Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
aşlamıştı, ikinci geceye giriyorlardı.<br />
Ertesi gün gemi Ti-Kiang'da durdu.<br />
Sabırsızlıkla askerlerin yukarda sıraya dizilmesini beklediler.<br />
Askerler karaya çıkarıldılar. Kantinin penceresi içerden<br />
sürgülenmişti. Kirli bir tabak yığının çevresinde orada unutulmuş<br />
gibi oturuyorlardı. Sonunda bazılarını dışarı çıkardılar ama<br />
diğerleri içerde kaldılar. Bir süre sonra bir subay gelip kapıyı açtı.<br />
Arkasındaki askerleriyle kapının eşiğinde durup içeriyi gözleriyle<br />
aradı. Dazlak kafalı adamı yakaladılar. Çenesi korkudan aşağı<br />
sarkmıştı. O an Liau Yen-kay, geçmiş güçlü bir ışıkla aydın<br />
latılmış gibi bu adamı daha önce nerede gördüğünü anımsadı: gemi<br />
adamları sendikası komisyonunda. O da güneye görevli olarak<br />
gönderilmişti. Sünger gibi bir yüzün içindeki yuvarlak gözlerden<br />
iki sivri uç Liau'ya doğru dikilmişti. Adam da Liau'yu tanımıştı<br />
şimdi.<br />
Şimdi artık hepsi dışan çıkabilirlerdi. Küçük kent ağzına kadar<br />
asker doluydu. Kentin içine pompayla itiliyor gibi Liau ve<br />
diğerleri pazar yerine doğru yürüdüler.<br />
Kürsülerden Çan Kay-şek'in adamları yeni seferi anlatıyorlardı.<br />
Liau Yen-kay askerlere bakıyordu. Anlamsız meşin giysileriyle<br />
aynı kumaştan kesilmiş gibiydiler. Açılan son sefer askerlerin<br />
isteksizliği yüzünden başarıyla sonuçlandırılamamıştı. İşgal<br />
ettikleri köylere sovyet pankartları ve bayrakları girince deli gibi<br />
hepsi bir yana dağılmışlardı. Ama şimdi toplanan bu yeni askerler<br />
böyle bir şeyi yapacak gibi görünmüyorlardı. Yüzlerindeki ifadeye<br />
bakılırsa hepsi birer dakika arayla birbirlerinin üzerine ateş edebilirlerdi.<br />
Kürsülerden birine genç birisi çıktı, yaptığı birkaç hareketle<br />
oradakilerin hepsinin dikkatini üzerine çekti. Yüzlerin birbirinden<br />
farksız ifadesi üzerine bir kolun upuzun gölgesi düştü.<br />
İnce neredeyse kulakları yırtan bir sesle bağırıyordu: "<strong>Yoldaşlar</strong>,<br />
askerler..." Hareketsiz duran kalabalık birden kıpırdandı, toparlandı.<br />
Birileri uzanıp onu kürsüden aşağı çektiler, ölüsünü<br />
sürükleyerek götürdüler. Konuşmacının yüzü bir süre Liau'nun<br />
aklınca kaldı. Birdenbire kardeşinin ölmüş olabileceğini<br />
düşündü; artık onu bir daha görebileceğini düşünmek saçmaydı.<br />
Büyük bir acıyla sarsıldı.