You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>Bizim</strong> <strong>Yunus</strong> / Mustafa Özçelik<br />
deyip Tabduk Emre’ye intisap ederek Tanrı mektebine yönelmiştir. Yine kimi sufilerin<br />
onun hakkında “ Okuyup yazması yok, ümmi-yi kâmil idi.” Şeklinde ümmilikte ısrarlı yorumları<br />
bulunmaktadır.<br />
Bütün bu nakilleri şöyle birleştirmek mümkündür. <strong>Yunus</strong> ümmi değildir ama öyle<br />
bilinmek ve görünmek istemektedir. Bunu ilk bakışta Mehmet Fuat'ın, "<strong>Yunus</strong> Emre'nin<br />
kendini okuma yazma bilmez göstermesi, Halkla birleşmek, onlar gibi olmak özlemi ile de<br />
yorumlanabilir" 46 şeklindeki görüşleriyle açıklamaya kalkışsak bile pek çok araştırmacının<br />
da belirttiği gibi bu durumun asıl sebebi <strong>Yunus</strong>'un bilgi konusuna bakışı, daha da ötesinde<br />
tasavvufun bilgiye yaklaşımıdır. Dolayısıyla meseleyi tasavvuf bağlamında ele aldığımızda<br />
ümmilik meselesi vuzuha kavuşacaktır.<br />
Tasavvuf anlayışına göre ilim ikiye ayrılır: Bunlardan birincisi zahir (şeriat) ilmidir. Bu<br />
ilmin esası nakil ve akıldır. Bu ilmin öğrenim yeri medreselerdir. İkinci ilim yani tasavvufçuların<br />
itibar ettikleri ilim ise batın (hakikat) ilmidir. Bunun kaynağı ise ilham, aşk, vecd; yeri ise<br />
tekkelerdir.<br />
Tasavvufçular akla ve nakle önem vermekle birlikte daha çok keşf ve ilhama önem<br />
verirler. Dolayısıyla bilginin kaynağı olarak kalbi görürler. Böylece hitap tarzı da bu bilgiye göre<br />
oluşur. Bir tasavvufçu için amaç, Allah'ı bilmektir. Medrese ilimleri bu konuda bir başlangıç<br />
olurlar; ama sonuç olamazlar. Çünkü hedef, Allah'ı bilmek olunca burada ihtiyaç duyacağımız<br />
şey, irfan olur. Bu da aşkla mümkündür. Kişiyi Allah'a ulaştırmayan bilginin bir kıymeti yoktur.<br />
Böylece <strong>Yunus</strong>, akla ve bilgiye karşı aşkın ve gönlün üstünlüğünü belirtir. Bu açıklamaları en<br />
güzel yorumuyla zaten <strong>Yunus</strong>’un şiirinde buluruz:<br />
Nitekim Abdülbaki Gölpınarlı, ümmilik rivayetini yorumlarken aynı şekilde yaklaşır<br />
olaya. Ona göre <strong>Yunus</strong>'un "ümmi, yani okuma yazma bilmez oluşu hakkındaki rivayet, bazı<br />
şiirlerinde bilgiyi gerçeğe ulaşmak için bir vasıta saydığından, ilme ehemmiyet vermemesi,<br />
dervişlik tevazuyla, kendisini bir şey bilmez olarak tavsif etmesi ve bilgiye güvenip gururlananları<br />
taşlaması yönündedir". 47 Yani <strong>Yunus</strong>’un " bilmediğini iddia ettiği, inkâr ettiği ilim insanı Hakka<br />
ve hakikâte götürmeyen zahiri bilgidir". 48<br />
Hz. Peygamberin ümmi oluşu da Halk rivayetlerinin dayandığı bir başka dayanak<br />
noktasıdır. Hz. Peygamberin bu sıfatından dolayı ümmilik olumlu bir anlam kazanmıştır.<br />
Çünkü ümmilik ancak peygamberlere ve kâmillere isnad edilebilen bir yüceliktir; yoksa cehâlet<br />
ve bilgisizlik değildir.<br />
Burada Sadık Vicdani’nin şu sözünü de anmak gerekiyor:” Mefhar-ı Mevcudat<br />
efendimize vasf olmak cihetiyle mazhar-ı şeref olan “Ümmi” lakabını fî-hadd-i zat<br />
ümmiolmadıkları hâlde meşayıh-ı sufiyye içinde teberrüken tahâllüs ederler olmuştur.<br />
46. Memet Fuat, <strong>Yunus</strong> Emre, s. 12<br />
47. Abdülbaki Gölpınarlı, <strong>Yunus</strong> Emre, s. 56<br />
48. F. Kadri Timurtaş, <strong>Yunus</strong> Emre Divanı, s. 32<br />
40