tanıdıklarımla ilgili konular açtırmaya uğraşıyordu, falan.Aşağılayıcı tavrını biraz olsun korumaya çallşıyordugene, ama küçük gözleri birer mika parçası gibiparlıyordu. Önce epey şaşırdım, ama sonradan da bendenne öğrenmek istediğini çok merak etmeye başladım.Zamanım böyle harcamasına değecek hangi bilgiyesahip olduğumu bir türlü düşünemiyordum. Kendikendini şaşırtmasını görmek çok hoştu, çünkü aslındagövdem yalnız hastalık titremeleriyle doluydu, kafamıniçinde de o allahın cezası gemi işinden başka hiçbir şey yoktu. Çok utanmaz bir yalancı olduğumu düşündüğüapaçıktı. Sonunda çok öfkelendi, gösterebileceğibüyük kızgınlık belirtilerini gizlemek için de esnedi.Kalktım. O sırada, bir pano üzerine yapılmış, çarşaflı,gözleri bağlı, elinde bir meşale taşıyan bir kadınıgösteren küçük bir yağlı boya resim gözüme ilişti. Resminzemini koyu, neredeyse karaydı. Kadının duruşugörkemli, meşale ışığının yüzünde yarattığı etki ürkütücüydü.«İlgimi çekti, durup baktım; o da kibarca bir kenardadikiliyor, elinde içine mum sıkıştırılmış, boş, çeyreklitrelik bir şampanya şişesi tutuyordu (ilaç niyetineiçilmiş olmalıydı) . Soruma karşılık, resmi Bay Kurtz'unbir yılı aşkın bir süre önce, kendi şubesine gitmeyi beklerkenbu merkezde yaptığını söyledi. 'Söyleyin bana, neolursunuz,' dedim, 'kimdir bu Bay Kurtz?'«'İç Şubenin müdürü,' dedi,kısa kesip. Gülerek,'Çok teşekkür ederim,' dedim. 'Siz de Merkez Şubenintuğlacısınız. Bilmeyen yok.' Bir süre konuşmadı. 'Bir dahidir,'eledi sonunda. 'Acımanın, bilimin, gelişmenin, dahada kimbilir nelerin elçisidir.' 'Biz,' diye söylev çekmeyebaşladı birden, 'Avrupa'nın emaneti olan davadayol göstermesi için daha üstün bir zeka, daha büyükbir anlayış, ve amacımızda birİik istiyoruz.' 'Kim söy-39
lüyor bunları?' diye sordum. 'Bir çoğu,' dedi. 'Kimisi bunuyazıyor bile. Sonunda da o geliyor buraya - apayrıbir yaratık, bildiğiniz gibi.' 'Nereden bileyim?' diye sözünükestim, şaşırarak. Aldırmadı. 'Evet. Bugün en iyişubenin müdürü, önümüzdeki yıl müdür yardımcısı olacak,iki yıl sonra da ... ama iki yıl sonra ne olacağınıbiliyorsunuzdur. Yeni gelen takımdansınız siz - erdemlilertakımından. Onu özel olarak gönderen kişiler, sizide salık veren kişilerdir. Yok, Hayır demeyin. Ben gördüğümeinanırım.' Birden anladım. Sevgili teyzeminetkin tanıdıkları, bu delikanlıyı bir tuhaf yapıyorlardı.Neredeyse bir kahkaha atacaktım. 'Şirketin gizli mektuplarınımı okuyorsunuz?' dedim. Hiç bir şey diyemedi.Çok eğleniyordum. 'Bay Kurtz müdür olunca, bu fırsatıbulamayacaksınız' dedim.«Birden mumu üfleyerek söndürdü, dışarı çıktık.Ay doğmuştu. Kara biçimler isteksizce geziniyor, çatırdayankorların üstüne su döküyorlardı. Buhar göğeyükseliyor, dayak yiyen zenci bir yerlerde inliyordu. Yorulmakbilmeyen bıyıklı adam yanımızda belirdi. 'Herifamma da gürültü ediyor,' dedi. 'İyi oldu. Suç - ceZfl. --pat ! Acımasız olunacak, acımasız. Tek yol bu. İleridekitüm yangınları da önleyecektir bu. Müdüre dedediğim gibi. .. ' Arkadaşımı gördü, birden suratı asıldı.'Henüz yatmamışsınız,' dedi yılışık bir neşeyle. 'Olağandır.Hah ! Tehlike -heyecan,' Yok oldu. Irmak boyuncayürüdüm, öbürü de peşimden geldi. Öfkeli bir fısıltıgeldi kulağıma: 'Salaklar - gidi salaklar !' Hacılar kümeküme toplanmışlar, ellerini kollarını sallıyor, tartışıyorlardı.Bazılarının elinde bastonları vardı hala. Kimisininyatarken de bu sopaları yanlarına aldıklarınagerçekten inanıyorum. Çitin ötesindeki orman, ayışığındabir hayalet gibi duruyordu ve belli belirsiz uğultunun,o zavallı bahçenin hafif gürültülerinin arasında40
