13.07.2015 Views

TANRILAR OKULU - E-Kitap İndir - E-Kitap Oku

TANRILAR OKULU - E-Kitap İndir - E-Kitap Oku

TANRILAR OKULU - E-Kitap İndir - E-Kitap Oku

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Tanrılar <strong>Oku</strong>luTaksi şehrin trafiği içinde yavaşça ilerlerken, Fiorello çoktan ailehikayesini anlatmaya başlamıştı bile: okuma yazması olmayan büyükbabasıönce Avusralya'ya daha sonra da İngiltere'ye göç etmiş, kurduğu ayakkabıfabrikası sayesinde çok zengin olmuştu. Babası ise, beraber squash oynadığıüç arkadaşının, sahip olduğu herşeyi borsaya yatırmasına izin vermesindenbirkaç hafta sonra beş parasız kalmıştı. Fiorello, bu olanlardan dolayıbabasına içten içe beslediği kinden, çok genç yaşta geçimini sağlayabilmekiçin şarkı söylemeyi bırakmak zorunda kalışının yarattığı ve hiçbir zamansilinmeyecek o hayal kırıklığından bahsederek benimle sırrını paylaşıyordu.Babasından kalan tek miras olan taksi ruhsatını, bir zamanlar vazgeçmeyezorlandığı düşü, şimdi kendi oğlunun gerçekleştirebileceğine dair olanumudunu, hem okulda hem de evde olağanüstü zeki tavırlar sergileyen vegelecekte muhakkak çok büyük işler başaracak olan birbirinin tıpatıp aynısıikiz torunlarını anlatıyordu. Bu çocuklar, hiç kuşkusuz, fabrikatör atalarınınbir zamanlar kurmuş olduğu imparatorluğu yeniden hayata geçireceklerdi.Fiorello hikayesine devam ederken, sesi gittikçe endişelerimin arkaplanında alçalmaya başlamış ve kendimi çocuk halimle berber Saverio'nunpudra kokulu dükkanında, yaldız çerçeveli tozlu aynanın yanındabuluvermiştim.. Küçük bir çocukken, Saverio'yu işinin başında, anneminkesin talimatları doğrultusunda tıraş edilen ensemin sonsuz tekrarınıngörünümleri arasında izlerdim. Arkamdaki o hafif eğik aynanın içindesadece kendi görünümlerimden oluşan defalarca yinelenen ben, taksişoförünün hikayesindeki nesillerin tekrarı gibi, sanki zaman içindeki biryaradan ileriye fırlatılıyordum.Bu ardışık, babadan oğula aktarılan duyarsız yaşamlar ve parçalarabölünmüş ölümsüzlüğün çaresiz sefaleti midemi bulandırıyordu. Bu koşullaraltında var olmak istemiyordum. O anda, aralıksız tekrar eden, her zamanaynı olan görünümlerin ve olayların, korku ve endişe altında ezilen,programlar ve hesaplamalar arasında hırpalanan sıradan insanlarınyaşamlarının olumsuz duygulara nasıl yem olduğunu ürkütücü birinandırıcılıkta fark ediyordum.İnsanlar birbiri ardına, babadan oğula aktarılarak, yaşlanmaya, hastalanmayave ölmeye amansızca mahkum olmuşlardı.Hayatımın labirentini, kendi eserim olan o sinsi hapishaneyi, mantığaaykırı olarak, hem gardiyanı hem de tutuklusu olduğum ve doğası gereğiiçinden çıkış olmayan bu zindanları tanıyordum. Çözümleyip sonsuza dekgeride bıraktığımı sandığım zorluklar ve problemler hala oldukları yerdeduruyor, görünürde hiçbir çözüme ulaşmadan ve giderek daha acı verici birhalde yineleniyorlardı.449

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!