Belki bilinçaltımdaki bir bağımlılıkgüdüsü, belki deinsan varlığının gerçeklerinde yatan o alaycı gereksinmelerdenbiriydi bu. Bilmiyorum. Bilemiyorum. Amagittim.«Onun anısının da, her insanın yaşamında birikenölü anıları gibi, son ve hızlı geçişlerinde dfüüp kalangölgelerin bellekte bıraktıkları, belirsiz bir izlenim olacağınısanıyordum. Ama bakımlı bir mezarlık yolu kadardurgun ve şatafatlı sokağa dönük yüksek evlerinarasındaki büyük, ağır kapıların önüne gelince, birdenbireonu bir sedye üzerinde, ağzını tüm dünyayı, tüminsanlığı yutacakmış gibi açmış gördüm. O and31 yaşadıgözlerimin önünde. Gerçekte ne kadar yaşamış idiyseo kadar yaşadı - görkemli g-örünüslerclen. korkunçgerçeklerden oluşmuş doymak bilmez bir gölge. çok güzelsözlerin soylu kıvrımlarına sarınmış, gecenin kar::ınlıP"ındımdı:ıha karanlık bir gölgeydi o. İmgesi de benimlebirlikte eve girdi sanki - sedye, hayalet t8şıyıcıları,saygılı hayranlard::ı n oluşan çılgın k!'llrıb.,.lıl
dilerinin olduğunu söyleyip el koymaya kalkacaklardır.Evet. Güç bir durum. Ne yapayım dersin - direneyimmi? Adalet istiyorum, o kadar.' . .. Adalet istiyordu,o kadar - adalet, o kadar. Birinci kattaki maunkaplı kapının zilini çaldım, beklerken de kapının camındanbana bakıyormuş gibi geldi, tüm evreni saran, suç·layan, ondan nefret eden o geniş, büyük bakışlarıyla;fısıltılı çığlığını işitir gibi oldum: 'Ne dehşet! Ne deh·şet!'«Akşam oluyordu. Işıklı ve perdeli üç sütuna benzeyen,yerden tavana uzanan üç pencerenin aydınlat·tığı yüksek tavanlı bir oturma odasında bekledim. Eş·yaların altın renkli ayaklarıyla arkaları, belirsiz kıvrımlarçizerek parlıyordu. Mermer kaplı yüksek şömineninsoğuk, anıtsal bir aklığı vardı. Büyük bir piyano,tüm ağırlığıyla duruyordu bir köşede; düz bölümleri koyu,cilalı bir tabut gibi, karanlık karanlık parlıyordu.Büyük bir kapı açıldı - kapandı. Ayağa kalktım.«Karalara bürünmüş, solgun yüzüyle, alacakaran·lık havada yüzüyormuşçasına bana doğru ilerledi. Biryıldan çok geçmişti Kurtz'un ölümünün, ölüm haberininalınmasının üstünden ; onu sonsuza dek anacak, yasınıtutacakmış gibi görünüyordu. İki elimi ellırininarasına alıp 'Geleceğinizi duymuştum', dedi. Pek gençolmadığını - yani çocuksu olmadığını - farkettirn. Bağımlılığa,inanca, acıya, olgunluktan gelen bir açıklığıvardı. Bulutlu akşamın tüm üzgün ışıkları alnında toplanmışgibi, oda daha da karanlıklaştı sanki. Koyu gözlerisanki bu sarı saçları, bu solgun yüzü, bu pürüzsüzalnı çevreleyen külden bir halenin içinden bakıyordubana. Bakışları hilesiz, derin, kendine ve başkalarınagüvenliydi. O hüzünlü başını, üzüntüsüyle övünüyormuşgibi tutuyordu, sanki. Ben -yalnız ben onun yasını gerektiğigibi tutuyorum, diyordu. Ama el sıkışırken bir114
- Page 1 and 2:
JOSEPH CONRADKARANLIGINYÜREGi
- Page 3 and 4:
DOST KİTABEVi YAYINLARI : BROMAN/
- Page 5 and 6:
JOSEPH CONRAD HAKKINDAİngiliz dili
- Page 7 and 8:
