04.02.2015 Views

Dr. DİLÂVER CEBECİ

Dr. DİLÂVER CEBECİ

Dr. DİLÂVER CEBECİ

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖRE<br />

“Anadolu Gerçeği “adlı şiirinde Anadolu toprağının<br />

verdiği huzuru mısralara şöyle dönüştürüyor:<br />

Boz bulanık ırmaklar da çimdin mi<br />

Kulak verdin mi kavala, saza<br />

Bir ipek seccâde üstünde gibi huzurla..<br />

Durdun mu toprakta namaza<br />

(Harman, Anadolu Gerçeği s.39)<br />

Anadolu, çetin kış şartlarıyla savaştır, hayatta<br />

kalmak için mücadele vermektir. Anadolu’da açlık,<br />

sefalet, ölüm vardır. Anadolu gerçeğini sadece orada<br />

yaşayanlar daha iyi anlar. Görkemli bir hayat<br />

yaşayanlar, Anadolu halkının çektiği sıkıntılara,<br />

yokluklara yabancıdırlar. Şair,”Anadolu Gerçeği”<br />

şiirinde yüreği Anadolu nakışından yoksun olanlara<br />

şöyle seslenir:<br />

Kılığın kıyafetin sarmadı beni<br />

Söylediğin türküler bizim türkümüz değil.<br />

Başka çeşmelerden doldurmuşsun tasını<br />

Yüreğinde nakış yok, acı yok bizden.<br />

Bulutlar rahmetini kesmeden yavaş yavaş<br />

İnsanlar selâmını esirgemeden<br />

Sarhoş git içimizden.<br />

(Harman,-Anadolu Gerçeği,s.39)<br />

Anadolu, şairin “Anadolu Acısı” adlı şiirinde bir<br />

tezatlar ve çelişkiler mekanı olarak çıkar karşımıza.<br />

Anadolu’nun bir yanına güzellik, nur, incelik hakimken<br />

bir yanında toprak, toz, tezek, çamur vardır.<br />

Aslında Anadolu insanı da çelişkiler yumağı içerisindedir.<br />

Yüreğinde sıcak, sınırsız bir merhamet<br />

taşıyan Anadolu insanının yanı başında hain, cahil,<br />

asabi adeta taş devrini yaşayan insanlar vardır. Bu<br />

çelişkiler Anadolu’nun mimarisinde de kendini gösterir.<br />

Bir yanı, oya gibi işlenmiş mermerler süslerken<br />

diğer yanda çirkin, kaba, şekilsiz kerpiçten harabeler<br />

Anadolu’nun bu görkemine gölge düşürmektedir.<br />

Anadolu, bu şiirde evlat ayrımı göstermeyen vefalı<br />

bir annedir. Birbirine zıt kutuplu insanlara sımsıcak<br />

kucağını açmıştır Anadolu, güzeli, çirkini, iyiyi,<br />

kötüyü hiçbir zaman birbirinden ayırmamıştır. Şair ,<br />

aynı durumu “Aybala’ma Mektup” adlı şiirinde<br />

şöyle dile getirir:<br />

Bu yurt bizim yurdumuzdur güzeli, çirkiniyle<br />

Bir yanda karanfil, bir yanda tezek…<br />

Bizimdir Beytüşşebab, Körtuzla, Çemişkezek…<br />

Anadolu sadece İstanbul, İzmir değil.<br />

(Harman, Aybala’ma Mektup, s.49)<br />

Anadolu, şairin “Acı” adlı şiirinde bin yıllık bir<br />

divan sazına benzetilir. Bu divan sazında Anadolu,<br />

sese, heceye, kelimeye ve nice yanık türküye<br />

dönüşmüştür. Şiirde Anadolu coşkusunu ve hüznünü<br />

bir arada görmek mümkündür. Anadolu kimi zaman<br />

içli bir türküdür, kimi zaman buğulu gözlerde yaş,<br />

kimi zaman da taşlaşmış yüreklerden merhamet dilenen<br />

susuzluktan çatlamış dudaktır. Bazen de Anadolu,<br />

telli duvaklı bir gelin olarak çıkar karşımıza taze<br />

baharlarda. Şairin “Anadolu Mezarlıkları” adlı<br />

şiirinde ise Anadolu, ölümün korkunçluğunu<br />

yüreklerde sessiz ağıtlara dönüştüren isimsiz<br />

mezarlardır. Anadolu insanının katlandığı sefalet,<br />

mezar taşlarında da kendini göstermektedir. Anadolu<br />

mezarlıkları, dantel gibi işlenmiş zarif mermerlerden<br />

yoksundur. Bu durum, şairin içinde sessiz bir ağıta<br />

dönüşmüştür. Şair, bu duygularını şöyle dile getirir:<br />

Çiçeksiz, çimensiz, selvisiz, sessiz…<br />

Bir büyük ürpertidir ruhumda varlıkları.<br />

Bir ağıttır içimde kendimi bildim bileli<br />

Yoksul Anadolu mezarlıkları.<br />

(Harman, Anadolu Mezarlıkları, s.47)<br />

Şairin “Aybala’ma Mektup” şiirinde Anadolu menfi<br />

yönde bir değişimin adresi olarak çıkar karşımıza.<br />

Şanlı bir tarihin yaşandığı Anadolu’da sefalet kol<br />

gezmektedir. Değişen yeni devirle birlikte Anadolu<br />

da güzelliğini coşkusunu, zenginliğini, çekiciliğini<br />

kaybetmektedir. Bu durum şairin söz konusu şiirinde<br />

mısralara şöyle dönüşüyor.<br />

Devirler yaşamışım gemilerimin<br />

Haladı ibrişimden, yelkeni atlastanmış.<br />

Atımda üzengi gümüşten, içtiğim altın tastanmış<br />

Ne çare Aybala’m devir o devir değil.<br />

(Harman, Aybala’ma Mektup,s.50)<br />

Şair ”Yeniden Fethetmek Anadolu’yu “ adlı<br />

şiirinde Anadolu’nun keşfine çıkar. Bu keşif Yunus<br />

Emre’nin söyleyişindeki sıcaklıkla gerçekleşecektir.<br />

Şiirde Anadolu destanlar kadar sıcak, bayraklar kadar<br />

aziz kabul edilir. Bu şiirde Anadolu aynı zamanda<br />

kavgaların yaşanmadığı, huzurun egemen olduğu bir<br />

yerdir. Şair, şiirinde Türk olmanın gururunu, Müslüman<br />

olmanın ayrıcalığı ile birleştirir. Anadolu Türk-<br />

İslam fikrinin huzurluca yaşandığı, farklılıkların bir<br />

kilimin nakışı gibi kabul edildiği bir mekandır. Şair<br />

bunu şu dörtlükle ortaya koyar.<br />

54

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!