12.07.2015 Views

Doküman - asmmmo

Doküman - asmmmo

Doküman - asmmmo

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

KitapKörleşmeAli İrfan YILMAZSMMMElias CANETTIRoman kahramanlarından hiç birisi birdiğerine şefkat ve yakınlık duymamaktadır.Diğerini tiksinti derecesinde küçümseme,çıkar beklentilerine göre tavır alma ve kendien aşağılık duygularına yer açma çabaları,ana temayı oluşturmaktadır. Yazar insanlığıişgal etmiş bu yönleri kurgulamasıyla,toplumsal gerçekliğin haşince sergilemesiniyapmaktadır. Her karakter diğerlerine körleşmiş,sayrı derecesinde kendi tutkularınınpeşindedir. Naif, romantik duygular, sevecenliklerhissedilmez derecede itelenip gözardı edilmiş; bunların yok olduğu sanısıylainsan derin bir ürperti içine düşüvermektedir.Profesör Kien için kitapların kitap olarakanlamı, horoz için inci misalindedir.Kien’in bütün servetini ve hayatını adadığıkitaplarına bir çocuğun oyuncaklarına baktığıanlamda bakmaktadır.“Düşmanları, savunmasız kitaplara saldırmak için buanı beklemekteler; dikkatli ol, aman dikkat! Başarıyor. Şansıyaver gitti. Şimdi ayakta duruyor. Bu yaratıklar da nerede?İyisi mi hiç sağa sola bakınmamalı; birinin dikkatiniçekebilir. Odanın ta öbür ucuna dönen ürkek ve ölçülü bakışları,bıçak ve yumurtalarla birbirlerine saldıran bir insanlaryığını üzerinde durdu şimdi. Şimdi onların yabanıl çığlıklarınıduyuyor. Kien onları anlayamaz. Anlasaydı, onlarda onuanlarlardı belki.”(s.229).Toplumdan süzüp aldığı en küçük empati duygusundan yoksun,katı kalıplar içindeki kendi gerçeklerinin dünyaya hakimolduğunu sanan kişileri özellikle seçip, bu yapılarının neden olduğuçapraşık yaşamlarını sergilemektedir. Profesör Kien tümkadınlardan nefret etmesine karşın, kitaplarının korumasını vetemizliğini yaptırdığı son derece sıradan, cahil, açgözlü ve bencilbiri olan hizmetçisi Therese ile evlenir. Kadın nesi var nesiyok her şeyini elinden almaya çalışır ve alır da...“O denli cahildi ki, Kien salt onun konuşmasını anımsadığında,içinden kusmak geliyordu. Therese’ye yardım edebilmesiolanaksızdı. İnsan dünyaya aşk için gelmez. Kien de biraşk evliliği yapmamıştı. Kitaplarına iyi bakılmasını istemiş,Therese’yi de bu iş için uygun bulmuştu. (…) Şimdi karısınıeskiden olduğundan daha iyi anlamaya başlamıştı. Ne yazıkki yaşlıydı ve bu kadından bir insan yaratmak için vakit artıkçok geçti.”(s.155, 175).“Kalan parasının ne kadar az olduğunu Therese’ye belgelerlekanıtlarken, Kien’in gösterdiği sevinç, Therese’ninbüyük bir bunalıma düşmesini önledi. (…) Kien, vaktiyle kendisinene kadar miras kalmış olduğunu karısına gösterdi.”(s.178),Para ve mala karşı duyulan tutkulu bir aşkla teslim alınmışötekine düşman bir insanlık üzerinde kurulmuş düzenin faşizmdenbaşka bir şey olmayan; küçük bir aile içinde “bu aşkın”neden olduğu çetrefilli haller, tüm bir dünyanın kopyası olarak,kasvetli bir yaşam sunmaktadır. Okuyucuyu farkında olmadanolayların içine çekip sergilediği olaylarda adeta bir ibret gösterisininiçine dahil etmektedir.İnsanların bu derece aşağılanmasıyla, uygarlığın yıkılışı içiçe olmaktadır. Nitekim yazarın kişileri Nazizme zemin olan birtoplum içindeki seçkilerinden ibarettir. Ahlaki değerlerden biriz bulunmayan sergilemeler, içinde Nazizmi besleyen toplumunen olgunlaşmış halinden alınmadır. Profesör Kien’in çevresindekiherkesi cahil görüp aşağılayan bakışlarına karşın, yazar tarafındankendisine ironik bir yaşam kurgulanarak adeta onun nezdinde,toplumun benzer karakterleri cezalandırılmıştır. NitekimNaziler de bunu görmüş; 1935’te yayımlanan kitap, kısa bir süresonra Nazi yönetimi tarafından yasaklanmıştır.