21.03.2013 Views

islam%20akaidi

islam%20akaidi

islam%20akaidi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

24<br />

İSLAM AKAİDİ<br />

Peygamberimiz'e peygamberlik görevi verileceği dönemde Mekke'de Hz.<br />

İbrahim'in şeriatı üzerine yaşayış sürdürdüklerini iddia eden Hanif dini<br />

taraftarları vardı. Bunlar, putlara tapmaktan vazgeçerek Hz. İbrahim'in dinine<br />

girmişlerdi. Bunlar, Allah'ı birliyor ve kavimlerinin putları adına kestikleri<br />

kurbanları yemiyorlardı. Panayırlarda tevhidin hakikatı ile ilgili nutuklar<br />

söylüyorlar, putların batıllığına dair deliller getiriyorlar ve onlara tapmamayı<br />

öğütlüyorlardı.<br />

Ne var ki, Hanif dininden olduğunu iddia eden bu kimselerin savundukları<br />

düşünce, sadece zihinde taşınan, salt fikir ve kuramsal inanış ve anlayış<br />

olmaktan öteye gitmiyordu. O yüzden müşrik Mekke toplumunda en ufak fikri<br />

ve pratik bir etkinlikleri yoktu. O putperest toplumda ortaya koydukları fikirleri,<br />

sadece nazari inanç biçimiydi. Bunun için de bu kimseler, şirk temeline dayalı o<br />

cahili toplumda müşrik putperestlerle aynı ortamda, birbirleriyle fiili olarak<br />

çatışmadan yaşıyorlar ve bu konumları kendilerini fazla rahatsız etmiyordu.<br />

Kokuşmuş bu küfri toplum düzeninin geleneği, göreneği, örf ve adetlerinin<br />

pratik olarak içindeydiler. Bu yüzden, pratik yaşamdan uzak bulunan ve sadece<br />

nazariye olmaktan öteye gitmeyen tevhid akidesine bağlı olmaları, onları o<br />

haysiyetsiz yaşayış tarzından, cahili ortamdan ve kokuşmuş zulüm tasallutu<br />

altında zelil bir hayat sürdürmekten uzaklaştırmıyordu.<br />

İslami davetin en önemli ve temel maddesi, tevhidin ispatı ve şirkin reddi<br />

olduğu için, cahili Mekke atmosferinde, yerleşik şirk düzeni içerisinde gündeme<br />

gelen tevhid akidesi, özel bir yaşam biçimini göstererek, inkılapçı bir kimlikle<br />

işe başladı. İslam'ın siyasi, iktisadi ve sosyal bir sistemin ve hayatın bütün<br />

alanlarına hükmeden bir nizamın adı olduğu net bir şekilde ilan edildi. Şirkin<br />

her çeşidinin çürütüldüğü deliller ileri sürüldü ve gayet özlü bir şekilde insanlar<br />

tevhide davet edildi. Tevhid fikri anlatılırken, sadece zihinsel olarak Allah'ın var<br />

oluşu değil; O'nun tek oluşunun anlamı ve bu akideye olan ihtiyaç da anlatıldı.<br />

İşte Rasulullah (s.a.v.)'in kavmine sunduğu tevhid anlayışı ile Hanifler'in<br />

savundukları tevhid fikri arasındaki temel fark bu noktada odaklaşıyor: Bir<br />

yanda hayatın bütün alanlarına hükmeden, hem zihinsel, fikirsel, ve hem de<br />

pratiğe yansıyan bir akide; diğer yanda sadece zihinde yer eden, sadece kalpte<br />

yer tutan ve pratiğe indirgenemeyen, hayata geçirilemeyen bir inanç ...<br />

Peygamberimiz, risalet ile görevlendirildikten sonra yaptığı ilk iş, inanç ve<br />

amele dayanan, teorisi ve pratiği olan gerçek tevhid anlayışını yerleştirmek<br />

olduğu için Mekke'nin egemen güçleri, idareyi ellerinde tutan müstekbirler,<br />

kendisine karşı savaş başlattılar. Savunduğu bu saf akide, Peygamberimiz'i<br />

kafirlerle karşı karşıya getirdi. Kafirler, kendisine has, özel bir yaşam biçimi<br />

sunan bu akidenin, kendi cahili sistemleriyle asla uzlaşmaya girmeyeceğini,<br />

yeryüzünde tağuti rejimlerle sürekli ve amansız bir mücadele içerisinde

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!