Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖRE<br />
ŞEB-İ YELDÂ’dan<br />
•<br />
A. Yağmur TUNALI<br />
Hep böyle soran bakışlarını görüyorum. Acabâ, bu imtihan heyecanına dayanabilecek miyim Çağırıyor..<br />
çağırıyorsun… Sıradağlarla çevriliyim. Dört bir yanım sarılmış. Ben sana varmaya mecbûrum! Gerçek bu<br />
sade sözdedir; ama sormadan edemiyorum: “Bunu sen mi istedin, yoksa ben mi Bu hâle sebep ne, yâhud<br />
kim”<br />
Kendimi bir bırakabilsem, soruların sustuğu bir yerde dinlensem, diyorum. Orada muhakkak sen olacaksın:<br />
Başka türlü güzel ve başka türlü gerçek!<br />
Seferim sonsuza doğru. Bu sefer benim hayatımdır ve hayat, hep değişen görünüşleriyle bana bir karar üzere<br />
yürümenin yaradılış kadar kesin ve o nisbette ifadesiz duygusunu veriyor.<br />
Yürüyorum. Zavallı bir kuş, kuytuda bir yer arıyor. Kaçmıyor, kaçamıyor. Simitçi ihtiyarın iri gövdesi,<br />
rüzgârına engeldir; yetseydi, yetebilseydi keşke. Ayaz, gelip geçenlerin bilemeyeceği kadar ölüm kokuyor.<br />
“Elim varsa”, diyorum, “bir dokunabilsem.. onu hayata döndürebilirim!” Ve o, son bir gayretle uçup gidiyor.<br />
Hissediyorum ki bu hazîn bir yolculuktur. Yazık ki bir binanın duvarı dibinde onu görenler, mâcerânın<br />
başlangıcını bilmeyecek, bilemeyecek, hatırlamayacaklar. Bir aç köpeğin zayıf pençesi, bir çöplükte cesedini<br />
ortadan kaldıracak. Zavallı kuşun mezarı, şu kirli ve yapışkan tüyünde büzülen köpeğin hücreleri olacak ve ne<br />
garib, yaradılışın esrarlı kanunu, o köpeğe kuşun özelliğinden hiçbir şey vermeyecektir.<br />
Yürüyorum… Binbir görünüş içinde, yine soran bakışların var. Aşılmış dağların eteklerinde ürperişler titriyor:<br />
Aydınlık, âşinâ yüzler gibi ürperişler. Sesleri, sükûtları bir ürperişler… Hep bir karar üzere, özler ve söyler<br />
gibidirler. Onlara, bu özleyişi ve bu emsâlsiz sükût içindeki engin söyleyişi, hangi meçhul veriyor Ve hayret!<br />
Sen o özleyişin sükûtunda yine soruyorsun!<br />
Yol bilmem, dil bilmem, ben senin garîbinim! Beni sana götür, bana seni söylet! Gecenin gündüze kurbân<br />
oluşu gibi, uykunun uyanıklığa dönüşü gibi , seven dudakların öpüşü gibi.. değiştir, sana benzet! Soru sensin,<br />
soran sen!<br />
Yabana akmayan gözyaşlarıyla sırılsıklamım! Bu vâdî, uzar gider; ben, bir gülü koklar gibi bu yürüyüşe<br />
mecbûr olurum.<br />
Dağ-tepe demeden yollardayım… Kanımda sen dolaşıyorsun!<br />
63