zanmış olduğu bir yere götürülmüş gibiydim. Genç adamhayretle baktı bana. Bay Kurtz'un hayranlarından olmadığımaklının köşesinden bile geçmiyordu, tabii. BayKurtz'un bu - neydi? - sevgi, tüze, yaşam biçimleri>falan üzerine verdiği parlak söylevleri dinlemediğimiunutuyordu. İş Bay Kurtz'un önünde sürünmekse, enyabanılları kadar o da sürünüyordu. Koşulları bilmediğimisöyledi: Bunlar, isyancıların kelleleriydi. Kahkahalaratmam onu çok bozdu. İsyancılar ! Daha ne tanımlarişiticektim, kim bilir? Düşman, hükümlü, işçidenmişti - bunlar da isyancıydı. Kazıkların üstündeduran bu isyancı kafaları pek uysal görünüyorlardı bana.'Böyle bir yaşantının Kurtz gibi bir adamı nasılhırpaladığını bilmiyorsunuz,' diye bağırdı, Kurtz'un sonhavarisi. 'Peki, ya sen?' dedim. 'Ben! Ben! Ben sıradanbir adamım. Büyük düşüncelerim yok. Kimseden birşey istemiyorum. Nasıl karşılaştırabilirsiniz beni? ..'Duygularının aşırılığı konuşmasını bile engelliyordu,birden yıkıldı. 'Anlamıyorum,' diye inledi. 'Elimden geleniyaptım onu yaşatmak için, bu da yeter. Benim hiçbir payım yok bunlarda. Yeteneğim yok benim. Buradaaylardır ne bir damla ilaç, ne de bir lokma hastayemeği var. Utanç verici bir biçimde terkedildi. Böyledüşünceleri olan, onun gibi bir adam. Utanç verici,utanç ! Son - son on gecedir uyumadım ...'«Akşamın dinginliğinde yitti sesi. Biz konuşurkenormanın uzun gölgesi tepeden aşağı kaymış, yıkık evi,simgesel kazık dizisini çoktan aşmıştı. Oralar karanlık,tayken, biz henüz güneşteydik. Kıyıdaki açıklığın ötesinde,ırmak durgun, göz kamaştırıcı bir görkemle ışıldıyordu;az ileride ve az gerideki iki dönemeç de karanlıkbir gölgeyle kaplıydılar. Tek bir canlı görünmüyordukıyıda. Çalılıklar kımıldamıyordu.«Birden bire, topraktan fışkırıvermiş gibi, evin kö-91
şesinden bir kaç adam göründü. Bellerine kadar yükselenotların arasından birbirlerine çok yakın yürüyorlar,omuzlarında uydurma bir sedye taşıyorlardı. O anda,doğanın boşluğundan bir çığlık yükseldi, tizliği, toprağınyüreğine saplanan bir ok gibi yırttı durgun havayı;birden bire, büyüleyici bir biçimde, küme kfuneinsanlar -çıplak insanlar -ellerinde mızraklar, yaylarve kalkanlarla, çılgın bakışlar ve yabanıl hareketlerlekaranlık yüzlü, düşünceli ormandan açıklığa aktılar.Çalılar titredi, otlar sallandı bir süre, sonra herşey tetikte bir durgunluk içinde hareketsiz kaldı.«'Onlara gerekenleri söylemezse, hepimizin işi bitik,'dedi yanımda duran Rus. Sedyeyi taşıyan insanlarınoluşturduğu küme de gemiye gelirken yarı yoldataşlaşmış gibi kaldı. Sedyedeki adamın, tek kolu havada,sedyeyi taşıyanların üzerinde gevşekçe oturduğunugördüm. 'Genel olarak sevgi üzerine böylesine güzel konuşanbir adam canımızı kurtarmak için geçerli bir nedenbulur, umarım,' dedim. O iğrenç hayaletin insafınakalmak onur kırıcı bir gereksinmeymiş gibi, durumumuzunsaçma tehlikeliliğine çok öfkeleniyordum. Tekses işitemiyordum, ama dürbünden, komut verircesinekaldırdığı cılız kolunu, kımıldayan çene kemiğini, iğrenççekilmelerle sallanan kemikli kafasında koyu koyuparlayan gözlerini görüyordum. Kurtz - Kurtz -Almanca'da kısa demek, değil mi? Yaşamındaki -veölümündeki - her şey ne kadar gerçekse, adı da o kadargerçekti. En aşağı iki buçuk metre boyunda görünüyordu.Üstünden örtüsü sıyrılmış, iğrenç, acınasıgövdesi bir kefenden çıkar gibi çıkmıştı ortaya. Kaburgalarıçalkalanıyor, kolundaki kemikler sallanıyordu.Fildişinden oyulmuş, hareketli bir ölüm heykeli elinitehdit edercesine, kara, parlak, kımıltısız, tunçtanbir insan kalabalığına sallıyormuş gibiydi. Ağzını ko-92
