Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖRE<br />
SİNEMA...<br />
Türk Sineması İçin Önemli Bir Film:<br />
ATEŞİN DÜŞTÜĞÜ YER<br />
•<br />
Coşkun ÇOKYİĞİT<br />
Türkiye’nin her bir tarafı denizdir ama denize<br />
sırtımızı dönüp otururuz ya… Akdeniz bölgesinde<br />
boydan boya uzanan portakal bahçeleri vardır<br />
ve bugüne kadar Türk sinemasının bir tek sahnesi<br />
bile o bahçelerde çekilmemiştir. Ta ki Muğla’nın<br />
Fethiye İlçesi’nde bir portakal bahçesinde işçi<br />
olarak çalışan beş çocuk babası Osman, eşi Hatice,<br />
ansızın rahatsızlanan on yedi yaşındaki kızları Ayşe<br />
hayatımıza girene kadar…<br />
Sanki 100 yıllık ihmal için özür diler gibi bu talihsiz<br />
Elazığlı aile hayatımıza muhteşem bir plansekansla<br />
girer… Yönetmen İsmail Güneş’in Türk<br />
ve belki dünya sinemasında örneği bulunmayan bu<br />
nefis plan sekansı, bahçede<br />
düşüp bayılan ve hastaneye<br />
kaldırılan Ayşe’nin kendisini<br />
hamile bırakan sevgilisi<br />
Deniz’i sayıkladığı<br />
sahneyle çıplak bir dekorda<br />
yenilenir ve batılı drama<br />
kalıpları ile alay eder<br />
gibi tekrarlanır… Üstelik<br />
Deniz’in akıbetini öğrendiği<br />
bölümlerden bir yere<br />
yerleştirilebilecekken…<br />
Neredeyse gerçeküstücü bir tabloya dönüşen rüyadan<br />
da burada bahsetmeliyim: Ayşe eli böğründe<br />
boş odalarda gezinirken birden bir beşikle karşılaşır.<br />
Beşik tabut şeklindedir; kapağını kaldırır, içi su<br />
doludur. Suyun içinde yüzen ise geniş ailenin<br />
fotoğrafıdır...<br />
Güneş’in bu farklı drama algısı, filmin açılış sahnesi<br />
olan ip salıncağın gel gitleriyle, kapanış sahnesi olan<br />
ip salıncak sahnesine bağlanmayla belirginleştiği<br />
gibi, hayatımızdaki şiddet algısının avluda ayağa<br />
takılan bir taşın neredeyse bir aysberg gibi derinlerde<br />
bir gövdesi olduğunu vurguladığı mecazda da kendisini<br />
gösterir…<br />
Giderek kendisi bir metafora dönüşür gibi olan<br />
hikâyeden şunu çıkartırız: Ayşe’nin hastalığı bir<br />
değil, ikidir; babası Osman’ın hayat karşısında<br />
duruşu ve tavrı bir değil ikidir; Ayşe’nin trajedisi<br />
bağlamında aile bir değil ikidir: bir küçük aile vardır<br />
bir de kökü Elazığ’da olan (tıpkı avludaki taş gibi<br />
aslı derinde olan) büyük aile vardır ki, Osman, derindeki<br />
o sert ve yerinden kıpırdatılamaz köke uymak<br />
zorundadır…<br />
Yollar hem geliş hem gidiştir ve bir yerden sonra<br />
Elmalı Konya ve Antalya diye çatallanır. Hayat ve aile<br />
algısı keza: Osman ve ailesi hastanede cebelleştikleri<br />
sırada yolları hastaneye düşen gezgin Almanlar -kimi<br />
zaman çizgisel olarak süren bu hayatın içinde- bir<br />
başka algıyı, bir başka yaşam biçimini işaret eder…<br />
Öyküye dönecek olursam, Ayşe’nin (Elif Can Ongurlar)<br />
hem kalbi hastadır<br />
hem hamiledir. Kendi<br />
mantığı, ahlakı, neşesi<br />
içinde sürüp giden Elazığlı<br />
Osman’ın (Hakan Karahan)<br />
aile hayatı bu noktadan<br />
sonra mantıksız, çifte<br />
standartlı, kindar ve kıyıcı<br />
bir makineye dönüşür.<br />
Ana Hatice (Yeşim Ceren<br />
Bozoğlu) bile ailenin<br />
verdiği infaz kararına ses<br />
çıkartmaz!<br />
İnfazı bizzat Osman üstlenir. Yaşça kendinden<br />
küçük olduğu halde elini öptüğü amcası Ali’nin<br />
kırmızı renkli Amerikan arabasını (araç burada<br />
Amerikan mitosunun bir nesnesi değildir) emanet<br />
alan Osman, kızı Ayşe’yi dayısının yanına götürmek<br />
bahanesi ile yola çıkarır: Ayşe’yi yolda zehirleyerek<br />
öldürecektir. Suyuna ilaç katar ama hemen öldürecek<br />
bir doz değildir. Bu yüzden baba ile kızı arasında<br />
uzun dağ yolculuğu sırasında kopan ilişki yeniden<br />
kurulur. Sevginin yeşermesi uzun sürmez…<br />
Baba ile kızı arasındaki kaybedilen sevgi bembeyaz<br />
karlar üzerinde bir kan damlası gibi akıp giden (adeta<br />
ülkede öldürülen kadınların kanları gibi) kırmızı otomobilin<br />
içinde yeşermeye başlıyor, evet ama hikayeyi<br />
mutlu sona götürecek midir Güneş hem bu simgesel<br />
110