Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖRE<br />
Aynı gazetede yazıyorduk. Onun “Seyyahı Fakir Evliya Çelebi” başlığıyla ve Osmanlı Türkçesiyle kaleme<br />
aldığı yazılar diyebilirim ki gazetenin en çok okunan, en çok takip edilen yazılarıydı. Tiryakileri olmuştu bu<br />
köşenin, sıkı takipçileri gün begün artıyordu. Çünkü günlük olaylara da, siyasi hadiselere de ince bir mizahla<br />
yorumlar getiriyordu.<br />
O hepimizi kahreden beyin kanamasını geçirdikten sonra Muhsin Karabay ile birlikte ziyaret etmiştik<br />
kendisini, Üsküdar’daki evdeydi... Daha çok Ayla Hanım’la sohbet etmiştik, Dilâver Bey zaman zaman<br />
konuşmuştu. Sonra bir mülâkat yaptım değerli eşiyle. Konuşturamadığımız Dilâver Bey’i en yakınından<br />
tanımaya ve tanıtmaya çalıştım.<br />
Dilâver Cebeci’yi sevenler senelerdir kederliydi. Çünkü o artık hâfızasını büyük ölçüde kaybetmiş, zihnî<br />
melekelerini yitirmişti. En yakınlarını bile görüyor, ama tanıyamıyordu veya isimlerini hatırlayamıyordu.<br />
Fakat gönül almadan da duramıyordu. “Kusura kalma kardaş, seni tanıyorum, ama ismini çıkaramadım” deyip<br />
başını gösteriyor, rahatsızlığından dolayı unutkanlığını hatırlatıyordu. Bir çocuk masumiyeti, bir çocuk saffeti<br />
kaplamıştı yüzünü.<br />
Arasıra Kubbealtı’na uğrardı. Oturur çay içer, sohbet ederdik. Yine kitap hazırlıyordu, yine çalışıyordu. Ama<br />
artık eski o haşmetli devirler, o şevk, o neşve yoktu. O velut, o azimli insan gitmiş, yerine daha mütevekkil,<br />
kalender, sessiz ve kaderci bir insan çıkagelmişti. Bazen de sevgili oğlu Çağrı refakat ederdi bu gezilere. Bilirdim<br />
ki, ya Darüzziyafe’den gelmektedir veya buradan oraya gidecektir. Cağaloğlu’na artık eskisi gibi pek<br />
takılmıyordu. Evden çıkmışsa Darüzziyafe Müdürü Hayrettin Nuhoğlu Bey’le görüşecekti mutlaka. Orası<br />
onun ikinci mekânı, ikinci adresi olmuştu. En yakın dostu, sırdaşıydı Hayrettin Bey. Bir ara orada oturup<br />
konuştuk. Bir dosyası vardı, tarihle alakalı. Onun yayınlanması için bir gayretin içinde oldum, ama ne yazık<br />
ki muvaffak olamadım, yine de teşekkür etti, nezaketle “Sağolasın kardaş, sen elinden geleni yaptın, üzülme,<br />
gerisi takdirin işidir…” demişti. Hâlbuki Dilâver Cebeci gibi şair ve yazarların bütün yazdıkları beklememeli,<br />
kitaplaşmalıydı.<br />
Bilmiyorum ben mi yanlış düşünüyorum veya çok mu hissi bakıyorum. Ama duyarsız bir toplum olup çıktık.<br />
Gündemimizi başka şeyler işgal ediyor. Çok özendiğimiz Batıda Dilâver Cebeci ayarında bir şair – yazar ölseydi<br />
mutlaka gazetelerin birinci sayfalarında, televizyonların ana haber bültenlerinde yer alırdı. Hatta altyazı<br />
geçerlerdi. Galiba bunu göremeyeceğiz ve ben bu umutla, bu hasretle, bu hayalle yaşayıp gideceğim…<br />
Gazetelere bakıyorum. Çok tirajlı olanların zaten öyle bir derdi olmaz. Birisinde kısaca var. Şairimizin<br />
ruh dünyasına, fikir âlemine yakın olan gazetelerde bile içerde ve küçük olarak yer almış haber. Ne olur,<br />
birinci sayfalarında küçük bir resimle verselerdi… Böyle bir sağlam şuurla hareket etselerdi… Hayır hayır,<br />
biz bunu boşuna bekleyeceğiz. Bir gazeteci olarak birinci sayfalara bakıyorum. Bir değerlendirme yapmaya<br />
çalışıyorum. Çoğu sun’i gündem ürünü haber ve yorumlar. Dilâver Cebeci’nin vefat haberi ise iç sayfalarda<br />
ve küçücük yer almış, dikkat çekmesi mümkün değil…<br />
Bir millet edebiyatıyla, kültürüyle, ilmiyle, irfanıyla ayakta durur, geleceğe koşar. Biz büyük bir millet olmak<br />
istiyorsak, geçmişteki ihtişamı yakalamayı diliyorsak yazarlarımıza, şairlerimize, sanatkârlarımıza değer<br />
vermek zorundayız. Bugün Mehmet Âkif’i, Necip Fazıl’ı anıyoruz, onlarla övünç duyuyoruz. Ama yarın da<br />
Dilâver Cebeci’lere dönüp bakacağız, eserlerine yöneleceğiz. Kim bilir, belki de o günlerden bugünlere dönüp<br />
baktığımızda bu duyarsızlığımız, ilgisizliğimiz yüzünden utanç duyacağız.<br />
Dilâver Cebeci soylu bir aydın, halis bir münevver, imanlı kalbi vatan, bayrak ve millet sevgisiyle dolu bir<br />
gerçek sanatkârdı, Gönlü yüce, hedefi ulu bir şairdi. O görevini yaptı, ömrünü hayırlı işlerle geçirdi. Talebe<br />
yetiştirdi, eser verdi, hayırlı evlat yetiştirdi. Ve vazifesini tamamlayıp terhis teskeresini aldı. Çok inançlı<br />
olduğunu bildiğim Cebeci ailesine, sabırlar diliyorum. Ne mutlu ona, onun gibi yaşayanlara, onun gibi idealist<br />
olanlara… Allah’tan rahmet diliyorum kendisine. Kabri nûr, mekânı cennet olsun. “Sitâre”ler nur olup aksın<br />
ardından.<br />
89