Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖRE<br />
CENGİZ DAĞCI İLE LONDRA’DA<br />
•<br />
İsa KOCAKAPLAN<br />
19 Ocak 2009 Pazartesi… Bugün, yıllardır<br />
romanlarını ve diğer kitaplarını okuduğum, hakkında<br />
yazılar yazdığım, konuşmalar yaptığım Cengiz<br />
Dağcı ile buluşma günü. Saat 11.00 sularında kendisini<br />
arıyorum. “ Aaa! İsa Kocakaplan, nerdesin”<br />
diyen hafif hayret ifadeli, ama dinç sesi, yine<br />
telefonda çınlıyor. Otelde olduğumu, ona gelmek<br />
üzere yola çıkacağımı söylüyorum. “Yarım saat<br />
sonra buradasın.” diyor. “Southfields” istasyonuna<br />
geldiğinde beni ara, kapıyı açayım.” “Tamam,<br />
ararım.” diyorum. Telefonu kapattıktan sonra,<br />
fotoğraf makinesini, video-kamerayı kontrol ediyorum.<br />
Pilini, şarj kablosunu gözden geçiriyorum.<br />
Bir aksilik çıkmasını istemiyorum. Muhsin Karabay<br />
anlatmıştı. Cengiz Dağcı’nın evine gitmiş,<br />
makineye yedek kaset alamadığı için görüşmenin<br />
büyük bölümünü kaydedememiş. Bunun Muhsin<br />
için ne büyük azap olduğunu onu tanıyanlar bilir.<br />
Zira Muhsin, uçan sinekleri bile kameraya kaydetmeyi<br />
isteyen bir yapıya sahiptir. Ziyaret ettiği kişi<br />
saatlerce konuşsun, Muhsin onun sözünü hiç kesmeden<br />
kayıt işini sürdürür. Cengiz Dağcı’ya gittiğinde<br />
yaşadığı aksiliği, bana yana yakıla anlattı ve mutlaka<br />
tedbirli davranmamı istedi. Ben de bu konuda kılı<br />
kırk yarıyorum. Makinenin pilinin şarjı dolu. Ama<br />
konuşma uzun sürerse ve şarj yetmezse ne yaparım<br />
Onun için şarj kablosunu yanımda bulundurmam<br />
gerekiyor. Lakin bu fişler İngilizlerin prizlerine uymuyor.<br />
Fişler iki kollu, İngilizlerin prizleri üç delikli.<br />
Bunun için bir adaptöre ihtiyaç var. O adaptörü<br />
kaç kere denedim. Prize taktım, ardından makinenin<br />
fişini adaptöre taktım ve şarj edip etmediğini kontrol<br />
ettim. Çok şükür, her şey yolunda idi.<br />
Şimdi otelden çıkacak, karşı kaldırımda hemen<br />
bizim hizamızda bulunan durağa geçecek ve bizi<br />
South Kensington İstasyonuna götürecek otobüse<br />
binecektik. Bindik. Zaten mesafe kısa, üç durak.<br />
Yolcu kalabalık olmadığı için 5 dakikada istasyona<br />
varıyoruz. Cengiz Dağcı’nın evi Wimbledon tenis<br />
kortlarına yakın bir yerde. Batıya doğru gideceğiz.<br />
Haftalık kartlarımızı okutarak istasyon turnikelerinden<br />
giriyoruz. İki kat aşağıya iniyoruz. Metro istasyonunun<br />
westband tarafına geçiyoruz. Orada bulunan<br />
levhadan istasyonları kontrol ediyorum. Evet,<br />
işte Southfields orada yazılı. Eşim Ayten ve ben<br />
kendi başımızın çaresine bakacağız. Bize yardım<br />
edecek kimse yok. Batıya iki hat var. Birisi Richmond<br />
treni. Biz ona binmeyeceğiz. Wimbledon’a<br />
giden trene bineceğiz. İlk gelen Richmond treni, ona<br />
binmiyoruz. İki üç dakika sonra bir tren daha geliyor.<br />
Önünde sarı ışıklı Wimbledon yazısı var. Bu bizimki.<br />
Perona yanaşıyor. Vagona giriyoruz. Yer var.<br />
Oturuyoruz. Gözümüz kapı üzerinde yazılı istasyon<br />
isimlerinde. Üç istasyon batıya doğru gittikten sonra<br />
Earl’s Court istasyonundan güneye döneceğiz. 6 istasyon<br />
sonra Southfields’e ulaşacağız. Metro, bu güzergahta<br />
genelde yer üstünden gidiyor. Pencereden<br />
hızla geçen evlere, sokaklara, caddelere bakıyorum.<br />
Dik çatılı, tuğladan yapılmış İngiliz evleri. Hepsi<br />
aynı elden çıkmış gibi. İkinci Dünya Savaşında<br />
yıkılan Londra’nın, tarihi çehresi hiç kaybolmamış.<br />
İstanbul’un mimari düzensizliği orada yok. Sokaklar<br />
cetvelle çizilmiş gibi, evler bitişik nizam, ama<br />
önlerinde ve arkalarında bahçeleri var. Evet, puslu<br />
bir gökyüzü var, ama etrafta yeşillik daha baskın.<br />
İşte Earl’s Court’a geldik. Burası, büyük bir istasyon.<br />
Tren ve çeşitli yönlere aktarmalar buradan<br />
yapılıyor. Şimdi güneye döneceğiz. West Brompton,<br />
Fulham Broadway, Parsons Green, Putney Bridge,<br />
East Putney ve nihayet Southfields… Putney Bridge,<br />
Times nehri üzerinde büyük bir köprü. Çelik karkaslardan<br />
oluşuyor. Bu köprüden gürültü ile geçiyoruz.<br />
Times’in suları bulanık. Yolun iki tarafında geniş düzlükler<br />
ve düzenli yerleşimler var. Sokaklar ve evler<br />
bir örnek. Biraz aşırı bir düzen anlayışı mı bu acaba<br />
Olsun, ilk bakışta göze hoş görünüyor ve insanı<br />
rahatlatıyor. East Putney istasyonunu geçiyoruz.<br />
Belki 5 dakika sonra Southfields’te olacağız. İşte<br />
46