04.02.2015 Views

Dr. DİLÂVER CEBECİ

Dr. DİLÂVER CEBECİ

Dr. DİLÂVER CEBECİ

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖRE<br />

Bar ise el ele tutuşularak oynanan ağır ritimli bir Türk halk oyunudur. Şair, şiirinin genelinde Türkiye’nin<br />

hem coğrafî tabii güzelliklerine hem kültürel güzelliklerine ve millî değerlerine vurgu yapmaktadır. Yani<br />

amacıTürkiye’mizi özgün yönleriyle yansıtmak, vatan ve millet sevgisini aşılamaktır.<br />

*”Toprak, ekmek, namus ve ar”: Türk milletinin değer verdiği kutsal unsurlar arasında toprağın temsilciliğinde<br />

vatan, ekmeğin temsilciliğinde emek, çalışma, iş, rızık, aile geçimi, namus ve ar önemli bir yer almaktadır.<br />

*”Kilimlerde çizgi çizgi efkârın olması”: Burada kilim, mecaz-ı mürsel sanatıyla çok çeşitli ve zengin olan<br />

Türk kültür ve sanatını temsil eden bir parçadır. Kilim, halı, çini, hat, ebru, tezhip gibi daha bir çok süsleme<br />

sanatlarımız çok özgün, güzel ve zengin bir birikime sahiptir. Türk milleti, sanat yapma kabiliyeti yüksek,<br />

kültürlü, ince duyarlıklı, el becerisi olan, özgün ve derin sanat üretebilen büyük bir kültür ve medeniyet sahibi<br />

millettir. Ortaya koyduğu sanat eserlerinde duygularını, düşüncelerini, hayallerini, üzüntülerini, sevinçlerini,<br />

beklentilerini, umutlarını, her şeyini yansıtır. Kilimlere işlediği desenler de aslında Türk milletinin iç<br />

dünyasının simgesel karşılıklarıdır.<br />

*”Heybelerin nakışına ölmek”: Anadolu Türklüğünün özgün simgelerinden biri de içine eşya konulan, iki<br />

gözü olan, kıldan, keçeden, yünden yapılan, omuza asılarak taşınan bir tür çanta ya da valiz görevi gören<br />

heybedir. Köylülerimiz tarlaya çift sürmeye giderken heybesine azığını, tohumunu, ve bazı şahsi eşyalarını<br />

koyar. Ayrıca şehre giderken de omzunda ya da eşeğinin veya atının sırtında heybe taşır. Pazardan aldığı<br />

eşyaları buna koyar. Köy köy dolaşan halk ozanları, âşıklar da sırtında heybe taşırlar. Anadolu Selçuklu<br />

Devleti’nde uçbeyi olarak tayin edilenlere hediye olarak; “Bir at, bir tuğ ve bir heybe” verilirdi. Dolayısıyla<br />

şair, Türk yiğitlerinin ve Türk beylerinin savaş ve ulaşım aracı olarak bir atı; iktidar, güç kudret simgesi olarak<br />

bir tuğu ve azık torbası olarak bir heybesi olması durumunu hayran olunacak bir görüntü olarak sunmaktadır.<br />

Ayrıca tabii burada Anadolu Türk’ünün heybelerini de çok güzel desenlerle, şekillerle, boyalarla süslemesi<br />

motifine de vurgu yapmaktadır. Yani Türk milleti en basit gündelik kullanım eşyasını bile güzel bir görüntü<br />

oluşturacak şekilde süsler. Bu sanat şaheserleri de hayran olunacak değerlerdir.<br />

İlkörnek: Şiirde millî değerleri temsil eden bazı ilkörneklere yer verilmiştir: Mesela kır at, Türk savaşçılığının<br />

ilk örneğidir. Bozkurt, Türk’ün bağımsızlık, hürriyet, cesaret ve yiğitlik özelliğini temsil eden bir ilkörnektir.<br />

Emine, Türk milletinin kendisine âşık olduğu, köylü güzeli tipinin bir ilk örneğidir. Ancak bu tip Türk<br />

edebiyatında genelde “Elif” adıyla yaygındır. Emine pek yaygın bir isim değildir. Şair onu kafiye yapmak<br />

zoruyla bulmuştur.<br />

Nazım Şekli: Şiir, Türk halk şiirinin koşma nazım şekliyle yazılmış. Ancak yaygın koşma kafiye sisteminden<br />

farklı olarak ilk dörtlük “xaxa” şeklindedir.<br />

Dil ve Üslup: Şiirin dili, Türkçe kurallara uygunluk bakımından kusursuz denecek ölçüdedir. Oldukça yalın<br />

bir dili var. Dil sapmalarına yer vermemiş. Yabancı ya da anlamı bilinemeyecek kelimelere de yer vermemiş.<br />

Hemen hemen bütün kelimeler, herkesin anlamını bilebileceği kelimelerdir.<br />

Üslup bakımından ise hitabet üslubunun hâkim olduğunu görüyoruz. Şair, okuyucularda millî duyguları,<br />

vatan, millet sevgisini, millî değerler sevgisini artırmak için coşturma amacını gütmektedir. Bu yüzden zaten<br />

son yıllarda bu şiir, Türkiye’nin her yerinde, büyük meydan toplantılarında, parti mitinglerinde bile okunan<br />

heyecanlı, güzel bir marş olarak icra edilmektedir. Bir bakıma bütün Türklerin zevkle, heyecanla dinledikleri<br />

ve söyledikleri bir marş olmuştur.<br />

Ahenk: Şair, ahengi sağlamak için kafiye ve vezinden istifade etmiştir. Ses tekrarları çok belirgin değil.<br />

Kafiye bakımından ise oldukça başarılı. İlk dörtlükte “yokuş-“ ve “akış-“ kelimelerinde yarım kafiye görülüyor.<br />

İkinci dörtlükte “söğütler” ve “öğütler”de tunç kafiye var. “yiğitler” kelimesi de bunlarla yarım kafiye ile<br />

eşleştirilmiş. Üçüncü dörtlükte “sine-“, “nine-“, “Emine-“ kelimelerinde zengin kafiye uygulaması görüyoruz.<br />

Dördüncü dörtlükte ise “bar-“, “ar-“, efkar-“ kelimelerinde tam kafiye bulunmaktadır. Ayrıca “yokuşuna<br />

ölürüm”, “akışına ölürüm”, “bakışına ölürüm”, “takışına ölürüm”, “nakışına ölürüm” ifadelerinde çok<br />

kuvvetli bir redif uygulaması görüyoruz. Bütün bunlar, Dilaver Cebeci’nin geleneksel ahenk unsurlarından<br />

kafiye ve redifleri çok başarılı bir şekilde kullanabildiğini gösteriyor.<br />

Ayrıca hece vezninin 6+5=11’li kalıbına yer vermiştir.<br />

81

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!