Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
69<br />
Spielberger (1962, Akt., Skehan, 1990: 115), kaygı etkisinin, yetenek düzeylerine göre<br />
değişiklik gösterdiğini ortaya koyan bulgular öne sürmüştür. Buna göre ‘yüksekyeteneğe<br />
(beceri)’ sahip olan öğrencilerde kaygı, ‘kolaylaştırıcı’ bir eğilim sergilerken,<br />
‘düşük ve ortalama-yeteneğe (beceri)’ sahip olan öğrencilerde kaygı, düşük<br />
performansa, hatta başarısızlığa neden olmaktadır. Aynı şekilde Scovel (1978, Akt.,<br />
Skehan, 1990: 115) de kaygının, öğrenme sürecinin farklı düzeylerinde farklı etkileri<br />
bulunduğunu ileri sürmüş ve kaygının, ileri düzeyde kolaylaştırıcı bir etkiye sahip<br />
olduğunu; buna karşın düşük düzeyde ise engelleyici etkisinin bulunduğunu ifade<br />
etmiştir. Buradan hareketle ‘yüksek-yeterliliğe’ sahip olan öğrencilerin, kaygıya neden<br />
olan durumlarla daha esnek bir biçimde başa çıktıkları daha geniş bir davranış<br />
repertuarına sahip oldukları ihtimalinden bahsedilebilir.<br />
Araştırmalardan ortaya çıkan sonuçlardan hareketle, öğretmenlerin kaygı düzeyleri<br />
yüksek olan öğrenciler için farklı yaşantılar ortaya koyması zorunluluğu belirmiştir.<br />
Dolayısıyla öğretmenler bu aşamada olumlu yaşantılar sağlayarak öğrencilerin özalgılamalarını<br />
değiştirmeleri gerekmektedir. Sık aralıklarla yapılan kısa sınavlar,<br />
alternatif test (ölçme) metotları (bireysel ölçme vb.), sınavlarla benzerlik gösteren öntest<br />
pratik uygulamaları öğretmenlerin başvurabileceği yollardandır.<br />
Bailey (1983, Akt., Skehan, 1990: 116), bireyler arası yaşanan rekabetin (kaygı<br />
düzeyini arttırıcı faktör olarak), bireylerin dayanışma duygusunun ve sınıf<br />
arkadaşlığının (kaygı düzeyini azaltan faktör olarak) kaygı üzerinde etkilerinin<br />
bulunduğunu belirtmektedir.<br />
Öte yandan, psikoanalitik kuramlar çerçevesinde yapılan araştırmalardan elde edilen<br />
veriler kaygının istisnasız olumsuz etkilerini vurgulamakla birlikte, öğrenme<br />
(şartlanma) kuramları çerçevesinde yürütülen deneysel çalışmalarda kaygı-davranış<br />
ilişkilerinde olumlu yönler de bulunmuş, kaygının bireyi güdüleyebileceği ileri<br />
sürülmüştür (Öner, 1982).<br />
Son yıllarda dilbilim araştırmacıları ve eğitimciler yabancı dil kaygısı üzerine her<br />
zamankinden daha fazla odaklanmışlar ve yabancı dil başarısında kaygının önemli bir<br />
duyuşsal değişken olduğunu belirtmiş; kaygının yabancı dili öğrenenler arasında<br />
oldukça yaygın olduğunu ve bunun da dil performansını olumsuz yönde etkilediğini