öğrenci oturumu - Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

TMMOB
HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
sert güç; bu asker olarak çıkarlarınızın, biraz önceki saydığım, Amerika’nın egemen
olmasını istediği yerdeki çıkarlarını takip etmek için sert güç kullanacaktı, ekonomik güç
kullanacaktı ve askeri güç kullanacaktı. Bunu Neo-Con’lar destekledi; Dick Chaney’in
de başında bulunduğu, Rumsfeld’lerin başında bulunduğu Bush Yönetiminin birinci
hükümet döneminde şahinler dediğimiz bu grup, saldırarak bir yere askeri gücünü
göstererek, onları havuç-sopa politikasıyla Amerikan denetimine almak.
Bunu yaparken, bunların ilk müdahale alanları yine Afganistan oldu. Fakat, Afganistan’ın
hemen ardından 11 Eylül olayı izledi. 11 Eylül olayından sonra ikinci görüş ortaya atıldı;
bunlara da “Soft power” dediler, “Yumuşak güç” dediler. Yumuşak güçle ne yapılabilinirdi
Amaçları aynı, yine enerji bölgelerini ele geçireceksiniz, gerekli yerlere üsler kuracaksınız,
ama bunu yumuşak güçle yapacaksınız. “Yumuşak güçle nasıl yapılacaksınız” denildi.
“Yumuşak güçte silah kullanmayacaksınız, çünkü Amerika demokrasi beşiği bir ülkedir,
demokrasiyle tanınmış bir ülkedir, demokrasi taşıyıcısı olarak bu işi yapacaksınız. Öyle
önerilerde bulunacaksanız ki, başkalarına cazip gelecek bu önerileriniz ve bunları da ikna
ederek hedeflerinize ulaşacaksınız. Yumuşak güçte zorlama ve baskı olmayacak” denildi.
Bunu da savunanlar, George Soros dediğimiz bir finans spekülatörüydü. Bunlar, bu
dönemde ve son günlerde de çok kullanılan, fetişizm boyutuna gelmiş olan STK’ları, sivil
toplum örgütlerini kurdular. Bu kuruluşla birlikte de anılan ülkelerde, Orta Avrupa’dan
başlamak üzere, Türkiye’yi de içine alan Güneydoğu Avrupa, oradan Ortadoğu -şimdi
başladı işte, Afrika çizgisine geldi- Kafkaslarda ve Orta Asya’da rejimleri Amerika lehine
çevirecektiniz.
Burada özellikle Bush döneminin o şahinleri buna direndiyse de Irak’ın işgalinden sonra
Amerikan askerlerinin ölü sayısı 2 bini aşınca, bu şahinler dediğimiz Neo-Con’lar çekildi
ve ikinci grup olan Soros grubu girdiler. Ne yapacaktınız; gireceğiniz ülkeye kendinizi
sevdirecektiniz, güzel şeyler söyleyecektiniz, ikna edecektiniz, zor kullanmayacaktınız ve
bunlarla ne yapılmaya başlandı; örneğin demokrasi kavramı kullanıldı, devrim kullanıldı,
sivil toplum sözcüğü kullanıldı. Dikkat ederseniz, biraz önce Ahmet Bey, “Demokraside
bu olur mu” dedi. Hatta daha ileriye geçildi, “İleri demokrasi” de denildi ülkemizde
buna. Ama bizim bu demokrasi, bildiğimiz demokrasi kavramlarına uymuyordu. Örneğin
biz ilk kez devrim kavramını siyasal literatürde Fransız devriminde biliriz. O da nedir
Çok geniş kapsamlıdır da, dar anlamda, şu an kullandığım anlamıyla devrim, bir toplumda
siyasal rejimin ani ve hızlı bir şekilde niteliğini çoğunluğun lehine olacak şekilde akla
dayanarak, duygusaldan uzak ve duygulardan uzak bir şekilde değiştirilme biçimine
devrim deniliyordu. Fransız devriminin cazibesi ve özelliği de oradan geliyordu. Bir
de evrensel nitelik taşıyordu. Örneğin İnsan Hakları Bildirgesinde ne diyor; “Fransızlar
eşittir, Fransız erkekleri eşittir ya da Katolikler eşittir” demiyor bildiğiniz gibi, “Tüm
insanların doğuştan gelen ve devredilemez hakları vardır” diyor. Bu çok evrensel bir
değer olduğu için de Fransız devrimi, hakkettiği o pozitif anlamı doya doya izleyicisine
ve takipçisine kendini aktarabiliyor.
Oysa günümüzde bakıyoruz; devrim, özgürlük, insan hakları gibi kavramları daha çok
biraz önce bahsettiğim, o Amerika’nın 5 amacını gerçekleştirmek için “Soft power”,
180
13. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011
PANELLER
THBTK