e., s. 208-210.198. Lamii Çelebi, Tercüme-i Nefehatü’l-üns, İstanbul, 1270, s. 20.199. A.Y.Ocak, Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sufilik: Kalenderîler, Ankara, 1992, s.16.200. A.Y.Ocak, a.g.e., s.1664
- Page 3 and 4:
YAĞMUR SAYKalenderî, Alevi ve Bek
- Page 8 and 9:
GİRİŞŞUCÂ’EDDÎN VELÎDÜŞ
- Page 10 and 11:
sık sık zorluklar da çıkarırla
- Page 12:
etkisi, Kayı Beyi Ertuğrul Gazi
- Page 16 and 17: ı. BÖLÜMİNSÂNÎ TEMEL15
- Page 18 and 19: olup, 619 yılında Amasya valisi o
- Page 20 and 21: Sultan Şücâ’ sadece Şeyh ya d
- Page 22 and 23: Mehmet Demirtaş Dede’nin görü
- Page 24 and 25: için birlikte çalışma yapmışl
- Page 26 and 27: Velâyet kavramı, birçok İslam d
- Page 28 and 29: Velî, olağanüstü ruhani güçle
- Page 30 and 31: Bu üstün ve mistik güçlerle don
- Page 32 and 33: eddeden gündelik yaşamdaki insan,
- Page 34 and 35: Velâyetnâme ise Hacı Bektaş’
- Page 36 and 37: Baba İlyas ile ilişkileri ve Sulu
- Page 38 and 39: Velâyetnâme’de Sultan Şucâ’
- Page 40 and 41: Üryan Şücâ’iler olarak tanın
- Page 42 and 43: Velâyetnâme’deki bazı kelime v
- Page 44 and 45: olunan bütün büyük velilerin be
- Page 46 and 47: arış zamanlarında ise barış ve
- Page 48 and 49: geleneği ise Hacı Bektaş’a ba
- Page 50: elirtmektedir 150 . Tabii ki bütü
- Page 53 and 54: A- Sultan Şucâ’eddîn külliye
- Page 55 and 56: aşka Şücâ’a ait bir türbe Ko
- Page 58 and 59: ııı. BÖLÜMKÜLTE KONU OLAN Dİ
- Page 60 and 61: Gerçekten de kabine içindeki çı
- Page 62 and 63: Henüz kaynağı üzerinde kesin bi
- Page 66 and 67: Melameti şeyhleri arasında aramak
- Page 68 and 69: Celladın kılıcını bütün güc
- Page 70 and 71: etti. Babâî isyanından sonra da
- Page 72 and 73: Elvan Çelebi eserinde; Baba İlyas
- Page 75 and 76: Otman Baba ve abdallarının Balkan
- Page 78 and 79: gelmesine sebep olmuşlardı 263 .
- Page 80 and 81: Hindistan, Irak, Suriye, Orta-Asya
- Page 82 and 83: Kurban Bayramı’ndaki büyük ây
- Page 84 and 85: savurmaktadır. Bu sebeple hiç bir
- Page 86 and 87: Bektaşi hareketi Osmanlı İmparat
- Page 88: I. Murad devrinin (1421-1451) ünl
- Page 91 and 92: A- İnsânî Öge ve HiyerarşiTekk
- Page 93 and 94: Fatih devrine ait vakıf defterinde
- Page 95 and 96: Bununla beraber, İran savaşların
- Page 97 and 98: Pazar ödentileri kurumun asıl gel
- Page 100 and 101: V. BÖLÜMŞUCÂ’EDDÎN VELÎVEL
- Page 102 and 103: -“Şol derviş senin evine varub
- Page 104 and 105: -“Yedirsin”, didi.Çam ağacın
- Page 107 and 108: Ol aradan çekilüb asılmaya mağa
- Page 109: Ol yer bir virâne susuz kır idi.
- Page 114 and 115:
Pes Sultan geçtikden sonra ol pın
- Page 116 and 117:
Pes Sultan sağ yanına nazar itdi.
- Page 118 and 119:
Eyitdiler:-“Kırkkavak’da ardı
- Page 120 and 121:
Abdal Mehmed dahi Bursa şehrine gi
- Page 122 and 123:
Böyle diyicek Laçinoğlu’nun g
- Page 124 and 125:
Sayfa 22ve Seyyid Nesimi Baba, Kayg
- Page 126 and 127:
Sayfa 24Odun katı tutdı. Döküld
- Page 128 and 129:
Sayfa 26vezirleri hükm verdiler ki
- Page 130 and 131:
-“Alın köçegüm, ol kardaşın
- Page 132 and 133:
didiler.-“Bize gelmez oldun, kull
- Page 134 and 135:
Dinleyenler evliyâ sırrın duyaG
- Page 136 and 137:
Olaki hükmin yüride gir vâr iseE
- Page 138 and 139:
Evliyânın hükmine kimler ereOl s
- Page 140 and 141:
Sayfa 36Didi Yâ Sultan Şüca’ s
- Page 142 and 143:
Ânâ istikbâl idevüz o yavuzOl d
- Page 144 and 145:
Yakun iş bu ni’meti birkaç yere
- Page 146 and 147:
Her ne yük girse eline samutununÇ
- Page 148 and 149:
Didi varın digün imdi köçegümT
- Page 150 and 151:
Yine gördiler kim bir kişi gelür
- Page 152 and 153:
Merd-i bîrân-ı tarikat Şâh-ı
- Page 154 and 155:
Vı. BÖLÜMŞUCÂ’EDDÎN VELÎVE
- Page 156 and 157:
155
- Page 158 and 159:
157
- Page 160 and 161:
159
- Page 162 and 163:
161
- Page 164 and 165:
163
- Page 166 and 167:
165
- Page 168 and 169:
167
- Page 170 and 171:
169
- Page 172 and 173:
171
- Page 174 and 175:
173
- Page 176 and 177:
175
- Page 178 and 179:
SONUÇKaynaklarda Şucâ’eddîn h
- Page 180 and 181:
iri olarak medresesinde ders okuttu
- Page 182 and 183:
kapışur iken pirlerün şunda bir
- Page 184 and 185:
KAYNAKÇA1. Ahmed Eflaki, Menâkıb
- Page 186 and 187:
59. Gökbilgin M.T., Edirne ve Paş
- Page 188 and 189:
122. Ocak A. Y., “Zaviyeler”, V
- Page 190 and 191:
BELGELER, DEFTERLER ve TASNİFLER1.
- Page 192 and 193:
Ek 1 : FOTOĞRAFLAR191
- Page 194 and 195:
Şucâ’eddîn Velî külliyesi (G
- Page 196 and 197:
Cemevi (Semâhane) GirişFırınAş
- Page 198 and 199:
Çerağkülliye İçi Tavan Süslem
- Page 200 and 201:
Tavan SüslemeleriDuvar Süslemeler
- Page 202 and 203:
Tavan SüslemeleriCemevi (Semâhane
- Page 204 and 205:
Ek 2 : HARİTALAR203
- Page 206 and 207:
205
- Page 208 and 209:
207
- Page 210 and 211:
209
- Page 212 and 213:
211
- Page 214 and 215:
Ek 3 : MİNYATÜRLER213
- Page 216 and 217:
Eskişehir ( Matrakçı Nasuh )215
- Page 218 and 219:
kalenderi Dervişler217