- Page 1 and 2:
JOSEPH CONRADKARANLIGINYÜREGi
- Page 3 and 4:
DOST KİTABEVi YAYINLARI : BROMAN/
- Page 5 and 6:
JOSEPH CONRAD HAKKINDAİngiliz dili
- Page 7 and 8:
diği o durgun karanlığın içind
- Page 9 and 10:
Güneş battı. Irmağı karanlık
- Page 11 and 12:
filoya yükselebileceğini düşün
- Page 13 and 14:
tüm. Uzun bir süre - altı yıl k
- Page 15 and 16:
çok çabuk oldu. Meğer şirket, k
- Page 17 and 18:
ol mavi, biraz yeşil, bir kaç tur
- Page 19 and 20:
verip v.ermeyeceğimi sordu. Şaş
- Page 21 and 22:
içe yaşadığımız herhangi bir
- Page 23 and 24:
uzun sürmüyordu bu. Bu duyguyu ka
- Page 25 and 26:
artıveren parlaklığıyla, zaman
- Page 27 and 28:
Ne ölçüde sinsi olabZeceğini de
- Page 29 and 30:
dizlerinin üzerinde doğruldu ve s
- Page 31 and 32:
'ta dibinde. Bütün öbürlerinin
- Page 33 and 34:
lunan orta yaşlı zenci ölüsü b
- Page 35 and 36:
-bir gülümseY.iş - bir gülümse
- Page 37 and 38:
nuz, ayakta da tutuyordu beni, çok
- Page 39 and 40:
piç duvarlara mızraklar, kalkanla
- Page 41 and 42: lüyor bunları?' diye sordum. 'Bir
- Page 43 and 44: Bay Kurtz'un da orada olduğunu iş
- Page 45 and 46: sizce reddetmez,' diyeydi. Anlıyor
- Page 47 and 48: şaşırmadım. Merkezde bulunan bi
- Page 49 and 50: saınaz, atılgan olmaksızın açg
- Page 51 and 52: dedi müdür. 'Yardımcısını bur
- Page 53 and 54: Bana ne kadar yakın olduklarını
- Page 55 and 56: imi açmam gerekiyordu. Böyle şey
- Page 57 and 58: lalı bir kalıta sahip olacak ilk
- Page 59 and 60: da da üçer dövme vardı. O da k
- Page 61 and 62: telik şifreyle ! İlginç bir gize
- Page 63 and 64: !erinde küçük, alev alev bir top
- Page 65 and 66: şi gezerken, uyurken, yemek yerken
- Page 67 and 68: arkamdan müdürün sesi. 'Biz varm
- Page 69 and 70: noktada oluştu bu eylem. Bir döne
- Page 71 and 72: dişlerini birbirine çarpıyordu.
- Page 73 and 74: ğerli bir şeymiş, elinden almaya
- Page 75 and 76: dım ... Kim o öyle iç çeken ora
- Page 77 and 78: diken eden düşünce de buydu. Bun
- Page 79 and 80: tu, ancak son sayfanın dibine titr
- Page 81 and 82: kesmişlerdi; Kurtz ölmüştü -
- Page 83 and 84: doğru kaldırdı. 'İngiliz misini
- Page 85 and 86: kir.' Sayfalan karıştırdı. 'Rus
- Page 87 and 88: Bu alçak gönüllü, pırıl pır
- Page 89 and 90: Yeniden dost olana dek bir süre di
- Page 91: lattı, daha sonraları. Bu konuda
- Page 95 and 96: !edikleri Rus, kıyıya bakıyordu.
- Page 97 and 98: «Müdür dışarı çıktı. Kolum
- Page 99 and 100: Kurtz'un verdiğini söyledi. 'Göt
- Page 101 and 102: enzer bir şeyin sezgisi, beni çok
- Page 103 and 104: dağıtırım şu ...' Ne bir sopa,
- Page 105 and 106: doğru bir yığın kara tüy, kuyr
- Page 107 and 108: tü.rn dış görünüşlerine susa
- Page 109 and 110: yesiz, kara başını kapıdan içe
- Page 111 and 112: mek, o iğrenç yemeklerini gövdel
- Page 113 and 114: 'halkçı bir hareketin içinde' -
- Page 115 and 116: dilerinin olduğunu söyleyip el ko
- Page 117 and 118: nız sevginin ve inancın sönmez
- Page 119 and 120: «'Doğru', dedim. 'Verdiği örnek
- Page 121 and 122: DOST KİTABEViYAYINLARIYAPISALCILIK