You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>Bizim</strong> <strong>Yunus</strong> / Mustafa Özçelik<br />
ODUNCU YUNUS<br />
“Buraya değil eğri bir adam, eğri bir odun bile giremez.”<br />
<strong>Yunus</strong> EMRE<br />
Erenler yurdunda himmete ulaşmanın ilk şartı teslimiyet ve hizmete talip olmaktır.<br />
Bu <strong>Yunus</strong> için de böyle oldu. Şeyhine “Ne hizmet varsa yaparım.”dedi. Tabduk da <strong>Yunus</strong>'u,<br />
Dergâhı’ndaki odunculuğa tayin etti.”<br />
Kimi işler, görünüşte sıradandır. Onun neden yapılacağı, manevi olgunlaşma sürecinde<br />
nasıl bir sonuca yol açacağı önceden bilinemez. Ama hepsinde temel gaye “nefsi kırmak” ve<br />
manevi rehbere bağlılığı sınamaktır. Mesela Mevlevi Dergâhlarında da mutfak hizmeti bu<br />
yolda ilk adımdır.<br />
Bu tür işler, sadece maddi bir faaliyet veya hizmet olarak düşünülemez. Tarikatlarda<br />
esas olan hizmet geleneğidir. Müridin bu maddi hizmeti yerine getirirken aslında asıl amaç olan<br />
manevi eğitimi gerçekleştirmektir. İlk menkıbede sözü edilen “himmet” buradaki “hizmet”le<br />
yürüyebilir. İşte <strong>Yunus</strong>’un bu görevinde de böylesi hikmetler gizlidir. O da bu hikmeti kavramış<br />
olarak hizmet görür. En titiz bir seçimle en düzgün odunları seçer. Dergâha asla eğri bir odun<br />
getirmez. Bu durum, işini ciddiye almasının yanı sıra Tabduk’a ve dergaha saygısını ve içine<br />
girdiği âleme verdiği önemi, işinin, sözünün ve iç dünyasının düzgünlüğünü de anlatır. Yani bir<br />
anlamda odun, <strong>Yunus</strong>’un ham benliğidir, terbiye edilmesi düzeltilmesi gereken nefsidir. <strong>Yunus</strong>,<br />
zahirde odunla ilgilenir, onların eğriliklerini düzeltmeye çalışırken hakikatte kendi nefsini<br />
terbiye etmekte ve düzeltmektedir. Vurduğu her balta darbesi, nefsinin hastalıklı hâllerinedir.<br />
<strong>Yunus</strong>, için bu hizmet bu yüzden bütün yönleriyle tam bir olgunlaşma sebebi oldu. O,<br />
önce kendiyle ve Hak’la baş başa kalmanın imkânlarını buldu dağda. Çünkü dağ, yalnızlığın ve<br />
murakabenin mekânıdır. Burada insan yoktur. Ağaçlar, hayvanlar, kuşlar, akan sular, gökyüzü<br />
yani bütünüyle tabiat vardır. Ama can gözüyle bakabilen için görünen hiçbir şey, göründüğü<br />
gibi değildir. Her birinin metafizik bir anlamı vardır. Her biri kendilerince bir hakikate ve<br />
lisana ve hâle sahiptirler.<br />
46