You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖRE<br />
BEN BİR KÜÇÜK KIZ İDİM<br />
•<br />
Ünsal ERKAN<br />
Desen: Ünsal ERKAN<br />
Ben bir küçük kız idim,<br />
Anama yıldız idim…<br />
Yağmur, yağmur, yağmur… Her yağmur yağışında<br />
yüzümü göğe çevirir, gözlerimi sımsıkı yumar,<br />
kendimi tabiatın yumuşak dokunuşlarına bırakırım.<br />
Anamın o nazenin parmaklarının saçlarıma<br />
dokunuşunu hatırlarım. Anam ki düz, uzun, sarımtırak<br />
saçlarıma ilahî dokunuşlarını değdirir, tüm bedenime<br />
yayılan huzuru yüreğime armağan ederdi.<br />
Anam, yağmur yağıyor yine. Yüzüm göğe çevrili.<br />
Gözlerim sımsıkı kapalı. Sular saçlarımı tarıyor.<br />
Senin ince, uzun parmakların gibi... Yine bedenim<br />
titremekte huzurla. Yine yüreğim sızım sızım…<br />
Yine ben küçük bir kızım… Yine senin koynunda<br />
uyumuş, yine senin koynunda uyanmış gibi mahmur<br />
gözlerim. Yine kokunu ta ciğerlerime dek<br />
çekmişim de doymamışım. Kaybetmişim seni, hasretin<br />
rüzgârlarında; göğün rahmetinde, yağmurlarda<br />
bulmuşum: Sesini, tenini ve sıcaklığını…<br />
Anam, yağmur yağıyor yine… Yine yüreğim sızım<br />
sızım, yine ben küçük bir kızım. Karadeniz’e yüzünü<br />
dönmüş, tek katlı evimizin bahçesinde badem<br />
ağaçlarının altında saçlarıma dokunan esintileri baba<br />
diye kucakladığım günkü kadar küçük bir kız. Hani<br />
sana; “Babam ne zaman gelecek, anam” dediğimde,<br />
“Çok yakında yıldızım, çok yakında…” deyip de<br />
beni sarıp sarmaladığın, saçlarımı kokladığın günkü<br />
kadar küçük… Sen, bu küçücük yüreğe nasıl anlatabilirdin,<br />
dünyayı!<br />
- “Babam nerede”<br />
- “Harpte kızım.”<br />
- “Biz de gidelim harbe, babamı görelim…”<br />
- “Küçük kızlar harbe gitmez.”<br />
- “Harp nedir, anne”<br />
- “Çok kötü, çok kötü...”<br />
- “O zaman babam neden gitti, kötülüğe”<br />
- “…”<br />
Susmak, çaresizlik; susmak, anlamak ama anlatamamak;<br />
susmak, yalnızlık; susmak, acıyı yudumlamak…<br />
Sustun. Sımsıkı sarılarak bir daha minicik<br />
bedenime, sustun. Sesin çıkmıyordu. Görmüyordum<br />
yüzünü. Ama ağlıyordun. Hissedebiliyordum. İkimiz<br />
de yalnızdık. Babamın bıraktığı yalnızlık, sen beni<br />
kucaklarken, seni sarıp sarmalamıştı aslında, biliyordum…<br />
***<br />
Babam dönmedi Alman harbinden. Adı Üseyin,<br />
Alim, Sidali, Asan olanlar dönememişti; Aleksiler,<br />
Andreyler, Cheslavlar, dönebilmişti ancak. Senin<br />
beni uyuttuğunu sandığın gecelerde gizli gizli nasıl<br />
ağladığını gördüm. Gizlice bahçeye çıkıp denize dönerek<br />
saatlerce geceyle dertleşmeni dinledim, seyrettim.<br />
Artık gözlerinin altı mor ve şişkindi. O, incecik,<br />
çizgi gibi siyah gözlerinde şimdiye dek görmediğim<br />
bir bulanıklık, matlık vardı. Artık bakışlarındaki<br />
ışık sönmüş, daimi bir kara boşluk ruhunu sanki<br />
içine çekip yutmuş, seni uzaklara, çok uzaklara, bir<br />
meçhule götürmüş gibiydi. Artık benimle eskisi kadar<br />
ilgilenmiyordun. Beni sevmeyi bıraktığını, beni<br />
sevmekten vazgeçtiğini düşünmeye başlamıştım.<br />
Bahçedeki tavuklarımızla konuşuyordun, ineğimizle<br />
konuşuyordun, ama benimle konuşmuyordun,<br />
beni eskisi gibi sarmıyordun kollarında. Babam<br />
dönmemişti, dönememişti ama tüm bedenimi ve<br />
ruhumu saran sıcaklığın, şefkatin dönsün istiyordum<br />
57