You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖRE<br />
Bir an durdun. Başını kaldırdın yukarı. Dikkatlice<br />
dışarıdaki sesleri dinlemeye başladın. Bir kamyon<br />
gürültüsü insan seslerine karışmıştı sanki. Panikledin,<br />
“Eyvah, geldiler işte.” dedin. Senin tedirgin<br />
yüzün beni de korkutmuştu. Aceleyle küçük<br />
çantamıza bir şeyler daha sıkıştırdın. Dışarıdaki<br />
sesler daha da artmıştı artık. Yanına koştum elini<br />
tuttum. O anda evimizin kapısı hızla açıldı. Olga<br />
teyze elinde ekmeklerle gelmişti. Ekmeklerin<br />
birkaçını çantamıza koydu. Bir tanesi Olga teyzenin<br />
elinde kalmıştı. Artık çantamızda yer yoktu, bir<br />
şeyler sıkıştıracak. Olga teyze aceleyle sağına soluna<br />
bakındı. Bir şey arar gibiydi. Babam gibi harpten<br />
dönmeyen Seydali’nin yılışık oğlunun sabah<br />
getirdiği gazete kapının yanındaki sehbanın üzerinde<br />
duruyordu. Olga teyze hemen onu aldı, elinde kalan<br />
ekmeği bu gazeteye sarmaya başlamıştı ki, kapımız<br />
hızla açıldı. İki asker içeriye girdiler, bağırıyorlardı<br />
yine. Bizi evimizden çıkardılar. Arkamızdan Olga<br />
teyze geliyordu elinde gazeteye sarılı ekmekle birlikte.<br />
Olga teyze, “Yapmayın, onlar günahsız.” diye<br />
bağırıyordu çaresizce. Yağmur yağıyordu hâlâ. Elimi<br />
sımsıkı kavramıştın annem.Çok korkuyordum,<br />
her tarafta bir kargaşa vardı. Askerler sürekli bir<br />
şeylere kızıyor, bağırıyor, sağa sola koşuşturuyordu.<br />
Karşımızda sıra sıra kamyonlar, kasalarında insanlar<br />
vardı. Karanlıkta hiç birini tanıyamıyordum. Sen<br />
birden sendeledin yere düştün, seninle birlikte ben<br />
de. Olga teyze arkadan hemen yetişerek seni yerden<br />
kaldırmaya çalıştı. “Gözüm kararıyor Olga.” dedin.<br />
Olga teyze sustu. Ağlıyordu. “Asret…” diyebildi sadece.<br />
Kamyonlardan birinin kasasına yaklaşmıştık.<br />
Askerlerden biri beni kaldırıp kamyon kasasındaki<br />
insanlara uzattı. Beni hemen yukarı çektiler. Elimde<br />
babamın aldığı tek bacağı olmayan bebeğim vardı.<br />
Hemen sana döndüm. “Anneeee…” diye bağırmaya<br />
başladım. Sen küçük çantamızı uzattın onu da<br />
yanıma koydular. Senin hiç sevmediğin, dedikoducu<br />
kadın, dediğin Ulviye teyzenin kucağındaydım. Beni<br />
sımsıkı kavramıştı Ulviye teyze. Olga teyze elindeki<br />
gazete kağıdına sarılı ekmeği uzatıyordu bize doğru.<br />
Uzanmış, ama tutamamıştım ellerimden kayıp<br />
düşmüştü. Avucumda gazetenin küçük bir parçası<br />
kalmıştı sımsıkı tuttuğum. Sen kamyon kasasına<br />
binmek için tırmandığında elini uzattın ben de<br />
uzattım sana elimi küçük parmaklarım parmaklarına<br />
değdi. Seninle göz göze geldik. Durdun öylece bir<br />
an. Gözlerime baktın, “Ağlama bebeğim.” dedin<br />
bana. Gözlerim gözlerinin içinde kayboldu, eridi.<br />
O kadar güzeldin ki… Sonra… Sonra, bir askerin<br />
kalın, hırıltılı; kirli, paslı; vicdansız sesi bir dipçik<br />
oldu sırtında. “Anammm…” diyen taptazecik bir<br />
söz serildi yağmurlu geceye, senin ince bedeninle<br />
birlikte. Yere düşmüştün. Avazım çıktığı kadar<br />
haykırdım “Anammmm…” diye. Ağlıyordum,<br />
inmeye çalışıyordum, Ulviye teyze kucağına<br />
bağlamıştı sanki beni. Sen kıpırdamıyordun hiç.<br />
Olga teyze başında “Asrett kalk…” diyordu. Askerler<br />
üşüştü başınıza. Biri o pis ellerini ince, uzun<br />
boynuna götürdü bekledi biraz. “Ölmüş… Bırakın,<br />
gidelim, herkes kamyonlara.” diye bağırdı. Olga<br />
teyze, “Katiller, katiller. Neden …” diye ağlıyordu,<br />
dizlerinin üzerine çökmüş. Birden tüm sesler kesildi.<br />
Hiçbir şey duyulmaz oldu. Annem senin sesin vardı<br />
sadece kulaklarımda, bana söylediğin şarkın vardı:<br />
Ben bir küçük kız idim,<br />
Anama yıldız idim...<br />
***<br />
Anam, yağmur yağıyor yine. Yüzüm göğe çevrili.<br />
Gözlerim sımsıkı kapalı. Sular saçlarımı tarıyor.<br />
Senin ince, uzun parmakların gibi... Yine bedenim<br />
titremekte huzurla. Yine yüreğim sızım sızım…<br />
Yine ben küçük bir kızım… Yine senin koynunda<br />
uyumuş, yine senin koynunda uyanmış gibi mahmur<br />
gözlerim. Yine kokunu ta ciğerlerime dek<br />
çekmişim de doymamışım. Kaybetmişim seni, hasretin<br />
rüzgârlarında; göğün rahmetinde, yağmurlarda<br />
bulmuşum: Sesini, tenini ve sıcaklığını…<br />
Anam, yağmur yağıyor yine… Ben şimdi Karadenizin<br />
öbür yakasında, içi badem ağaçları ile bezeli,<br />
yüzünü denize dönmüş evimin bahçesindeyim.<br />
Altmış dokuz yaşında, saçlarıma dokunan esintileri<br />
baba diye kucakladığım günkü kadar küçük bir kız.<br />
O yağmurlu felaket gecesinde avucumda bir gazete<br />
parçasını sımsıkı tuttuğum günkü kadar küçük…<br />
Sen yoksun artık yanımda. Babamın uzaklardan<br />
getirdiği tek bacağı olmayan bebeğim de yok. Senden<br />
kalan hiçbir şeyim yok. Sadece küçük bir gazete<br />
parçası ömrüm boyunca sakladığım itina ile. Babam<br />
gibi harpten dönemeyen Seydali’nin yılışık oğlunun<br />
o sabah getirdiği gazetenin parçası, üzerinde 18<br />
Mayıs 1944 yazan.<br />
Desen: Ünsal ERKAN<br />
59