“İçimizi kemiren yıkım, insanın iliğine işlemiş olan acımasızlıktır,tümümüz, bu zehirle can vereceğiz.Bizden sonra geleceklerin vay haline!Onların işi bitik; bizden bir milyon inançşehidi ile ikinci milyonu tamamlamaklakullanacakları işkence aletlerini devralacaklar.Hiçbir yönetim bu kadar azizedayanamaz. (…) Yakınacak yerde yardımetmek mi? Gözyaşları yerine eylem mi? Nasılvarılabilir o noktaya? Kimden sorulacakburaları? İnsan kör geçer yaşam yollarından.Çevremizde korkunç yoksulluğun nekadar azını görüyoruz aslında! Utancındankekeleyen, uyurgezer gibi konuşan, kendiürkünç sözcüklerinin yükü altında adeta yıkılan,bir rastlantı sonucu karşılaştığınız,yüreği yerli yerinde kalmış bir cüce, olanıbiteni anlatmasaydı, işlenen bu günahı, budönüşü olmayan, hayvansı ayıbı, bu yıkımve kokuşmuşluk örneği tiksinç olayı örtenperdeyi nasıl kaldırabilirdiniz?”(s. 254).Belki de tek umut, tüm çıkarcılıklar, zorbalıklar, aşağılıkların,insanlığın kabul edemeyeceği çirkinlikteki nefretle tepinerekçukurlaştırdığı yerde gömülüp gitmesi… Tüm ahlaki değerlerindenarındırıp sergilediği insanlık hallerinden sonra, kitletanımıyla ideal gerçeklik ortaya konulmaktadır.“Adına yaşama kavgası denen kavgayı, karnımızı doyurmakve sevebilmek uğruna olduğu kadar, içimizdeki kitleyiöldürmek uğruna da veririz. Kimi koşullar altında bu kitle,bireyi bencillikten tümüyle uzak, dahası kendi yararlarınaaykırı davranışlara götürebilir. “İnsanlık”, bir kavram olarakbulunmazdan ve sulandırılmazdan çok önce, kitle olarakvardı. Bu kitle vahşi, coşkun, kocaman ve sımsıcak bir hayvangibi hepimizin içinde, anasal etkilerin uzanabildiğindençok, çok daha derinlerde bir anafor gibi kaynar. Kitle yaşınakarşın, dünyanın en genç hayvanı en öz yaratığı, ereğive geleceğidir. Onun üzerine hiçbir bilgimiz yok; hala birerbirey olduğumuz varsayımıyla yaşamaktayız. Kimi zamankitle, gök gürültülerinden örülü bir fırtına, içinde her damlanınyaşadığı ve aynı şeyi istediği coşkun bir okyanus gibisaldırır üzerimize. Bu saldırının hemen ardından parçalanıpgitme alışkanlığını henüz koruduğu için, fırtına geçince yinebiz olarak, zavallı ve bırakılmış şeytancıklar olarak kalırız.(…) Bir gün gelecek, kitle artık parçalanmaz olacak; belkiönce bir ülkede başlayacak bu gelişme, sonra orayı çıkışnoktası yapıp çevresinde ne varsa yutarak ilerleyecek; ta kiartık Ben, Sen, O kavramları değil, ama yalnızca kitle varolacağından,kitlenin varlığına ilişkin tüm kuşkular ortadankalkana dek.”(s. 460-461).Körleşme: Yaşadığımız yüzyılın en önemli romanı sayılmaktadır.Ahmet Cemal tarafından dilimize çevrilmiş, Payel Yayınevitarafından basılmış 518 sayfadan ibarettir.Elias Canetti: 25 Temmuz 1905’de, Yahudi bir ailenin çocuğuolarak Rusçuk’ta doğan Elias Canetti, babasının 1912 yılındavefat etmesiyle ailesiyle Viyana’ya gitmiştir. 1924 yılında CanettiAlmanya’da liseden mezun olur ve kimya eğitimi görmekiçin Viyana’ya döner. Viyana’da geçirdiği yıllarda ise ömür boyuen büyük tutkusu olacak edebiyatla ilgilenmeye başlar. ViyanaÜniversitesinden 1929 yılında kimya lisansını tamamlayarakmezun olur. Daha öğrenciyken yazmaya başlamış ve Viyana’dakiedebiyat çevrelerine girmiştir. Nazilerin Avusturya’yı işgal etmesindenkısa bir süre önce Paris’e, Paris’ten Londra’ya geçti.1970’lere kadar İngiltere’de yaşadı. 1994 yılında hayatının son20 yılını geçirdiği Zürih’te öldü.Körleşme dışında yazarın dilimize çevrilmiş diğer kitapları:Kulaktaki Meşale, Kitle Ve İktidar, Marakeş’te Sesler, ÖbürDava-Kafka’nın Felice’ye Mektupları Üzerine, Gözlerin Oyunu,Sözcüklerin Bilinci, İnsanın Taşrası.• KİTAPBÜLTEN • TEMMUZ-AĞUSTOS 2012 23

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!