31.01.2015 Views

Bizim Yunus - Eskişehir Valiliği

Bizim Yunus - Eskişehir Valiliği

Bizim Yunus - Eskişehir Valiliği

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Bizim</strong> <strong>Yunus</strong> / Mustafa Özçelik<br />

<strong>Yunus</strong>’un manevi dünyasının birer aynası sayılabilecek şiirleri bu bakımdan kimi<br />

şerhlere konu olmuş, bu sahada müstakil eserler bile kaleme alınmıştır. Burada şerh metinlerinin<br />

şerhi yapan kişinin şiire yaklaşım ve algı düzeyine göre çok farklı şekillerde yorumlandığını da<br />

görmekteyiz. Bu durum <strong>Yunus</strong> Emre şiirlerinin bir tek anlam kat’ı değil birden fazla anlam<br />

kat’ı olduğunu göstermektedir.<br />

<strong>Yunus</strong> Emre’nin şerhe konu olan en meşhur şiiri “Çıktım erik dalına…” şeklinde<br />

başlayan metnidir. Şathiye türünün en güzel örneklerinden biri kabul edilen bu metinle ilgili<br />

olarak şu ana kadar altı şerh yazılmış/yapılmıştır. Bunlar, Şeyh-zâde, Niyazi-î Mısrî, Bursalı<br />

İsmail Hakkı, Şeyh Ali Nevrekani, İbrahim Has ve Turgut Çırpan’a aittir. <strong>Yunus</strong> Emre’nin<br />

başka bazı şiirlerinin, beyitlerinin de şerhlere konu olduğu bilinmektedir.<br />

Şerh meselesi de başka <strong>Yunus</strong>’lar meselesinde olduğu gibi yine onun benimsenmesi<br />

olayı ile ilgilidir. Kendisinden sonra ona hiçbir tarikat ilgisiz kalmamış ve bu tarikatın<br />

müntesibi şairler, bu şiirleri şerh çabasını önemli bir uğraş olarak görmüşlerdir. Çünkü onlara<br />

göre tevhit sırlarının en derin algılayıcısı ve anlatıcısı <strong>Yunus</strong>’tur. Onun bu bahiste neler<br />

söylediğinin anlaşılması tasavvuf meselelerin de daha aşikâr olarak bilinmesi gibi bir sonuca<br />

yol açmaktadır.<br />

Bu meselede hele söz konusu olan metinler birer şathiye ise bu yorum ve anlama<br />

çabaları daha çok önem kazanmaktadır. Çünkü bu şiirler zahiri manalarıyla pek çok tenkitlerin<br />

de konusu olmuş, şairleri hakkında sui-zanlara imkân hazırlamışlardır. Bu bakımdan önce şunu<br />

bilmek gerekiyor. Şathiyeler örtülü sözlerdir. Şairleri tarafından vecd hâlinde söylenmişlerdir.<br />

Derviş, bu hâlde iken sözünün sahibi değildir. Gönlüne doğanı dile getirmektedir. Üstelik bu hal<br />

akla dayanan bir bilgi meselesi de değildir. Gönle dayalı olarak gerçekleşen manevi tecrübenin<br />

esrarıdır bu sözler. Bunlara bakan elbette kendi seviyesine göre bir anlam çıkaracaktır.<br />

Şathiyeler, şerhe konu olduğunda işte bu mahzurlar büyük ölçüde ortadan kalkmakta,<br />

şairin maksadına yakın bir anlam ile karşımıza çıkmaktadırlar. Ama bu durumda da bunların<br />

üstü örtülü hakikatler olduğunu yine de unutmamak gerekir. Zira gönüle ait bir ifade yine gönül<br />

yoluyla anlaşılabilir. Düz mantıkla bu şiirlerin bize verebileceği fazla bir şey yoktur. Ama en<br />

azından şöyle bir fayda sağladıkları da ortadadır. Klasik şiirimizin sembolleri genellikle dünyevi<br />

anlamlarıyla bizde müspet çağrışımlar uyandırmayan meyhane, şarap, saki gibi kavramlardır.<br />

Bu şerhlerle en azından bunların manevi hâlleri ifade için kullanılan birer sembol oldukları<br />

ve sözlük manalarıyla bunları kullanan şairlerin en ufak bir ilişki içinde olmadıkları ortaya<br />

çıkmaktadır.<br />

Sufi sözlerini bu yüzden “mana yüzü örtülü sözler” olarak görmek gerekir. Şairinin ne<br />

dediği ise ancak ehlinin anlayabileceği bir meseledir.<br />

120

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!