- Page 1 and 2: JOSEPH CONRADKARANLIGINYÜREGi
- Page 3 and 4: DOST KİTABEVi YAYINLARI : BROMAN/
- Page 5 and 6: JOSEPH CONRAD HAKKINDAİngiliz dili
- Page 7 and 8: diği o durgun karanlığın içind
- Page 9 and 10: Güneş battı. Irmağı karanlık
- Page 11 and 12: filoya yükselebileceğini düşün
- Page 13 and 14: tüm. Uzun bir süre - altı yıl k
- Page 15 and 16: çok çabuk oldu. Meğer şirket, k
- Page 17 and 18: ol mavi, biraz yeşil, bir kaç tur
- Page 19 and 20: verip v.ermeyeceğimi sordu. Şaş
- Page 21 and 22: içe yaşadığımız herhangi bir
- Page 23 and 24: uzun sürmüyordu bu. Bu duyguyu ka
- Page 25 and 26: artıveren parlaklığıyla, zaman
- Page 27 and 28: Ne ölçüde sinsi olabZeceğini de
- Page 29 and 30: dizlerinin üzerinde doğruldu ve s
- Page 31 and 32: 'ta dibinde. Bütün öbürlerinin
- Page 33 and 34: lunan orta yaşlı zenci ölüsü b
- Page 35 and 36: -bir gülümseY.iş - bir gülümse
- Page 37 and 38: nuz, ayakta da tutuyordu beni, çok
- Page 39: piç duvarlara mızraklar, kalkanla
- Page 43 and 44: Bay Kurtz'un da orada olduğunu iş
- Page 45 and 46: sizce reddetmez,' diyeydi. Anlıyor
- Page 47 and 48: şaşırmadım. Merkezde bulunan bi
- Page 49 and 50: saınaz, atılgan olmaksızın açg
- Page 51 and 52: dedi müdür. 'Yardımcısını bur
- Page 53 and 54: Bana ne kadar yakın olduklarını
- Page 55 and 56: imi açmam gerekiyordu. Böyle şey
- Page 57 and 58: lalı bir kalıta sahip olacak ilk
- Page 59 and 60: da da üçer dövme vardı. O da k
- Page 61 and 62: telik şifreyle ! İlginç bir gize
- Page 63 and 64: !erinde küçük, alev alev bir top
- Page 65 and 66: şi gezerken, uyurken, yemek yerken
- Page 67 and 68: arkamdan müdürün sesi. 'Biz varm
- Page 69 and 70: noktada oluştu bu eylem. Bir döne
- Page 71 and 72: dişlerini birbirine çarpıyordu.
- Page 73 and 74: ğerli bir şeymiş, elinden almaya
- Page 75 and 76: dım ... Kim o öyle iç çeken ora
- Page 77 and 78: diken eden düşünce de buydu. Bun
- Page 79 and 80: tu, ancak son sayfanın dibine titr
- Page 81 and 82: kesmişlerdi; Kurtz ölmüştü -
- Page 83 and 84: doğru kaldırdı. 'İngiliz misini
- Page 85 and 86: kir.' Sayfalan karıştırdı. 'Rus
- Page 87 and 88: Bu alçak gönüllü, pırıl pır
- Page 89 and 90: Yeniden dost olana dek bir süre di
- Page 91 and 92:
lattı, daha sonraları. Bu konuda
- Page 93 and 94:
şesinden bir kaç adam göründü.
- Page 95 and 96:
!edikleri Rus, kıyıya bakıyordu.
- Page 97 and 98:
«Müdür dışarı çıktı. Kolum
- Page 99 and 100:
Kurtz'un verdiğini söyledi. 'Göt
- Page 101 and 102:
enzer bir şeyin sezgisi, beni çok
- Page 103 and 104:
dağıtırım şu ...' Ne bir sopa,
- Page 105 and 106:
doğru bir yığın kara tüy, kuyr
- Page 107 and 108:
tü.rn dış görünüşlerine susa
- Page 109 and 110:
yesiz, kara başını kapıdan içe
- Page 111 and 112:
mek, o iğrenç yemeklerini gövdel
- Page 113 and 114:
'halkçı bir hareketin içinde' -
- Page 115 and 116:
dilerinin olduğunu söyleyip el ko
- Page 117 and 118:
nız sevginin ve inancın sönmez
- Page 119 and 120:
«'Doğru', dedim. 'Verdiği örnek
- Page 121 and 122:
DOST KİTABEViYAYINLARIYAPISALCILIK