FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖREMAHŞERİN ESRARINA SİZİ GÖTÜREN“ESRAR”•İlter YEŞİLAY“Mahşerin Esrarı” elime değer değmez, kızıl birbilinmezlik kapısından içeriye girdiğimi anladım.Satırların peşine sessizce takılan benliğim, daha bircümleyi okumadan öbürünün merakı içinde kalıp,küçük yürek çırpıntılarıyla başladı yolculuğa.Sayfalar sanki büyülü bir dünyanın kapısını açtıgözlerime.Kulaklarım, içsel sesimin fısıltılarının, anlamlı kelimelereve çağrılara dönüştüğünü hissetti.Görmesini bilenlerdenseniz eğer, romanın içindegelişen olaylardan çok, o müthiş yere bilinciniziyavaş yavaş hazırlayarak götürmeye çalışan kurgusukuşatıyor önce sizi…Duymasını bilenlerdenseniz; hepimizin özmayasındaki varoluş kaynağından yayılan ve bizivuslata erdirmeye çalışan o “gel” sesine kulak verippeşine düşmemeniz mümkün değil.Doğrusu kitabı gece okumaya başladığımda herzamanki gibi uzun bir sürede, kısa aralıklarla okuyarakbitirebileceğimi zannediyordum. Fakat busefer hiçte öyle olmadı. Sayfalar birbiri ardınagözlerimin önünden geçerken, anladım ki buzamansız, mekansız ve gizemli satırların arasındakiboşlukta yapayalnızdım. Artık elimdeki kitap benimmihmandarım olmuştu. O Süveyda’nın, ben onunpeşinden sırlar aleminin karmaşık sarmal yapısıiçinde yol alırken, yavaşça elinden tuttuğum Esrardede yüzüme gülümseyerek baktı… Sabahınilk ışıkları sayfalarda gezinirken ben çoktan ŞeyhGalip’in dizinin dibinde huşu, hüzün ve sabır giysilerimleoturuyordum.Sayın Mehmet Nuri Parmaksız ve İlhan Akın’ınberaberce kaleme aldığı “Mahşerin Esrarı” nı okurkeniki yazarın da Tasavvuf bilgisi ve edebi derinliğibeni hayran bıraktı.Farklı iki kalemin aynı potada büyük bir uyumiçinde bütünleştirdiği konular, Sayın Parmaksız’ın“Süveyda’ya Mektuplar” silsilesi ile bir solukta okunanroman, duygu dünyanızı felsefi ve fantastik biryolculuğa çıkartıyor. Fakat alışılanın aksine dingin,meraklı ve hüzünlü bu yolculukta beklenen bir sonyok.Bence, bu da çok iyi düşünülmüş. Çünkü baştansona anlatılmaya çalışılan aşk felsefesiyle bu“son”suzluk o kadar iyi uyuşmuş ki..Yazarlar sonu bulmaya çalışırken “MahşerinEsrarı” birkaç roman daha eklenerek seri halinegelecek diye düşünüyorum.Özellikle “Süveyda’ya Mektuplar”da beni çok etkileyenve tekrar tekrar okumama neden olan o denligüzel cümleler var ki birkaç tanesini paylaşmadanedemeyeceğim.1. Mektup (Alıntı)“Kitaplar karıştırıp, sözlükler süzüyorum. Şiirlerokuyup mısralar diziyorum. Aşka dair ne varsa bulmayaçalışıyorum.Yoruluyorum ama bıkmıyor, usanmıyorum.”2. Mektup (Alıntı)“Tabiatı ve evreni çözmeye çalışan ilim, aşkadair bilinmeyenleri ne kadar aydınlatabilir?Yaşanılanların, duyulanların ve öğrenilenlerin mukayesesineticesinde elde edilen tecrübe, insana nekadar iş görebilir?Cevapların bulunduğu noktaya yeni sorularınyarenlik edişi, bilinçaltımızın aydınlanmasıyla mıalakalı acaba?”3. Mektup ( Alıntı):“Tüm sıkıntıdan azade olmuş bir gönlünsarhoşluğunu bozacak tek şeyi biliyor musun?Beklenip de gelmeyen sevgilinin gönlüme verdiğiızdırabı nerden bileceksin.”4. Mektup (Alıntı):“Sen her şeyin merkezinde, sen her şeyin özündesin.Bu güne kadar seni başka yerlerde aradım. Amaşimdi anlıyorum ki, sen benim gönlümün içinde gizlisin.Sonsuza kadar orada kal tıpkı Pi sayısınınsonsuzluğu gibi…”43
FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖRE7. Mektup (Alıntı):“Sana doğru yol alırken, geç kalmaktan korkuyorum.Fırtınaları bitmeyen, karanlığı yaşadığım deryandayolumu şaşırmama izin verme Süveyda…”8. Mektup (Alıntı):“ Pişmenin ve yanmanın bir sonu var mı ki Süveyda?Varlık –yokluk, soyut-somut, maddi ve manevi. Herkavramı zıddıyla ya da yakın anlamıyla eşleştirdimama Aşk’ı ancak yine aşk kavramından başkasıkarşılamıyor görüyorsun.”Bu birkaç damla sizi ancak o muhteşem denizinkıyısına gidecek yola getirebilir. Eğer gerçek aşkınenginlerinde bazen dalgalarla boğuşmak, bazen masmavisularla hemhal olmak, sonunda Süveyda yelkenlisiyleHüsnü Aşk’ın, eşsiz ve dingin kıyılarınavarmak istiyorsanız sadece “Mahşerin Esrarı’nın ilksayfasına kendinizi bırakmanız yeterli.Edebiyatımız adına Sayın Mehmet Nuri Parmaksızve Sayın İlhan Akın’a sonsuz teşekkürler…YORULSAM BUGÜN•Mehmet SAĞÇıksam yücesinde kalsam dağların,Dalsam rüyasına kutlu çağların.Ardına bakmadan giden yolların,Seslensem ardından yorulsam bugün...Her güne dün olsam, yaşarcasınaEn küçük derede coşarcasınaAğır adımlarla koşarcasınaBir varmış bir yokmuş sanılsam bugün...Bilene dost olsam nar’ın özünü,Bir peçe gibi kaldırsam, tutsam hüzünü,Dost ocağının sönmüş közünüÜflesem, yandırsam, yorulsam bugün....44Resim: Mesut DİKEL (Sulu Boya)