diği o durgun karanlığın içind
- Page 9 and 10:
Güneş battı. Irmağı karanlık
- Page 11 and 12:
filoya yükselebileceğini düşün
- Page 13 and 14:
tüm. Uzun bir süre - altı yıl k
- Page 15 and 16:
çok çabuk oldu. Meğer şirket, k
- Page 17 and 18:
ol mavi, biraz yeşil, bir kaç tur
- Page 19 and 20:
verip v.ermeyeceğimi sordu. Şaş
- Page 21 and 22:
içe yaşadığımız herhangi bir
- Page 23 and 24:
uzun sürmüyordu bu. Bu duyguyu ka
- Page 25 and 26:
artıveren parlaklığıyla, zaman
- Page 27 and 28:
Ne ölçüde sinsi olabZeceğini de
- Page 29 and 30:
dizlerinin üzerinde doğruldu ve s
- Page 31 and 32:
'ta dibinde. Bütün öbürlerinin
- Page 33 and 34:
lunan orta yaşlı zenci ölüsü b
- Page 35 and 36:
-bir gülümseY.iş - bir gülümse
- Page 37 and 38:
nuz, ayakta da tutuyordu beni, çok
- Page 39 and 40:
piç duvarlara mızraklar, kalkanla
- Page 41 and 42:
lüyor bunları?' diye sordum. 'Bir
- Page 43 and 44:
Bay Kurtz'un da orada olduğunu iş
- Page 45 and 46:
sizce reddetmez,' diyeydi. Anlıyor
- Page 47 and 48:
şaşırmadım. Merkezde bulunan bi
- Page 49 and 50:
saınaz, atılgan olmaksızın açg
- Page 51 and 52:
dedi müdür. 'Yardımcısını bur
- Page 53 and 54:
Bana ne kadar yakın olduklarını
- Page 55 and 56:
imi açmam gerekiyordu. Böyle şey
- Page 57 and 58:
lalı bir kalıta sahip olacak ilk
- Page 59 and 60:
da da üçer dövme vardı. O da k
- Page 61 and 62:
telik şifreyle ! İlginç bir gize
- Page 63 and 64: !erinde küçük, alev alev bir top
- Page 65 and 66: şi gezerken, uyurken, yemek yerken
- Page 67 and 68: arkamdan müdürün sesi. 'Biz varm
- Page 69 and 70: noktada oluştu bu eylem. Bir döne
- Page 71 and 72: dişlerini birbirine çarpıyordu.
- Page 73 and 74: ğerli bir şeymiş, elinden almaya
- Page 75 and 76: dım ... Kim o öyle iç çeken ora
- Page 77 and 78: diken eden düşünce de buydu. Bun
- Page 79 and 80: tu, ancak son sayfanın dibine titr
- Page 81 and 82: kesmişlerdi; Kurtz ölmüştü -
- Page 83 and 84: doğru kaldırdı. 'İngiliz misini
- Page 85 and 86: kir.' Sayfalan karıştırdı. 'Rus
- Page 87 and 88: Bu alçak gönüllü, pırıl pır
- Page 89 and 90: Yeniden dost olana dek bir süre di
- Page 91 and 92: lattı, daha sonraları. Bu konuda
- Page 93 and 94: şesinden bir kaç adam göründü.
- Page 95 and 96: !edikleri Rus, kıyıya bakıyordu.
- Page 97 and 98: «Müdür dışarı çıktı. Kolum
- Page 99 and 100: Kurtz'un verdiğini söyledi. 'Göt
- Page 101 and 102: enzer bir şeyin sezgisi, beni çok
- Page 103 and 104: dağıtırım şu ...' Ne bir sopa,
- Page 105 and 106: doğru bir yığın kara tüy, kuyr
- Page 107 and 108: tü.rn dış görünüşlerine susa
- Page 109 and 110: yesiz, kara başını kapıdan içe
- Page 111 and 112: mek, o iğrenç yemeklerini gövdel
- Page 113: 'halkçı bir hareketin içinde' -
- Page 117 and 118: nız sevginin ve inancın sönmez
- Page 119 and 120: «'Doğru', dedim. 'Verdiği örnek
- Page 121 and 122: DOST KİTABEViYAYINLARIYAPISALCILIK