You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖRE<br />
artık.<br />
Anam, yağmur yağıyordu yine. Gök, delinmiş;<br />
yer, bulamaç gibi çamur; hava, bir yudumcuk nefes<br />
aldırmamaya yeminli… Sen, iki ayağı üzerinde<br />
dimdik durmaya çabalayan bir cenaze; ben<br />
yapayalnız küçük bir kız idim. Babamın dönmediği,<br />
dönemediği harpten dönen Aleksiler, Andreyler,<br />
Cheslavlar, ellerinde koca koca tüfeklerle bahçemize<br />
geldiler. Senin hızla dışarı fırladığını gördüm.<br />
Peşinden koştum. Askerler sertçe, bağırarak bir<br />
şeyler söylüyordu. Bize kızıyorlardı, azarlıyorlardı<br />
sanki. Eteğinden tutmuş, neden bağırdıklarını anlamaya<br />
çalışıyordum. İkimiz de sırılsıklam olmuştuk<br />
yağmurdan. İkimiz de titriyorduk; sen sinirden, ben<br />
korkudan. Askerlerden birine bağırarak tokat attığını<br />
gördüm. İşte o an… İşte o an, beynimin içinde deli<br />
taylar gibi dört nala koşan kocaman bir at sürüsü<br />
tepişmeye başlamıştı. Yüze tokatların art arda indiği,<br />
karın boşluğuna dipçiklerin aralıksız gömüldüğü,<br />
kalın ve ağır çizmelerin sırtta patladığı o an, sen<br />
değil ben bağırıyordum, ben ağlıyordum; benim<br />
yüzüm yanıyor, benim karnım ağrıyor, benim sırtım<br />
tekmelere direniyordu sanki. O tekmelerden birine<br />
sarıldım ve savruldum metrelerce… Sen, sen nasıl<br />
kalktın yerden Nasıl kapandın üzerime …<br />
Ben senin yerine ağlıyordum, kollarının altında.<br />
Sen tekmelere, dipçiklere aldırmıyordun. Senin sesin<br />
hiç duyulmadı, ya da ben duyamıyordum kendi sesimden.<br />
Bana sımsıkı sarıldın. Koynundaydım artık.<br />
Babam gittiğinden bu yana hiç böyle sarmamıştın<br />
beni. Özlediğim sıcaklığını o an bulmuştum.<br />
Ağlıyordum ama mutluydum, beni yine sevdiğini<br />
düşünüyordum. “Annem beni seviyorrrrrrrrr!” diye<br />
bağırmak istiyordum. Bağıramadım ağlamaktan.<br />
Sustum. Sıcaklığını, sevgini dinledim. Askerlerin<br />
bağırtıları, böğürtüleri çok uzaklardaydı artık. Ben,<br />
senin kollarındaydım, sen, benim üzerimde örtü…<br />
Saatlerce öylece kaldık. Hiç bitmesin istedim, hep<br />
öyle kalalım. Hep kollarında olayım. Sıcaklığını<br />
ruhumun derinliklerinde duyayım. İçime bir ırmak<br />
aksın, adı anne olan; bir gökyüzü dolsun, masmavi,<br />
pırıl pırıl, aydınlık, yüzün yüzüme değmiş gibi…<br />
Babam evine dönmüş gibi…<br />
***<br />
Olga teyze başından akan kanları büyük bir titizlik<br />
içinde temizliyordu. O temizledikçe yeniden<br />
kana bulanıyordu yüzün. Kanı durduramamıştı Olga<br />
teyze. Başını sıkıca sardı. Bir eli benim saçlarımda,<br />
diğeri senin elini tutuyordu. Sımsıkı yapışmıştı ince<br />
parmaklarına. Başını eğdi yüzüne doğru, konuşmak<br />
için.<br />
“Asret, sizi gönderecekler Kırım’dan. Sen bu<br />
halinle gidemezsin. Seni saklayayım. Kaçtı diyeyim.<br />
Görmedim diyeyim. Bilmiyorum diyeyim.”<br />
“Olga, seni rahat bırakmazlar. Sana da bize<br />
yaptıklarını yaparlar. Allah göstermesin öldürürler,<br />
gördün neler yaptılar...”<br />
“Bu yaralarla gidemezsin, bu çocuk tek başına<br />
kalır Asret. Ne yapar yapayalnız uzaklarda, çok<br />
uzaklarda …<br />
“…”<br />
Sen sustun, gözlerinden sızan yaşlara ben<br />
karıştım. Olga teyzeyi itiverdi minik ellerim.<br />
Üzerine kapaklandım. “Anam, canım anam…” dedim<br />
birlikte ağladık. Yaşların boşaldığı gözlerine<br />
değdirdim dudaklarımı. Kana kana içtim sevgini.<br />
Ben küçük bir pınardım sızım sızım akıp giden; sen,<br />
deli deli çağlayan sel. Ben bir küçük kız idim senin<br />
gözlerinde, sen ki Karadeniz’de bir girdap beni aşka<br />
çeviren…<br />
Olga teyzeyle birlikte birkaç elbiseyi küçük<br />
çantamıza yerleştirmeye başladınız. Sırtına alelacele<br />
babamın yün ceketini giyindin. Çok canının<br />
yandığını görebiliyordum. Başından hâlâ kan<br />
sızıyordu. Hızlı bir şekilde başındaki sargı bezini<br />
değiştirmeye çalışıyordun. Ellerin titriyordu. Olga<br />
teyze yetişmese bir bezi başına bağlayamayacaktın<br />
sanki. İki dakika içinde yeni sargı da kanınla<br />
kızarmaya başlamıştı. Ben babamın bana uzaklardan<br />
getirdiği bir bacağı olmayan bebeğimi aldım ellerime.<br />
Sımsıkı tutuyordum belinden. Siz evin içinde<br />
bir oraya bir buraya döndükçe ben de ardınız sıra<br />
döneliyordum, hiçbir şey yapmadan. Olga teyze:<br />
“Asret, sizi tren istasyonuna götürecek kamyon<br />
şimdi gelir. Acele edelim… Ay aptal kafam!…<br />
Size şimdi yiyecek lazım Asret… Ben evden ekmek<br />
alayım. Yeni pişirdim. Yanında dursun… ”<br />
diyerek evine koştu. Sen aceleyle ellerimden tutup<br />
beni kendine çektin. Başımı ellerinin arasına alarak<br />
yüzümü öpmeye başladın.<br />
“Hadi kızım, şu ıslak elbiseni değiştirelim.”<br />
“Anne biz nereye gidiyoruz”<br />
“Tamam kızım anlatırım, sonra. Hadi acele edelim.”<br />
diyerek, hızla beni soydun ve daha kalın elbiselerimden<br />
birini giydirmeye başladın. Ben<br />
babamın aldığı tek bacağı kopmuş bebeğimi elimden<br />
bırakmıyordum inatla. Sen beni giydirirken oyuncak<br />
bebeği, bir sağ elime bir sol elime geçiriyordum.<br />
Bana hiç kızmamıştın. Başka zaman olsa kızar,<br />
azarlar, bebeği bir kenara sertçe atar, “Bırak şunu<br />
artık elinden, giyinince alırsın yine eline, kaçmıyor<br />
ya kızım!” diye bağırırdın. Ama hiç bağırmadın.<br />
58