Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
memişti hâlâ. Stoyanofun kollarını arkadan bağladılar: "Onun<br />
Reveş'e gittiğini biliyoruz, başka yere değil. Hepsini biliyoruz.<br />
Gece senin yanında kaldı."<br />
Stoyanof susuyordu. Yüzünde sadece bir hayret ifadesi vardı.<br />
Teğmen Gonef bacaklarını çekti, yere eğildi. Yeryüzünün bu karanlığı<br />
içinde iki küçük aydınlık nokta vardı: Stoyanofun gözleri.<br />
Gonef iğne batırılmış gibi bağırdı birden: "Asın şunu be uzunlamasına<br />
ne duruyorsunuz!" Bağlı kollan ve ayaklan arasından bir<br />
sopa geçirip sobayla kapının kalası arasına uzattılar. Sağa sola<br />
sallamaya başladılar, liflerinden gıcırtılar geliyordu. Kapının<br />
kalası adamın ağırlığına dayanamadı, yıkıldı, gene toz, toprak<br />
doldu içersi. Kadını yakaladılar: "Konuş." Kadın titredi, dudaklarını<br />
oynattı. Konuşmak istiyordu ama sesi çıkmıyordu. Nihayet<br />
durumu onlar da anladılar: "Allah cezanı versin senin de!"<br />
Stoyanof ayıldığında yerde yatıyordu. "Seni böyle bırakacağımızı<br />
mı sandın. Söyle bakalım nereye gitti?" Yüzünü toprağa<br />
bastırdılar. Askerlerden biri boynuna oturdu. Sopayla vurdular<br />
sonra sırtüstü çevirdiler: "Nereye gitti?" Stoyanof uzaklara -<br />
kulübe ne kadar büyümüştü- karısının yüzüne bakıyordu. Birbirlerine,<br />
sanki birkaç gün önceki vedalaşma ikisinden birinin<br />
diğerini terketmesi olmuş ve bir daha da hiç görüşmemişlerdi.<br />
Gömleğini ve derisini vücudundan ayırdılar, sopalarla dövdüler.<br />
Kadın kocasının oracıkta ölmekte olduğunu görüyor, ancak aklı<br />
ölenle değil henüz yaşamakta olanla, şimdi şu sıralarda dönmesi<br />
gereken Andreas'la uğraşıyordu.<br />
Aydınlık bir öğlende kapının ağzında küçük bir gölge durdu.<br />
Kadın boşuna gözleriyle onu geri döndürmeye çalışmıştı, şimdi<br />
artık çok geçti. Andreas yere baktı, kıpkırmızı bir baba. "Sen de<br />
burada mısın?" -"Yok hayır. Tann tanığım olsun bu adamı tanımıyorum."<br />
Kaçtı gitti. Aşağıdan bu yana doğru çınarların son kırmızı lekeleri<br />
ateş gibi parlamışlardı. Ama yukarsı soğuktu, her şey<br />
sönmüş gibi. Yapraklar rüzgârda sallanınca alev alev oluyorlardı.<br />
Gök iyice yakındı. Andreas korkuyordu.<br />
Etini kemiğinden ayınncaya kadar Stoyanofu dövdüler, sonra<br />
arkası üstü çevirdiler. Kan revan içindeki yüzünde gözleri tüken