Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
"Belki de senin haberin yoktur."<br />
"Amma da yaptın... Bunu bilen birisi olsaydı, ben bilirdim. Burada<br />
olmadığı kesin."<br />
"Yukarda öyle söylediler."<br />
"Demek oradan geliyorsun..."<br />
Gözlerinde küçücük noktalar yandı söndü. Ayağa kalktı, taze<br />
ekmek getirdi. Dimofun bir şeyler düşünmüş olduğunu, hayal<br />
kırıklığına uğradığını anlamıştı. Tabağına yeniden yemek doldurdu.<br />
"Yeter, yeter..."<br />
"Bırak doldurayım Dimof. Sana kanımızı verdik, şimdi biraz<br />
ekmek vermişsek ne olmuş yani."<br />
"Nasıl?"<br />
"Tam sen gittikten sonra. Daha iki saat bile geçmemişti."<br />
Dimof çiğniyor, çiğniyordu. Bu yemeği son lokmasına kadar<br />
yemeliydi.<br />
"Dudofun kaçtığı zaman değil miydi?"<br />
Şimdi kadın sinirlenmişti: "Dudofmuş. Ne istiyorsun Dudof<br />
dan? Kimse bilmiyor onun nerede olduğunu. Belki de çoktan<br />
yurtdışına çıktı. Buralara çoktandır uğramadı. O zamanda bir<br />
sen bizim oraya gelmiştin."<br />
Dimof tabağın dibindeki yağı da ekmeğin kenarıyla temizledi.<br />
Yediklerinde kum tadı vardı. Kadın gene onu incelemeye koyuldu.<br />
Dimof düşünüyordu. Vardığı bu noktadan geriye bakınca her<br />
şeyi daha açık görüyormuş gibi çevresine bakınıyordu.<br />
Kendi çocukluğunu görüyor, Omo deresinin üzerindeki küçük<br />
köprünün tahtalarına yaslanmış, korku ve sevinçle, karamsar ve<br />
mutluluk dolu, suyun halkalarına bakışını, ilk olarak dayandığı<br />
tahtalardan, sudan, hava ve dağlardan başka bir şey olduğunu<br />
kavrayışını düşünüyordu. Sonra ilk kez ağaç kesilen yere gidişi.