FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖREDesen:Yusuf Kemal YOZGATYENİ TARİH ANLAYIŞIYENİ BİR DÜŞÜNCE MODELİ:TÜRKİYE-TÜRKİSTAN BİLEŞKESİ-2-•<strong>Ahmet</strong> ŞAFAKDEDE KORKUT’UN COĞRAFYASI OSMANLIMİLLETLER TOPLULUĞU COĞRAFYASIOLABİLİR Mİ?Türkiye’yi, Anadolu coğrafyasının yarattığı teziniçürüten böylesi bilgiler haddinden fazladır.Bunlardanbiri de Oğuz Ata, Dede Korkut’tur. Kazakistan’dan,idil-Ural Türklerine, Azerbaycan’dan, Anadolu’yakadar nerede bir Türk topluluğu varsa boy boylamış,soy soylamış olan Dede Korkut’un bu topraklardakiesamesi ne yazık ki popüler anlamda kitaplardatozlanmaya bırakılmış, masallar düzeyineindirgenmiştir.Dede Korkut’un Türk Dünyasını birleştiren varlığınıngörmezden gelindiği bu ortamda adeta birkültür soykırımı ile karşı karşıya olduğumuzubelirtmeliyim. Bu kültür soykırımı bizi Türkiye-Türkistan bileşkesinden mahrum bırakmakta, emperyalterzileri ve işbirlikçilerini güçlendirmekte vetarihin yolunu tıkamaktadır.Oysa, Orhan Şaik Gökyay yüz yıllar önce söylenegeldiğibilinen Dede Korkut Destanları üzerineyaptığı çalışmalarda halkın bu destanları şuuraltındamuhafaza ettiğini ve masallarında, geleneğindeyaşattığını belirterek aslında kollektif şuuraltımızdatarihin yolunun canlı tutulduğunu söylemektedir.Örneğin bu destanlardan özellikle Bamsı Beyrek,Deli Dumrul ve Tepegöz’ün ülkemizin kuzeydengüneye, doğudan batıya pek çok bölgesindeyaşatıldığını, kuşaktan kuşağa anlatılarak muhafaza53
FİKİR SANAT VE EDEBİYATTA TÖREedildiğini söyler. Destanların rivayetler halindeyaşaması çok dikkat çekici bir sosyal zenginliktir.Türkistan’dan bütün bir Oğuz coğrafyasına kadarbilinen, tanınan ve sevilen Dede Korkut’unAnadolu’da halk kültürü içinde ağırlıklı olarakyer alması önemlidir. Nesnel örnek verecek olursakBamsı Beyrek destanının Safranbolu, Kilis,Yozgat, Sinop, Bayburt, Trabzon, Erzurum,Beyşehir, Zile, Mucur, Tepegöz Destanı’nın Kastamonu,Bayburt, Ankara, Çorum, Boğazlıyan, Kars,Çankırı, Siirt, Pozantı gibi yerleşim bölgelerindeyaşatılıyor olması şuuraltımızdaki yurt atlasının nekadar haşmetli olduğunu ve bu yurdun sınırlarınındestanlarımızla, mitolojimizle çizildiğini gösterir birharikuladelik taşıdığını itiraf etmeliyiz.Türk Dünyasının manevi önderleri cihetindeki bubirliği siyasi yapılaşma ve devlet modeli konusundada kendisini kati çizgilerle göstermiştir. Türkistan-Türkiye terkibinin katıksız düşmanı olan çevreleregöre Hun - Göktürk - Uygur - Karahanlı - Selçuklu -Osmanlı ve Cumhuriyet zinciri bir tarihsel fantezidir.Bu devletlerin birbirleriyle hiçbir ilişkisi yoktur.OSMANLI ‘DA TÜRKİYE - TÜRKİSTANPOLİTİKALARIOsmanlı İmparatorluğu, kuruluşundan çöküşünekadar ki zamanda yer yer devşirmelerin etkisinegirse de, bürokratik merkez Balkan kökenli Hristiyanmenşeyli dilaver oğlanlarının devlet katmanlarındakiyükselişi ile Türkmen geleneğine sırtını dönsede bir Türk devletidir ve Selçuklu’dan mirasaldığı, İlhanlı Devletinin askeri yapılanmasındankatıkladığı siyasal bir mevkiin temsilcisi olmuştur.Bu devlet geleneğine rağmen Osmanlı’nın Bizans’ınkurumlarını taklit ettiği iddiasını