04.02.2015 Views

Dr. DİLÂVER CEBECİ

Dr. DİLÂVER CEBECİ

Dr. DİLÂVER CEBECİ

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖRE<br />

GÜL - KÜL<br />

•<br />

Mehmet DURMAZ<br />

Ocağımızın Külhanbeyi;<br />

Sıtkı Keskin Bey’e<br />

Koşuşturmaların, telaşların, kirli seslerin örselediği<br />

bir yüreğin kulağından tutup zorla götürürüm ve<br />

SIDK ile oturup töre sofrasına, kültürün aşına kaşık<br />

sallarım.<br />

Orada zamanın azmanlarının yenemediği, değiştirip<br />

dönüştüremediği hamuşane tavırlı bir dervişle ülfet<br />

ederiz. Orada SIDKI’ mı KESKİN’leştirir, dikkatimi<br />

derinleştirir, gönlümün kapılarını aralarım. Hâlimiz<br />

ihlâs üzredir. Bir dervişe açılan gönül kapısı geri<br />

çevrilmez elbette. Derviş, manâ gülleriyle girer içeri;<br />

aklımın ve kalbimin vazolarını süsler, acıkan ruhumu<br />

besler.<br />

Dünyalıktan yoktur fayda<br />

Muhabbettir ruha gıda<br />

Dost kokusun oda oda<br />

Saçar rahmani rahmani<br />

Sonra birlikte otururuz ateşi çoktan sönmüş bir<br />

külhanın başında. Biz bu külhanı “gülhan” biliriz ya,<br />

bilmeyene bildirmeyiz. Bu külhanın beyi de yoktur.<br />

İkimiz de müflis birer tüccarız zahirde; fakat bilirim<br />

ki bizim dervişin gönlünün çeyiz sandığında pek<br />

makbul inciler, mercanlar, mücevherler saklıdır.<br />

Ona bazen: ”Bre derviş! Gönlü zengin olan, asla<br />

iflas etmez; karnı, bir tas çorbayla doyana kimsenin<br />

gücü yetmez. Külümüzde biten güller oldukça alp<br />

de bitmez eren de bitmez. Dikeni verene de gülü<br />

derene de getirene de götürene de tebessüm eyle,<br />

teşekkür eyle. Asıl müflis, doymayandır; sükûtun<br />

sesini duymayandır; duysa dahi hâb-ı gafletten<br />

aymayandır;” diyesim gelir lâkin diyemem; zira o,<br />

bunları zaten bilir.<br />

Dedik ya efendim! Külhanımıza kömür atan külhanbeyimiz<br />

yoktur. O yüzden külhanımızda ateş de<br />

yoktur. “Destebaşı” desen, tuz ekmek hakkı bilmez.<br />

Külhanı bilmeden külhanbeyiyim diye hem gerinir<br />

hem gezinir.<br />

Bu ocakta hamlar pişti<br />

Olgun meyve daldan düştü<br />

Çile camı doldu taştı<br />

İçer rahmani rahmani<br />

O keskin gözlü derviş, ocağın başında oturur; bazen<br />

tek başına ve külleri eşeler durur. Bu viran yerde<br />

ne arar diye merak edenler dahi kalmamıştır pek.<br />

Onun zâhirde derviş, bâtında ermiş; halk nazarında<br />

mülhit; Hak nazarında mürşit olduğu rivayet edilir.<br />

Harman olur bir taneden<br />

Bina çıkar viraneden<br />

İnan deve bir iğneden<br />

Geçer rahmani rahmani<br />

Diyerek başlarız söze, geçeriz külden köze ve ineriz<br />

kabuktan öze. Sığ sularda yüzenler, ”masiva”da<br />

gezenler, anlayamazlar bu hâlden. Hatta o kirli nazarlar,<br />

“töre”leri biçen hızarlar, hormonlu gönüller,<br />

sahte bülbüller, hakça söyleyen ancak haksızlık eyleyen<br />

riyakârlar, tahayyül bile edemezler bu mahviyetin<br />

sırrını.<br />

Kesretten vahdete yol bulamayanlar, ocağın<br />

başındaki “kül bekçisi”ne “mecnûn” diye “meczûp”<br />

diye bakarlar. Güya kendileri, pek makul ve pek<br />

makbul işlerle uğraşan âkil adamlardır. Oysa sizin<br />

sahip olduklarınız, olsa olsa onun vazgeçtikleridir,<br />

çöpe attıklarıdır; elinin tersiyle ittikleri, külhanda<br />

yaktıklarıdır. Ukala dümbeleği, makam ve mansıp<br />

hastası bu zavallıların gözleri görebilseydi o külün<br />

içindeki közleri, o vakit dediklerinden değil sadece<br />

demediklerinden de pişman olurlar ve “kül bekçisi”<br />

değilsin sen “gül bekçisi”sin ey derviş derlerdi ve<br />

“Gül bekçisi… Gül bekçisi… Gül bekçisi…”diye<br />

vird-i zeban ederlerdi adını.<br />

Gül ağacından küle dönmüş, külün içindeki közde<br />

tekrar kızaran gülü bulmuş bülbülün yanık feryadını<br />

10

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!