savunarak Türkiye-Türkistanzincirine darbe vurmak isteyen builim adamlarına büyük tarihçi Fuat Köprülü’nün“Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerinetesiri “ isimli eseri tokat gibi yanıt niteliğindedir.Anadolu’daki Türk devletlerini birbirinden kopukhanedanlar şeklinde telakki eden batıcı-liberal tarihtezleri yukarıda bahsettiğimiz bir siyasi zihniyetehizmet etmektedir. Ancak, oryantalist bir merkezdenidare edilen bu çalışmalar tarihsel gerçekleri gözardı edemez. Osmanlı İmparatorluğu’nun zirve asrıolarak kabul edilen 16. yüzyılda bütün Orta AsyaTürk devletleri Türkiye ile ilişki içindedir. KazakHanlığı, Harezm Hanlığı, Özbek Hanlığı, KırımHanlığı, Çağatay Hanlığı, Safevi Devleti, BabürDevleti ve Osmanlı Devleti sıkı ilişkiler içindedir.Birbirlerini kardeş, karındaş olarak gören bu devletler,buna rağmen hanedanlık asabiyeti ile bazençatışırlar da. Osmanlı Devleti bu aşamada adetabir hakem pozisyonundadır. Safevi ile anlaşamazama Özbek Hanlığı ile sürekli iyi gelişmeleriçindedirler. Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’iyenerek girdiği Tebriz’de Hüseyin Baykara’nın torunuBediüzzaman’ı cezalandırmayıp aksine hılatgiydirip yanına oturtması bir kök birliği asabiyetiolarak yorumlanmalıdır. (Bu töre Türk devletgeleneğinde derin bir anlam içermektedir. Benzerolarak Emir Timur, Cengiz sülalesinden bir prensiömrü boyunca yanında bulundurmuş, kendini“Emir” ünvanı ile sınırlamış ama ona Kağan soyluolduğu için büyük saygı duymuştur. Yine Akkoyunluhükümdarı Cihanşah, Kayı boyunun Oğuz Han’ınoğullarından Gökalp’e dayandığını belirterek İkinciMurat’a hürmetle yanaşması dikkat çekicidir.)Osmanlı İmparatorluğu’nun üstelik İstanbulfethinden sonra bile sarayda Uygur-Çağatay lehçesindekatipler bulundurması da diplomatik bir gereklilikdeğil kökbirliği noktasındaki asabiyyet algısıolarak görülmelidir.APARAT DEVLETLER İDEALİ: OSMANLIMİLLETLER TOPLULUĞUAKP iktidarı Türkiye’nin Türk Dünyası ilerabıtasını kesmesi konusunda önemli adımlar atarkenbu konuda Osmanlılık sempatisini de kullanmaktadır.Halbuki, geçmişte Türk coğrafyasındanTürkiye’ye yönelen ilgi Türklüğün en büyük siyasivarlığına olan ilgi olarak anlaşılmalıdır.Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu andan itibarenTürk Dünyasının bütün aydınlarına kapısını açmış,bu aydınları birinci meclisten itibaren etkili makamlaragetirmiş, bu sebeple bütün bir komünist rejimboyunca Türkiye çekim merkezi olarak varlığınısürdürmüştür.Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, Türklüğün bağımsızve en güçlü kalesi olarak bilinmektedir. TürkDünyasındaki bütün aydınlar bunu böyle kabuletmiştir. Ali Bey Hüseyinzade, Yusuf Akçura,Zeki Velidi Togan, Sadri Maksudi Arsal, MehmetEmin Resülzade, <strong>Ahmet</strong> Ağaoğlu gibi aydınlarTürk Dünyasının muhtelif bölgelerinden gelmiş,Türklüğe hizmet etmiş, Anadolu topraklarında ebediuykularına yatmışlardır.Şimdi mesele bu büyük Türklük denizini hareketegeçirmektir. Zaten hiçbir zaman ölmeyecek olanTürkiye-Türkistan tarihi yolu geleceğimizi de belirleyecekbir yol haritası haline dönüştürülmelidir.54